Live it up traduction Turc
629 traduction parallèle
You like to live it up.
Gününü gün etmekten hoşlanıyorsun.
But we, ll be back, and I promise we'll live it up.
Ama geri döneceğiz ve günümüzü gün edeceğiz. Söz veriyorum.
We'll live it up a little.
Hayatın tadını çıkaracağız.
Live it up!
Canlanın!
I was thinking we ought to live it up a little tonight.
Bu gece krallar gibi yaşamalıyız diye düşündüm.
Live it up, live it up!
Canlan, canlan!
Live it up a little!
Yeni şeyler tecrübe et!
"This will be one terrific day, so you better live it up... because tomorrow you'll be nothing."
"Müthiş bir gün olacak, iyisi mi tadını çıkar... " çünkü yarın bir hiç olacaksın. "
You certainly live it up.
Kesinlikle gününü gün ediyorsun.
Live it up, boy.
- Al, dostum.
MR. BEVIS, LIVE IT UP, WILL YOU?
Uygun mudur?
Take it slow And, daddy-o You can live it up And die in bed
Ağır ol ve babalık, yaşa ve kendi yatağında öl
I'm gonna live it up and die young!
Kısa, heyecanlı bir yaşam bana uyar!
You librarians live it up pretty good.
Siz kütüphaneciler hayatın tadını çıkarmayı iyi biliyorsunuz.
We live it up and love it up, amigo
Yaşayıp, zevkle yapacağız amigo
We'll live it up and love it up, amigo
Yaşayıp, zevkle yapacağız amigo
We'll live it up tonight.
Bu geceyi yaşayacağız.
When fighting men return from the front line, they like to live it up.
Askerler cepheden döndüklerinde günlerini gün etmek isterler.
Why not live it up a little bit?
Neden bir parça yaşamıyorsun ki?
I don't know why you don't live it up all the time when dying is just around the corner but you don't.
Neden ölüm hemen yakınında dururken sadece hayatını yaşayıp keyfine bakmazsın ki? Fakat, yapamazsın.
Um, I don't know. Live it up.
Bilmem.
Once they left, I fixed up the place and sold it, and made a huge profit. Why would you come back to live here if you made that kind of money?
O kadar kazandıysan niye burayı alıyorsun?
When a girl's young and beautiful and wants to live, it's like a man who wants to be free - everyone gangs up on them.
Bir bayan, genç ve güzelken hayatını yaşamak ister farksızdır, erkek de özgür olmak ister.
Figure out how you can live up to it.
Bu konuda biraz düşünmelisin.
Now, doggone it, they're bringing up her grandfather all the way from Mexico to live with us.
Lanet olsun, şimdi de ta Meksika'dan büyükbabası bizimle yaşamaya geliyormuş.
Too bad you can't live up to their idea, Myra, isn't it?
Kafalarındaki kavrama uymamanız fena oldu, Myra.
The way I see it, you don't live in this country, you just take up room in it.
Siz bu ülkede yaşamıyor, sadece yer kaplıyorsunuz.
Only she couldn't live up to it.
Ama o buna dayanamadı.
"and make her live up to it."
"Böylece karın da sözünü tutar."
You go up there and live seven years with my wife, and then if you're still in your right mind, come back down here and tell me about it.
Benim karımla yedi yıl geçirin... eğer aklınızı kaçırmazsanız, gelip bana haber verin.
We build up the joint and they come and live in it.
Biz bölgeyi temizleyelim, onlar gelip kaymağını yesin.
To you, Mikkel Borgen, I would say, if you can live your life in the memory of her, and can bring up your children, so that she would be glad if she could see it,
Senin için söylemek isterim ki Mikkel Borgen, hayatını, onun anılarıyla dolu ve çocuklarını yetiştirebilecek, şekilde yaşayabilirsen, ki o bunu görse çok mutlu olurdu,
So this is where you live. Oh, Mother will love it up here.
Demek burada yaşıyorsun.
It's up to you whether or not we live in peace.
Barış içinde yaşayıp yaşamamak size bağlı.
I won't make it up there, but I want to live.
Yukarı çıkınca tekrarlanmayacak. Yaşamak istiyorum.
- You've never failed to live up to it.
- Sizin tarzınız da benimkine yakın
But we were poor, and Mother found it hard to live up to these ideas.
Ama çok yoksulduk ve annem de bu ideallere göre yaşamakta zorlanıyordu.
But pretend it's nothing, and get up, and live through two minutes of fear... live through two minutes of fear...
Bir şey yokmuş gibi yapıp ayağa kalk. İki dakikalığına korkuyu yaşa. İki dakikalığına korkuyu yaşa.
Get up, Dad, get up from grave – it's a woe to live near family.
Kalk Baba, kalk mezardan – ailenin yanında yaşamalısın.
Get up, Dad, get up from pit – it's a woe to live near mother.
Kalk Baba, kalk çukurdan – annemin yanında yaşamalısın.
It's not up to us to decide whether she deserves to live or not.
Yaşamayı hak ediyor mu etmiyor mu sorgulamak bize düşmez.
I'll do my best to live up to it.
Beklentilerinizi karşılamaya çalışıyorum.
Let's live it up!
Evet, ama yanlış davranmayın.
You must live up to our founder's teachings You must bring it back here
Öğretimize uygun olarak... kılıcı derhal geri getirmeliyiz!
It's been rather difficult to live up to.
Bu şekilde yaşamak çok zor olabilirdi.
Yes, we live up the road, number 49 - you can't miss it.
49 numara. Hemen fark edersiniz.
Sergeant Major, you louse this up and you won't live to know it.
Başçavuş, bu işi batırırsan fark edecek kadar yaşamazsın.
"'Could it be that you can't live up to your dreams? "'
"Could it be that you can't live up to your dreams?"
It's disgusting, to live only to end up like her.
Sonunda şunun gibi olacağını bile bile yaşamak ne iğrenç olsa gerek.
Two live bullets to set up the trick, and one blank to complete it.
Sizi anlayamıyorum kuru sıkı kullandığınızı söylemiştiniz.
The whole idea is that instead of locking them up, they let them live in a house... and the doctors make a home for them, and it's sort of a family situation, just like real people.
Düşünce de şu ; onları bir yerlerde kilitli tutmaktansa bir evde yaşamalarına izin veriyorlar ve doktorlar onlara aile ortamı gibi bir ev sunuyorlar tıpkı gerçek insanlar gibi.
uptight 38
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up against the wall 84
up to you 126
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up against the wall 84
up to you 126
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50