More time traduction Turc
17,490 traduction parallèle
Oh, and just to say it one more time, something like this is way better for Mutiny than putting a bow tie on an avatar.
Ve aklıma gelmişken söyleyeyim. Böyle bir şey İsyan'ı avatara papyon koymaktan daha iyi yapacaktır.
I'm gonna ask you one more time.
Sana bir kez daha soracağım.
You know, if you had called me back after New Year's... That's a conversation for when we have more time.
yılbaşından sonra da çağırmış olsaydın... vaktimiz çok olduğunda konuşacağımız bir konu bu.
Yeah, well, I just wish we had more time.
Evet keşke daha fazla vaktimiz olsaydı.
For years, I'd pray for a miracle that I could see them one more time.
Yıllarca, onları tekrar görebilmek için... mucize olsun diye dua ettim.
More time.
Daha fazla zaman.
I guess 24 hours was more time than he had.
Anlaşılan 24 saatten daha az zamanı varmış.
It's just a date for you, but for him it means some more time to live.
Bu sizin için sadece bir randevu ama onun için... yaşamak için biraz daha zaman anlamına geliyor..
We need more time.
- Daha fazla zamana ihtiyacımız var.
I'm gonna ask you one more time.
Yeniden soracağım.
We need more time.
Daha fazla zaman gerekiyor.
Do you need more time?
Kararınızı verdiniz mi?
Please, let's not waste any more time.
Lütfen, daha fazla vakit kaybetmeyelim.
I've come to see about that leg of yourn and I don't want to spend any more time at home than I have to.
Bacağına bamaya geldim. Ve mecbur kalmadıkça evde vakit geçirmek istemiyorum.
See, I want you to read it, and I want you to consider spending more time with us.
Okuyup bizle daha çok vakit geçirmeyi düşünmeni istiyorum.
We talked for... way more time than I had to spare.
Gereğinden çok daha fazla konuştuk.
I need you to save me one more time.
Beni bir kez daha kurtarmana ihtiyacım var.
- No, I need more time.
- Hayır, daha fazla zamana ihtiyacım var.
Hank doesn't have much more time.
Hank'ın fazla zamanı kalmadı.
Say it for me, one more time baby.
Bir kere daha söyle bebeğim.
Listen, can you not just put him on now, so I don't have to waste any more time?
Baksana, şimdi hattı ona bağlayamaz mısın? Böylece zaman kazanmış oluruz.
Something your dear late papa would certainly have taught you had he been granted more time to complete your education.
Sevgili babanızın sizin eğitiminizi tamamlayacak vakti olsaydı eminim bunu size öğretirdi.
And the more time we have knowing her game plan, the better off we'll be.
Oyun planını ne kadar önce öğrenirsek bizim için o kadar iyi olur.
You can't demand discovery and ask for more time.
Kanıtları isteyip sonra daha fazla süre talep edemezsiniz.
First thing tomorrow, you will inform your superiors that the trauma of today's experience was such that you have re-ordered your priorities and wish to spend more time with Bob, Tyler, and the dogs.
İlk iş olarak yarın amirlerine, bugün ve bugüne kadar başından geçenlerden dolayı geçirdiğin travmayı ve hayata dair önceliklerini yeniden sıraya koyduğunu... Bob, Tyler ve köpeklerinle daha fazla zaman geçirmeyi istediğini söyle.
But we need to go over your abduction one more time.
Ama kaçırılma mevzunun üstünden bir daha geçmemiz gerekiyor.
I'll give you a little more time to think through the consequences of cooperating.
Sana biraz daha zaman vereceğim düşünmeye işbirliği sonuçları.
If I hear one more time about Pastor Tim...
- Rahip Tim ismini bir daha duyarsam...
And if you do that one more time, I'll answer you right in front of everyone.
Aynı şeyi bir daha yaparsan, cevabını herkesin gözü önünde veririm.
God knows, on our way here I vowed to give away a hundred different charities, just to hear his voice one more time.
