Like they say traduction Turc
1,596 traduction parallèle
Like they say, "If you let your neighbor into your life, grin and bear it".
Güven iğrenç bir şey. "Komşunla takılma" derler.
It's like they say, "You don't know what you've got till it's gone."
Ne derler bilirsin, "Kaybedene kadar, elindekinin değerini anlamazsın."
You say that these Ori are possessed of god-like abilities, and yet they are not gods?
Diyorsun ki, bu Ori'lar tanrı gibi güçlere sahip, ama tanrı değiller, öyle mi?
Just like they always say, hey Leo, how's it going?
Hep söyledikleri gibi, Hey Leo, naber?
- Sometimes people say they want to do something, and then the opportunity presents itself, and then you're like, "Do I really want to do this?"
- Bazen, insanlar yapmak istedikleri şeyleri söylüyor, ve fırsat ayaklarına geldiğinde, "Bunu cidden yapmak istiyor muyum?" diye sorguluyorlar.
I mean, they may not like how I say it.
Söyleyiş şeklimi beğenmeyebilirler.
Dear Dad : Like father, like son, they say.
Sevgili baba, babasının oğlu diye bir söz vardır.
'Cause you know what a family's like. ... if they had a family of their own, and he used to say he couldn't do that.
Katolik din adamlarının bir aileleri olursa insanlara yardım etmeleri çok daha kolaylaşır.
I mean, say what you like about Nova, but they do seem to have a game plan.
- Kesinlikle. Nova'yla ilgili istediğini söyle.
I mean, say what you like about Nova, they do seem to have a game plan.
Nova'yla ilgili istediğini söyle. Bir planları var gibi.
You know, they say some dudes who work in places like this sometimes do things to the bodies.
Böyle yerlerde çalışan bazı adamların bazen cesetlere bir şeyler yaptığı söylenir.
You see, when people say things like "I'd sooner kill me own mother" they don't usually have that statement tested.
İnsanlar annemi öldürürüm daha iyi gibi şeyler dediğinde genelde başlarına gelmez.
Well, let's just say, it seemed like they could've handled it a lot differently.
Yani, söyleyecek olursam, Onların olayı idare etmeleri biraz farklı görünüyordu.
They say she's a child on the inside... but even so, I don't know why she's treating you like that... after you rescued us.
Aynı bir çocuk gibi düşünüyor. Bizi kurtardığınız halde, onun neden böyle davrandığını anlamıyorum.
And we say, that is like saying "because someone gave the attention to something they did not want, long enough that now it has manifested I should do it too."
Bu aynı şunun gibidir, biri yapılmasını istemediği bir davranışa fazlaca dikkatini verirse bir zaman sonra "Bunu ben de yapmalıyım." der.
It looks like they're gonna be going for the two-point conversion and the win.
Görünen o ki ; iki sayılık bir oyun oynayıp maçı kazanmaya bakacaklar.
They'll say, "What's a phone?" You just say, "I'd like to talk to Sam in Arabia."
Ben de derim ki : "Telefon mu? O da ne?" Şöyle dersiniz :
- When they say, "Come in," and they're doing it on the floor like crazed weasels, is it proper etiquette to pour the hibiscus tea for them?
- "Girin" dediklerinde ve yerde sansarlar gibi çılgınca sevişiyorlarsa... onlara çay doldurmak görgü kurallarına göre uygun mudur?
So they'll say "That would be better" or "We would like that."
Böylece, "İşte bu çok güzel olur" ya da, "Bizde çok isteriz bunu" diyebileceğim.
I'm serious. Every costume party there's like fourteen guys come dressed like the Crow'cause they wanna look hot and hook up.
Her kostümlü partiye yaklaşık on dört tane adam ateşli görünmek için ve sayı yapabilmek için Crow kostümünde gelir.
Seagrasses are the only flowering plants that have managed to grow in the sea although they put out a few ribbon like leaves they produce very extended networks of fleshy stems, risomes, that are buried in the sand.
Deniz çimleri denizde yetişmeyi başarmış tek çiçek veren bitkilerdir. Kurdele benzeri az sayıda yaprakları olmasına rağmen kuma gömülü etli yer altı gövdelerinden yaygın bir ağ oluştururlar.
some men who do not like that they do take pleasrue, jsut say it is not pleasurable but here is the point I am going to show you lend me your arm when you go from point A to point B in straight line
Bazıları bundan hoşlanmadığını söyler... inanmayın zevk alır sadece zevkli olmadığını söyler. Ancak size göstereceğim önemli bir şey daha var : kolunu uzatır mısın?
Like you ate. Oh, I know what they say :
Sanki yedin.
THEY WON BY, LIKE, 30.
- Kazandılar, 30 sayı falan.
They cover things like your plans, your tactics, your numbers, training... anything that might help us in defending against the attack that you say is coming.
Planlarınız, taktikleriniz, sayılarınız, eğitimleriniz gibi, geleceğini söylediğiniz saldırıya karşı savunmamıza yardımı dokunacak herşey.
They say the air smells like apple grass.
Havanın elma çimi gibi koktuğunu söylüyorlar.
Now, you see, they don't say things like that.
Gördün mü? Onlar böyle şeyler söylemiyorlar.
