Mist traduction Turc
993 traduction parallèle
Mist lingered on from the night...
Gecenin üstüne bir sis örtüsü yayılmıştı...
And when the dream came, it seemed the whole room was filled with mist.
Ve kâbus görmeye başladığımda sanki tüm oda sisle kaplanmış gibiydi.
A red mist spread over the lawn, coming on like a flame of fire.
Çimenlerin üzerini kırmızı sis kapladı, ateşin alevleri gibi yükseldi.
One swims in a mysterious blue haze... like the mist on the mountains in Switzerland.
İnsan gizemli, mavi bir sis içinde yüzüyor İsviçre'de dağların tepelerindeki duman gibi.
That mist covers everything.
O duman her şeyi kaplıyor.
I live in a beautiful, blinding, swirling mist.
Görüşü engelleyen, baş döndüren güzel bir sisin içinde yaşıyorum.
Remember how the fever mist smells in the bottoms, rank and rotten?
Diplerde sıcak sis nasıl ekşi ve çürük kokar hatırlar mısın?
I ran through the mist and I couldn't find it.
Sise doğru koştum ama onu bulamadım.
It seems to be hidden in the mist.
Sanki siste kaybolmuş.
What makes the elephant charge his tusk in the misty mist or the dusky dusk?
Fili zifiri karanlıkta hem de sisli havada saldırtan nedir?
There it is, just coming out of the mist.
İşte şurada, sis bulutu arasından çıkıyor.
I ran blindly out into the mist.
Ben dumana doğru koştum.
Whiskey is a slap on the back, and champagne's heavy mist before my eyes.
Viski sırt sıvazlamak gibidir, ama şampanya gözlerimi buğulandırıyor.
The mist is lifting.
Sis dağılıyor.
When you came on me in the mist, I was thinking of fairy tales.
Siste aniden karşıma çıktığınızda aklıma peri masalları geldi.
I was on my way just now to deliver a special letter at Penrose Manor when a strange light appeared on the road before me then moved quickly across the marshes and faded into the mist.
Hemen şimdi Penrose Malikhanesine özel bir mektup teslim etmek için gidiyordum, tuhaf bir ışık önümdeki yolda belirdi sonra hızla bataklıkların arasından geçti ve sisin içinde kayboldu.
It was like a mist...
Bir duman gibiydi.
a crawling mist.
Sürünerek ilerleyen bir duman.
- Four steps back, it was just a mist.
- Biraz önce de duman olduğunu söylemiştin.
- or Love in a Mist at the Palladium.
-... ya da Paladyum'daki Siste Aşk.
I'll have a Scotch Mist.
Ben viski alacağım.
Outside a pale sun was shining through the mist
Dışarıda soluk bir güneş, sislerin ardından ışıldıyordu.
With each new love, a mist comes before the eyes.
Her yeni aşkla birlikte gözlerin önüne bir sis perdesi gelir.
The pleasure you will have before the mist rises and you find out that she's like all the others.
O sis perdesi kalkana kadar bundan büyük bir haz alırsın daha sonra onun da tıpkı diğerleri gibi olduğunu fark edersin.
The mist of my dreams surrounds them.
Onları hayallerimin sisi sarıp sarmalıyor.
And then the morning wind blows, and the mist is swept away. Poor Philippe.
Ve ertesi sabah rüzgar esince, bu sis dağılıp gidiyor.
Mist from the distant mountains.
Uzak dağlardan gelen sis.
Come on aboard. Maid of the Mist, the most famous boat in America.
Haydi kalkıyor. "Maid of the Mist", Amerika'daki en ünlü teknedir.
A deep mist frames the distant mountains,
# Derin bir sis yükselir # Uzak dağlarda
I used to see all those faces scratching and shoving and biting. And then the mist would clear and somehow all those faces would be me.
Bütün o yüzlerin kazındığını, itildiğini ve ısırıldığını görürdüm va sonra sis dağılırdı ve her nasılsa bütün o yüzler ben olurdum.
It was raining outside, and... there was a... mist on the window...
Dışarıda yağmur yağıyordu. Camda buğu oluşmuştu.
We knew from before that passing through this mist meant going back through time.
Deneyimlerimizden biliyorduk, nehir üzerindeki bu sis başka değişikliklerin habercisiydi.
! William Mist!
William Mist!
His name is William Mist!
Adı William Mist!
In the morning mist, two lovers kissed
... in the morning mist, two lovers kissed... "... sabahın buğusunda, iki aşık öpüştü... "
Things come and go, like waves of mist.
Bazı şeyler gelip gidiyor. - Sis perdesi gibi. - Dinle, bak.
Are the captains of Egypt afraid of a night mist?
Mısır'ın komutanları, gece çıkan sisten mi korkuyor?
You just bought me a black mist stole.
Bana siyah bir şal aldın.
- I don't know. Some kind of mist.
- Anlamadım, bir çeşit duman.
The mist.
Duman.
That mist!
Şu duman!
There's a wonderful mist down here.
Burada harika bir sis var.
And so we are left with the moor and the mist.
Böylece bize bataklık ve sis kaldı.
- His heart still beats, but his breath is so quenched that it leaves no mist upon the metal.
- Kalbi hala atıyor,... ama soluğu o kadar zayıf ki metalin üzerinde buhar oluşmuyor.
But tomorrow I'm getting a new wardrobe from Mist...
Yarın baştan aşağı yeniden giydirileceğim. Bay...
♪ When the fine mist of Scotland ♪
♪ İskoçya'ya sis çökünce ♪
One day, they walked around a lake... hidden in the mist of a green valley.
Dördü, nemli ve verimli bir çukurun dibinde..... sislerin arasında gizlenmiş gölün çevresinde bir yürüyüş yaptılar.
Mist?
Sis?
I could just see the lamp by the bed, a tiny spark in the fog. And then I saw two red eyes staring at me, and a white livid face came down out of the mist.
Sisin içinde küçük bir parlaklık ve sonra bana bakan iki kırmızı göz gördüm.
All right, when we run, run crouched in the mist.
Tamam, koşalım, sisin içinde çökün
Mist...
Bay...
mister 2781
mistress 374
mistakes 51
mistake 133
misty 136
mistakes were made 33
mistresses 47
mista 37
mistletoe 54
mister tom 18
mistress 374
mistakes 51
mistake 133
misty 136
mistakes were made 33
mistresses 47
mista 37
mistletoe 54
mister tom 18