English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ M ] / Maybe you don't

Maybe you don't traduction Turc

4,120 traduction parallèle
Maybe I'm just exhausted from your endless need for competition... and I just don't care about Harvard as much as you do.
Belki sadece senin bu hiç bitmeyecek rekabet ihtiyacından yoruldum ve Harvard'ı senin kadar umursamıyordum.
Don't you know someone in Manhattan... someone who maybe would love spending the holidays with you?
Sizlere Manhattan'dan gelip sizinle tatilini geçirmek isteyen birini tanımıyor musunuz?
Maybe your friend could go to Junior's with you, and if you don't happen to pick up the cheesecake, well, you know... that's okay, too.
Belki arkadaşınız sizinle Junior'a gidebilirdi ve cheesecake'i alıvermiş olsaydı benim için sorun olmazdı.
I think the thing to remember here is sometimes people mess up, and maybe they don't tell you they messed up right away,'cause it might not be the right time, but the important thing is, when they do
Bence burada hatırlanması gereken insanların bazen batırdığını ve batırdıklarını hemen size söylemedikleridir. Çünkü doğru zamanı bulamamışlardır.
Maybe this is just you rubbing off on me, but I don't believe that.
Belki senden bana geçen bir huy olduğu içindir ama bu dediğine inanmıyorum.
IS MAYBE SOMEBODY WAS GOING BY THROUGH HERE IN THEIR PICKUP TRUCK AND THEY HIT THE ANIMAL. BUT YOU DON'T SEE ANY OF THAT HERE,
Araştırmacı George Simpson 20 yılını Fred Valnetich'in kaybolması ile ilgili bilgileri incelemeye harcadı.
France is not as strong as you might think, or care, which maybe you don't, but I do.
Fransa senin düşündüğün kadar güçlü değil, umrunda mı bilmiyorum. Belki değildir ama benim umrumda.
On the other hand, if I just would've stuck, you know, not let my brothers talk me out of being a firefighter, I don't know, maybe I could've saved them.
Diğer yandan, abimin beni itfaiyecilikten vazgeçirmesine izin vermeseydim bilmiyorum belki de onları kurtarabilirdim.
If you're holding a trump card, don't you think maybe you should share it with me?
Eğer elinde bir koz varsa bunu benimle paylaşman gerektiğini hiç düşünmüyor musun?
This is really between you and Monroe, and I don't wanna get in the middle, but maybe you guys need to find a tradition that means something to both of you.
Bu seninle Monroe arasında ve aranıza girmek istemiyorum. Ama belki de ikinize de bir şeyler ifade eden bir gelenek bulsanız iyi olur.
You don't know. Maybe they had a tough childhood. - Turn the car around, Schmidt.
Bilemezsin, belki çocuklukları zorlu geçmiştir.
It's not me, and if you think it is, then maybe you don't know me very well.
Bu ben değilim, ve öyle olduğumu düşünüyorsan, beni sandığın kadar iyi tanımıyorsun demektir.
Yep. Hey, and maybe this time you don't try and talk sports with the guys.
Evet ama bu sefer oğlanlarla spor konuşmaya çalışma.
Look, I don't know what the three of you are up to... but maybe the vigilante was trying to keep you safe.
Bakın, üçünüz ne işler çeviriyorsunuz bilmiyorum ama belki de Kanunsuz sadece sizi güvende tutmaya çalışmıştır.
Five are claiming diplomatic immunity, four are waiting for their lawyers, they can afford the best so I don't expect much cooperation, although you never know, maybe the stink of the cells will help them crack.
Beşi diplomatik dokunulmazlığını belirtiyor, dördü avukatlarını bekliyor ellerinden geleni yapabilirler bu yüzden çok fazla işbirliği beklemiyorum siz bilmiyorsunuz ama belki duvarların kokusu kafayı yemelerine yardım eder.
Uh... I don't know, I was thinking, you know, something like tacos, maybe.
Hım... bilmiyorum, düşünüyordum, bilirsin, belki tacos gibi bir şey.
Unless, I don't know, maybe you called your mom a fat skank.
Eğer, bilmiyorum, belki sen annene şişko bir fahişe dersin.
Hey, maybe you don't remember what happened the last time I let you drive in this condition.
Bu haldeyken araba kullanmana izin verdiğimde geçen sefer ne olduğunu hatırlamıyorsun belki de.
Maybe I should be there so you don't spill all of our secrets and make out with the moody mystery guy.
Belki de tüm sırlarımızı açığa vurup bu karamsar, gizemli adam ile öpüşmemen için gelmeliyim.
So when you asked me about forgiveness, you were asking about him, not me? Maybe I don't want to die a sad, lonely 538-year-old. Look.
Öyleyse bana affetmekten bahsettiğinde beni değil, onu kast ediyordun öyle mi?