Well, perhaps the Senator might like a piece of gum and no one has any and then they say, "What about that girl with the lime green fanny pack?"
Belki senatörün canı sakız ister ve kimsede olmaz, onlar da dönüp... "Belki şu limon yeşili bel çantası olan kızda vardır" derler.
Like they always say,
Tıpkı hep dedikleri gibi :
It's like what they say, life is what happens in between big sets.
Ne derler bilirsin. "Hayat, büyük dalgalar arasında geçen zamandır."
They say, when you've got a gun, and you really intend to use it, it's not like carrying anything at all.
Dedikler gibi bir silahın olduğu zaman ya onun kullanırsın ya da hiçbir şekilde taşımazsın.
People say it like it's a bad thing, running away from your problems, but if they never catch up with you, what's the hitch?
İnsanlar, sorunlarından kaçmak kötü bir şeymiş gibi konuşuyor ama sorunların seni yakalayamadıktan sonra ne olacak ki?
It causes people to think- - when people think, they question, they question things like, say, the war in Vietnam or race separation of blacks and whites, like they did in the'30s in the jazz clubs,
It causes people to think... when people think, they question, they question things like, say, the war in Vietnam or race separation of blacks and whites, like they did in the'30s in the jazz clubs,
they say girls tend to find boys Just like their dads.
Kızların babaları gibi erkekleri buldukları söylenir
You see, girls are like, "We're lovey-dovey ~" or they say, "Even married, we'll also always be lovey-dovey", don't they.
Amemiya-san, Seno'yla aranda bir şey mi var? Yok... yok öyle bir şey!
Oh, yeah, well, you know, I like to say, if you take everybody who's not tied down, they all sort of fall down to the bottom of the planet, so, you know, I haven't been That's how we got here, you know
Evet, pekala, şunu söyleyebilirim. Başı bağlı olmayan insanları bir araya getirmeye kalkarsak çoğu zaten dünyanın bir köşesine toplanmıştır, yani, ben de öyleydim. Bu nedenlerden dolayı işte.
People like Jim Hobart always talk business because they have nothing else to say.
Jim Hobart gibiler sürekli iş konuşur çünkü söyleyecek başka bir şeyleri yoktur.
For regular people... they say'itd be a strong seller, something like " the science of popularity.
- Normal insanlar için. "Popülerlik bilimi" gibi bir şeyin iyi satacağını söylüyorlar.
They say there's only one like it in the entire world.
Tüm dünyada bunun gibi bir başkası yokmuş.
Silver bromide particles on any positive print leave minute traces on any surface when they're combined with compression and heat, like, say, a wallet being sat on for ten hours a day in a hot taxi.
Basınç ve sıvıyla karıştıklarında baskı üzerindeki gümüş bromitler her yüzeyde minik izler bırakır. Mesela sıcak bir takside on saat üzerine oturduğun arka cebindeki cüzdan gibi.
Ah, you know what they say. Nobody parties like a jockey!
Ne derler bilirsin ; "Kimse jokey gibi parti yapamaz."
Looks like what they say is true. That one rogue is making all Tactical Sorcerists look bad.
Görünüşe göre lisanssız büyücümüz, büyücülerin itibarını bir güzel zedeliyor.
They say it seems like an accident.
Kaza gibi olduğunu söylüyorlar.
They call me Uncle P'cause I'm back on the block I'm a no-limit soldier like Chucky Atkins Just to make'em say, "Uh!"
Yaratma özgürlüğümüzü bir kez daha kullanarak bize bu yüzyılda rehberlik edecek olan hayali karakter Lucy'i yarattık.
And they say "sir" and "ma'am" like they want to show some respect.
Ve "bayım", "bayan" deyip dururlar sanki bize saygı gösteriyorlarmış gibi.
You gotta love'em, like - How they say, um, mucho grande.
Onu, nasıl derler.... "mucho grande" * sevmelisin.
Well, sometimes people say one thing and they really mean another, like...
Bazen, insanların söyledikleriyle kast etmek istedikleri farklıdır.
I mean, I know they don't want to be my boyfriend or anything lame like that.
Pek sayılmaz. Yani erkek arkadaşım falan olmak istemediklerini biliyorum.
Something would happen they didn't like and they would say, "Oh, that's unfair."
Bazen hoşlarına gitmeyen bir şey olurdu ve şöyle derlerdi : "Ama bu haksızlık!"
They say what they like in this household, and then they claim diplomatic immunity.
Bu evin içinde akıllarına eseni söylüyorlar sonra da diplomatik dokunulmazlıkları olduğunu söylüyorlar.
They say things like,
Şu tarz şeyler söylerler,
they say 605
they say that 39
sayonara 114
say hello to my little friend 37
say my name 79
saying 381
says 221
sayid 267
sayuri 58
say cheese 102
they say that 39
sayonara 114
say hello to my little friend 37
say my name 79
saying 381
says 221
sayid 267
sayuri 58
say cheese 102
say it louder 17
say hi 185
say something 1124
say what now 22
say it like you mean it 26
say it again 435
say your prayers 56
say it ain't so 28
say it out loud 26
say what 525
say hi 185
say something 1124
say what now 22
say it like you mean it 26
say it again 435
say your prayers 56
say it ain't so 28
say it out loud 26
say what 525