My boots traduction Turc
831 traduction parallèle
My boots give me blister after blister- -
Çizmelerim yüzünden ayağım hep su top...
Take my boots home for Mueller.
Çizmelerimi Mueller'in giymesi için götür.
My boots!
Çizmelerim!
Where are my boots?
Botlarım nerede?
When you've quite finished, I'll put my boots on.
İşin bitince botlarımı giyeceğim.
Take off my boots!
Çizmelerimi çıkart!
I'd just as leave die with my boots on... but I ain't a-gonna to get married in'em.
Galiba çizmelerimle ölmeye terkedildim, ama ayağımda onlar varken evlenmem.
- My boots are missing.
- Birisi ayakkabılarımı yürütmüş.
I'm keeping my boots on this night.
Bu akşam çizmelerimle yatacağım.
Am I yanked by my boots or pulled by the hair of my head?
Ya herro ya merro ha?
- You don't usually clean my boots.
- Botlarımı genelde temizlemezsin.
All I've got's my boots.
- Bir tek çizmelerim kalmış.
If I were you I would sleep my boots on.
Yerinizde olsam çizmelerimi çıkarmazdım yüzbaşım.
I'll get my boots.
Çizmelerimi getireyim.
Szabuniewicz, my boots.
Szabuniewicz, çizmelerim.
I gave my boots to the eldest, who was ill.
Çizmelerimi hasta olan en yaşlılarına verdim.
I have blocked it with my boots.
Botlarımla açıklığı tıkadım.
That's why your servant asked me to remove my boots.
Bu yüzden hizmetçim botlarınızı çıkartmanızı istedi.
Ma, I was gonna buy you a birthday present with it,..... but I was comin'out of my boots.
Anne, sana onunla bir doğum günü hediyesi alıyordum ama çizme meselesi çıktı.
You shut up and get me my boots!
Sen kapa çeneni ve benim botlarımı getir!
I need my boots. Johnny's borrowed them.
Botlarımı Johnny ödünç aldı.
- Where are my boots?
- Botlarım nerede?
- Alright. - Here, you'd better take my boots.
- İşte, en iyisi benim botlarımı al.
I'd start shaking in my boots, Fantomas.
Şartlar ne olursa olsun sonun yaklaştı, Fantomas!
You see... all my money's in Army boots from the Boer War.
Bütün paramı askeri botlara yatırdım.
Go clean my boots.
Git botlarımı temizle.
Conrad, my boots.
Conrad, botlarım.
I'd, uh, take off my boots before going to sleep.
Yatmadan önce çizmelerimi çıkarırım.
Could you get my boots, old man?
İhtiyar, postallarımı verir misin?
Come on over here and pull off my boots.
Buraya gel de çizmelerimi çek.
You can learn about things like that in your spare time while you're polishing my boots.
Boş zamanlarında böyle şeyler öğrenebilirsin. Botlarımı boyarken.
My boots. What you done with my boots?
Botlarım, botlarıma ne yaptın?
I managed to dress by myself, to do my hair, but I am unable to remove my boots!
- Kendi kendime giyinebilirim, saçlarımı yapabilrim, ama çizmelerimi çıkarmakta beceriksizim.
Will you taste my boots or seawater?
botlarıma kapanıp deniz suyunu yalayacakmısın?
Say, keep your boots out of my face!
Çek şu çizmelerini yüzümden!
- It was in my riding boots, a full quart.
- Botlarımın içinde dolu bir şişe vardı.
And ask boots to come get my shoes. Hurry up.
Ayakkabı boyacısına, ayakkabılarımı almasını söyleyin.
- Give me my sea boots. - Your mama say...
- Bana deniz botlarımı ver.
I never would have stuck my neck out if I were in your boots.
Yerinde olsaydım burnumu bu işe sokmazdım.
I changed my book at Boots.
Boots'ta kitaplarımı değiştirdim.
The boots and spurs, they were my father's.
Ortalıkta koşturup duran mahmuzlu çizmeler babamındı.
You should have seen me. Trousers, battle jacket, great heavy boots. And my language.
Beni görmeliydin... pantolon, yelek, iri çizmeler ve... kullandığım dil!
Oh, I wish those fellows would hurry up and get out of there so I could get in and get my other boots.
Keşke şu herifler hemen defolup gitselerde içeri girip şu çizmelerimi bir çıkarsam.
Licking boots, my boy, licking boots.
Çizme yalayarak, oğlum, çizme yalayarak.
I already wrote my name inside the boots.
Adımı çizmelerin içine yazdım bile.
My husband had boots made specially. I hope they fit.
Kocamın özel üretilmiş botları vardı.
- Gettin'my boots.
Botlarımı alıyordum.
Did you not just strip me of my Louis XV chrysalis... cloak, boots, wig, tri-cornered hat?
Louis krizalitimi, pelerin, çizmeler,... peruk, üç köşeli şapkamı siz çıkartmadınız mı?
He's afraid of getting his fancy boots wet. And me with my feet killing...
Çizmelerini kirletmek istemiyor ve benim ayaklarım ağrıyor...
Last night I saw with my own eyes the hem of a dress and some boots.
Dün gece, bir elbise, etek ve ayakkabıyı kendi gözlerimle gördüm.
Instead of Catherine I had on my knees one of the colonel's riding boots.
Kucağımda Catherine değil,.. ... albayın binicilik çizmelerinden biri vardı.