My business traduction Turc
10,907 traduction parallèle
It's none of my business...
Hem beni de alakadar etmiyor.
If your people corrupt my files, it could ruin my business.
Adamlarınız dosyalarımı bozarsa işim mahvolur.
Clearly this is none of my business, but seeing that this may be the last fight we ever have...
Belli ki beni ilgilendirmez ama bunun son kavgamız olabileceği düşünülürse...
No, for destroying my business.
Hayır, işimi batırdığınız için.
I mean, is it... It's not really my business, right?
Demek istediğim, bu gerçekten benim işim değil, değil mi?
Well, I make it my business to know Abuddin's finest.
Abuddin'in en iyilerini tanımayı görev edindim.
Sorry, none of my business.
Özür dilerim. Beni ilgilendirmez.
[door closes] In the "none of my business" department, shouldn't you go after her?
"Bunlar beni ilgilendirmez" kişisi olarak peşinden gitmeli miyim?
These stories could hurt my business, Sally.
Bu hikayeler işime zarar verebilir Sally.
Now the truth has come out about me and Layla, and Martun is not so happy with me, so Toros will take over a lot of my business.
Ben ve Layla hakkındaki gerçek ortaya çıktı. Martun benimle ilgili mutlu değil. O nedenle Toros benim birçok işimi devralacak.
I settle differences within my business...
İşimdeki farklılıklara uyum sağlarım.
Your name has been a constant irritant to my business dealings for many years.
İsmin uzun yıllardır benim iş anlaşmalarımda sinir bozucu bir unsur olarak yer alıyor.
My business, only one rule counts.
Benim işimde tek kural vardır.
Allow me and my business to offer you and your boys a little friendly advice.
Sana ve çocuklarına küçük dostane bir tavsiye vereyim.
Listen, this isn't my business, but don't drink their Kool-Aid.
Dinle, benim işim değil ama onlardan olma.
You're none of my business anymore.
Sen artık beni ilgilendirmiyorsun.
You always said you didn't want to know my business.
Hep yaptığım işleri bilmek istemediğini söylerdin.
I mean, my marriage is my business.
Evliliğim beni ilgilendirir.
Now, if you all would abide by that, I'd be honored to buy you and your boys a drink, soon as I'm done with my business here.
Bu kurallara sadık kalırsanız ben de buradaki işimi bitirir bitirmez size içki ısmarlarım.
Information is my business.
Benim işim bilgi üzerine.
- This is not my business.
- Bu benim işim değil. - Hey!
- Listen, girl, stay out of my business.
- Dinle kızım, işimden uzak dur.
That subway psychic told me my business would skyrocket.
Metrodaki sapık satışlarımızın patlayacağını söylemişti.
Stay out of my business, or I'll start poking in yours.
Benim işlerimden uzak dur yoksa seninkilere çomak sokarım.
And I plan to make it my business to destroy you, too.
Ben de işimi seni mahvetmeye çevirmeyi planlıyorum.
But now, in six days, Sue's gonna be poking her big Sue head all up in my business, and, until that happens, I'd like to enjoy these last moments of Sue-less-ness... Sue-less!
Ama şimdi altı gün sonra Sue o koca kafasını işlerime sokacak ve bu olana kadar Sue'suzluğumun zevkini yaşamak istiyorum.
That is what I thought and was hoping he would take over my business someday.
İşleri almasını ve bir gün şirketin başına geçmesini umuyordum.
If not, then it is my business, because now you're bringing her, the head of the ATCU,
- Eğer öyleyse, bu beni ilgilendirir. Çünkü onu, YTÖE'nin başını, gizli üssümüze getiriyorsunuz.
He told Stevie things about my business.
Benim işlerim hakkındaki şeyleri.
We were happy, Zedan, before it became about business arrangements and contracts with my father.
Mutluyduk, Zedan, ta ki babamla iş anlaşmaları ve sözleşmeler yapana dek.
My friend and I are in the pharmaceutical business and...
Arkadaşım ve ben eczacılık işindeyiz.
- Yeah. Uh, d-did you, uh... did you check out the business plan for my new app?
Yeni uygulamamın iş planına baktın mı?
When my father started his business, Goro was the one who staked him the money to get it off the ground.
Babam işini kurduğunda, sermaye olarak riske girip para veren Goro'ymuş.
Said the only way out was to leave the same way my father came into the business.
Bu işten çıkmanın tek yolu babamın işe girdiği şekilde ayrılmakmış.
This is the urgent business that takes my lady to London'?
Leydimi Londra'ya götüren acil iş bu demek?
My relationship with Liam is just none of Maggie's business.
Liam'la aramızdakiler Maggie'yi ilgilendirmez.
I've been minding my own business, like you said.
Dediğin gibi kendi işime bakıp duruyorum.
I dropped out of high school, and now I help my dad with the business.
- Ben lise terkim. - Şu anda babama işlerinde yardım ediyorum.
My dad and my brother say it's better for the business if I stay in Rosarito.
Babamla, abim, Rosarito'da kalmamın işler için daha iyi olacağını söylüyorlar.
It provides a blind spot to keep my many business dealings off the government's radar.
Ayrıca işimi devletin göremeyeceği bir yerden yapmamı sağlayarak, kör nokta oluşturuyor.
If i'm ever back in business, you'll always be my lawyer.
Eğer işe geri dönersem avukatım hep sen olacaksın.
I'd love to, but I'm a little busy with my thriving P.I. business.
Çok sevinirim, fakat Ö.D işleriyle çok meşgulüm.
If I want to send my child to a beautiful camp run by a lovely pastor then I have every legal right to do so, and it is none of your business.
Çocuğumu iyi bir papaz tarafından işletilen güzel bir kampa göndermek istiyorsam yasal olarak bunu yapmaya hakkım var ve sizi ilgilendirmez.
My family, they said, "Dakhir, you have no business raising your daughter alone."
Ailem dedi ki "Dakhir, kızını yalnız başına yetiştiremezsin."
Fine, but you... you have to hang out with me at the networking mixer for Asian-American business professionals that my cousin James is hosting next weekend.
- Kabul ama sen de önümüzdeki hafta kuzenim James'in ev sahipliği yapacağı Asya kökenli Amerikalı iş adamları tanışma partisine benimle geleceksin.
Listen, we can't do business together if I can't clean my profits.
Dinleyin, eğer karımı temizleyemezsem birlikte iş yapamayız.
I personally don't give a crap what you think, but you bad-mouthing our business is upsetting my girl here.
Şahsen ne düşündüğün umrumda değil,... ama dükkanımızı kötülemen arkadaşımı fazlasıyla sinirlendiriyor.
But Max, I've wanted my own business since I was little.
Max, küçüklüğümden beri hep kendi işimin patronu olmak istedim.
My approach within our business units is to first invest in new technologies and develop prototypes in order to understand the technology potential, because despite the recent success of our cyber security team, our company currently still has
İşletme birimlerimize olan yaklaşımım, önce yeni teknolojilere yatırım yapmak ve teknolojinin geleceği noktayı anlayarak prototipler geliştirmektir. Çünkü siber güvenlik takımımızın güncel başarısına rağmen şirketimiz hâlâ 72 potansiyel korsan saldırısına karşı savunmasız durumdadır.
And because I haul things for my catering business, the mediator thought I should get the Jeep, Ryan should get my almost brand-new car.
Ben catering işi yapıyorum ve bir şeyler taşıyorum diye arabulucu bana cipi, Ryan'a da benim yepyeni arabamı vermek istedi.
I learned all my moves from the best in the business.
Hamlelerimi, işinde en iyi olan kişiden öğrendim.