Allah şahidim, yüz kişiye sadaka vereceğim diye yolda yemin ettim. Sırf sesini bir kez daha duyayım diye.
For the school's sake, one more time, you're going to have to be a leader.
Okulun yararı için, bir kez daha, bir lider olmak zorunda kalacaksın.
♪ Then you'll run it one more time ♪
Bir kez daha tekrarlarsınız
♪ Could you find a little more time For a parting questionnaire?
Bir veda anketi için Biraz zaman ayırabilir misiniz?
Say her name one more fucking time.
Onun adını bir kere daha söyle.
But, little by little... I developed enhanced hearing and vision. If the Seelie scouts were able to find us here, it's only a matter of time before more dangerous enemies turn up.
Ama yavaş yavaş duyularım ve görüşüm gelişti.
- our private time so much more...
- özel buluşmalarımızı çok daha...
I don't suppose the captain has time for one more agenda?
Başkomiserin gündem görüşmesi biraz daha zamanı var mı?
Quentin, by the time you were ten years old, buddy, I couldn't sit through one more card trick, but if that's what makes the world bearable to you, then you go off and do card tricks.
Quentin 10 yaşındayken bir tane kart numarana katlanamazdım. Ama senin için dünyayı çekilebilir kılan şey buysa o zaman okulu bırak ve kart numaraları yap.
It will buy me a month's trading, time enough to find a more permanent solution.
Bu bana bir aylık kazancımı temin eder daha kalıcı bir çözüm için zaman mevcut. - Dürüst olacağım.
Then perhaps you might find time to lay your healing hands once more upon my swollen appendage.
O vakit, ellerinizi kabarık uzvuma sürmekle başlayabilirsiniz.
Now it's... It's less of a place and more of a time.
Şimdi bir mekandan çok zaman haline gelmiş.
Tell them to be ill at a more convenient time!
Onlara hastalanacak başka bir zaman bulamadınız mı de!
Let's examine my failings at a more convenient time, shall we?
Kusurlarımı daha uygun bir zamanda inceleyelim, olur mu?
So, I want to make sure they have more options this time.
O yüzden bu sefer daha çok seçenekleri olduğundan emin olmak istiyorum.
Harvey Specter was your boss for a long time... maybe even more than your boss... in which case, there's no chance in hell you didn't know that he was conspiring with Mike Ross to break the law.
Anlıyorum. Harvey Specter uzun zamandır patronunuzdu hatta belki de daha fazlası. Eğer öyleyse kanunu çiğnemek için Mike Ross ile işbirliği yaptığını bilmemenize imkan yok.
We'll need a little more time to sort this out.
Bunu çözmek için biraz daha zamana ihtiyacımız var.
Circumstances prevent me from sharing more information at this time, Harold.
Şartlar beni daha fazla bilgi paylaşmamaya itti, Harold.
Each time I hear it, there are five more machetes you two had to fight off.
Her seferinde dövüşürken birbirinize verdiğiniz bıçak darbeleri 5 tane artıyor.
This time, I expect your answers to be a little more illuminating than "I don't know."
Bu sefer "Bilmiyorum" cevabından daha aydınlatıcı cevaplar bekliyorum.
Every text, every time he sent me something, it was more.
Her mesaj, her seferinde bana gönderdiği bir şey, daha fazla.
And he said, "I'm just gonna do my time and be done with my senior year and graduate and go on to college where people are more accepting."
Ve o "İçe kapanacağım, son sınıfı tamamlayacağım ve mezun olup insanların daha ılımlı olduğu üniversiteye gideceğim." dedi.
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time flies 78
time to wake up 54
time is running out 68
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to go home 94
time to die 52
time flies 78
time to wake up 54
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is 18
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time's up 595
time to eat 55
time is 18
time will tell 62
times are changing 28
times before 18
times in a row 26
times a week 28
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18
times are changing 28
times before 18
times in a row 26
times a week 28
time for bed 134
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18