Except maybe when it's dinnertime because that's family, and on principle, you don't interrupt family time.
Yemek zamanı haricinde belki çünkü aile önemli ve prensip olarak aile zamanını bölemezsin.
Look, maybe this lighthouse thing isn't such a good idea. No, you don't.
- Belki de deniz fenerine gitmek iyi bir fikir değildi.
Maybe a hand towel, - if you don't mind.
- Bir havlu olabilir, sakıncası yoksa.
I mean, I don't know, maybe... maybe you're becoming a human being, Steve.
Demek istediğim, bilmiyorum, belki, belki de insana dönüşüyorsundur, Steve.
You are difficult and exhausting, and maybe I don't want to put the rest of my life on hold to be your sidekick.
Sen zor ve yorucu, ve belki ben istemiyorum koymak için hayatımın geri kalanı beklemeye senin olmak sidekick.
Maybe you don't have to.
Belki de ayırmana gerek yoktur.
I-I've been thinking... maybe if... If you don't leave, then I could bring some clothes over to your place, and I could leave them there, like, all the time, you know?
Belki gitmezsen evine birkaç kıyafet getirebilirim diye düşünüyordum.
You don't want to tell me who Stan Wood is, maybe I'll just have to ask Weak Link.
Stan Wood'un kim olduğunu söylemek istemiyorsun. Zayıf halkanıza sormalıyım belki de.
Listen, Meg, we decided that maybe it's best if you don't talk to us anymore.
Dinle Meg, belki de en iyisinin artık bizimle konuşmaman olacağına karar kıIdık.
Maybe you don't.
Sen yapamazsın.
Sold! Okay, look, you know what? Maybe this was a mistake to start splitting this stuff up when emotions are still so fresh, so why don't we just put everything into storage?
Onu evden o kadar çabuk çıkardı ki o küçük boş kafadan çıkan rüzgâr sesini duyabilirdin.
Well, I, uh, I don't speak dog. Maybe you want to question him. Hey, come here, buddy.
Şey, köpekçe konuşamam.Belki onu sorguya çekmek istersin.
OK. I don't mind, obvs, but, um... maybe you want to dial down the enthusiasm when you're with your peers?
Umrumda değil açıkcası, ama, belki de tüm coşkunu sınıfındaki yaşıtlarına anlatabilirsin.
Well, it's my quiz team and maybe I don't want you in that.
Peki, benim sınav takımım ve belki de seni takımda istemiyorumdur.
- I don't ask questions. - Maybe this time you should have.
- Bu sefer sormalıydın bence.
OK, Rose, when you say, "I don't give a fuck what you think," maybe push over the chair.
Rose, belki de "Ne düşündüğün umrumda değil" dediğinde sandalyeyi de ittirebilirsin.
Maybe best if I don't see you at the gig.
En iyisi seni konserde görmemeliyim.
Maybe don't shit where you eat?
- Belki de yediğin yere sıçmak istemezsin.
Maybe you don't see the connections yet.
Bağlantıları henüz göremiyor olabilirsin.
I don't know, maybe if you try back in a week you can talk to my boss.
Bilmiyorum, belki bir hafta içinde ararsanız patronumla konuşabilirsiniz.
But maybe there's a detail you could've forgotten to share with the police. Sweetheart, you don't forget something like that.
Belki de polisle paylaşmayı unuttuğunuz bir detay vardır.
Maybe you're young, so you don't understand.
Belki gençsindir ve bu yüzden anlamıyorsundur.
And I'm sorry, I know, maybe you don't know who I am, but I'm famous.
Üzgünüm, biliyorum, belki beni tanımıyorsundur, ama ben ünlüyüm.
And I don't want to be presumptuous, but I thought, you know, if you wanted to read it and maybe if you liked it, you could pass it along to your agent?
Küstah olmak istemiyorum ama yani eğer okumak istersen yani belki de beğenirsen ajansına gösterebilirsin?
- I don't know. You know, maybe...
Bilmiyorum, belki..
Maybe you just don't see it yet.
Belki de henüz göremiyorsundur.
Maybe, you don't like something I do.
Belki, yaptığım bir şey hoşuna gitmiyordur.
Don't you fret. Hey, well, maybe take a day or two, make sure you like it.
İstersen 1-2 gün bekle ve beğendiğinden emin ol.
Yeah, I just don't think you're getting it, or maybe there's something about me or what you saw that's clouding your judgment.
- Öyledir, bunu anladığını sanmıyorum. Belki de benim hakkımda ya da gördüğün bir şey kararını şüphe altında bırakıyor.
I don't know. Maybe I was testing you.
Bilemiyorum, herhalde seni deniyordum.
Maybe it's his friend's. You don't know.
Belki arkadaşınındır, bilemeyiz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]