Not a big deal traduction Turc
2,193 traduction parallèle
It's not a big deal.
Çok önemli bir şey değil.
It's not a big deal.
Büyütülecek bir şey değil.
Right, it's not a big deal.
Doğru, abartılacak bir şey yok.
It's not a big deal, really.
Önemli bir şey değil.
It's not a big deal. Yeah, it is.
Evet, öyle.
It's not a big deal. - If it's not, why can't you tell me?
Şey, madem önemli bir şey değil, neden bana söylemiyorsun?
Vince, sweetie, it's not a big deal.
Vince, tatlım, o kadar önemli değil.
It's so not a big deal.
O kadar da önemli değil.
It's not a big deal.
Plana sadık kalmalıyız.... ve bu rutin değil. Çok büyük birşey değil.
And the pacifists chase those four from the room and from the film which is not a big deal because they are minor characters anyway.
Pasifistler bunları odadan ve filmden kovarlar. Bu çok da sorun olmaz çünkü zaten kovulanlar minör karakterlerdir. Her neyse, film şöyle biter :
It's not a big deal.
Mesele değil.
But if it's not a big deal, we should just do the old way.
Ama sorun olmazsa eskisi gibi devam edelim.
It... it's not a big deal or anything like that, and I should've told you already but it's just, it's hard, and...
Çok büyütülecek bir mevzu değil, ve sana önceden söylemem gerekirdi ama bu sadece çok zor ve- -
That's not a big deal, boy.
Bu mühim bir şey değil ki, evlat.
It's not a big deal.
Sorun değil.
No, it's not a big deal.
Bir şey yok ya.
No, I just, I just got hit when I was overseas, it's not a big deal.
- Ben askerde vuruldum önemli değil
Not a big deal, they're everywhere.
Önemli bir şey değil. Her yerde var.
It's so not a big deal. "
Çok da önemli bir şey değil. "
It's not a big deal.
Bu kadar büyültecek birşey değil.
It's not a big deal.
Sorun değil. Halledeceğim.
No, Ray, it's not a big deal.
Evet, hayır. Sorun o değil.
Not a big deal.
Abartılacak bir şey değil.
It's not a big deal.
Büyütecek bir şey yok.
It's not a big deal.
Lafı bile olmaz.
It's not a big deal.
O kadar önemli değil.
Yeah, it's- - it's not a big deal.
Bu çok büyük birşey değil. Bu sadece senin James Bond mu olacağını yoksa olmayacağını mı belirler. Doğru.
So not a big deal.
Öyle önemli bir şey değil.
It's not a big deal, really.
Önemli değil, gerçekten.
It's not a big deal.
Çok büyük sorun değil.
Whatever. It's not a big deal.
Çok ta önemli değil.
Not enough to make a big deal out of it.
Üzerinde durmaya gerek yok.
I mean, it's really not that big of a deal, you know?
Yani gerçekten büyütülecek bir şey değil, anlarsınız ya?
That's... that's not that big a deal.
Büyütülecek bir şey değil.
Well, it's not such a big deal.
- Çok önemli değil.
I don't have an answer, but let's not make too big of a deal out of this.
Buna cevabım yok ama bu meseleyi o kadar büyütmeyelim.
No, it's just that not graduating from high school isn't that big a deal.
Hayır, sadece lise mezunu olmamak o kadar büyütülecek bir mesele değil.
And I know that may not seem like a big deal to you, but in my family, where we come from, being gay isn't something people just come to accept after a while.
Ve biliyorum ki sana çok büyük bir mesele gibi görünmeyebilir ama benim ailemde, geldiğim yerde, gay olmak insanların bir süre sonra kabullendiği birşey değil.
I - I appreciate the sentiment, Morgan. But it's really not that big a deal.
Duygulanman çok ince Morgan ama büyütülecek bir şey değil.
No, no, no. It's not that big of a deal.
O kadar önemli bir şey değil.
It might not be a big deal.
Önemli bir şey değildir.
Let's not make a big deal out of it. Calm down.
Bunu bu kadar büyütme.
First of all, 30-0 is not that big a deal.
Hem 30-0 çok da önemli bir başarı değil.
It's really not that big of a deal, okay?
Çok önemli birşey değil tamam mı?
Let's not make a big deal out of it.
Abartmaya gerek yok.
Come on, it's not that big a deal.
Hadi, bu kadar düşünecek ne var.
It's not that big of a deal.
Önemli bir şey değil.
or refer to anything as being "not that big a deal."
gibi kelimeleri kullanma.
No, it... it's more personal, kind of, but not in a "big deal" kind of way, just...
Hayır, daha çok kişisel bir durum ama çokta önemli sayılmaz.
Gail, when you are a mother, and God help that child, you are gonna realize a little puke is not such a big deal.
Gail, sen anne olduğunda, Tanrı o çocuğun yardımcısı olsun. Bir parça kusmuğun o kadar önemli bir şey olmadığını anlayacaksın.
Well, frankly, Perd, it's not that big a deal.
Yani, Perd, o kadar "büyük" bir olay değil.
not allowed 48
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not a bit 123
not all at once 17
not at 40
not at this time 60
not a bad idea 73
not another word 129
not at first 142
not always 307
not a clue 146
not a 133
not all at once 17
not at 40
not at this time 60
not a bad idea 73
not another word 129
not at first 142
not always 307
not a clue 146
not a 133
not at night 20
not a chance in hell 32
not a thing 280
not all of us 56
not all 133
not at the same time 17
not all of them 194
not all of it 125
not a good time 105
not all the time 106
not a chance in hell 32
not a thing 280
not all of us 56
not all 133
not at the same time 17
not all of them 194
not all of it 125
not a good time 105
not all the time 106