Not going to happen traduction Turc
1,284 traduction parallèle
- It's not going to happen, Carl.
- Bu olmayacak, Carl. - Olacak!
Wanted to get together when he got out, which was not going to happen.
Dışarı çıktığında yeniden beraber olmayı istedi, ki böyle birşey olmayacak.
It's not going to happen.
Bu olmayacak.
I'm telling you right now, it's not going to happen.
Sana söylüyorum, bu olmayacak.
And I'm here to tell you it's not going to happen.
Ve sana söylüyorum, bu olmayacak.
Because I'm here to tell you that that's not going to happen.
Çünkü, böyle bir şey olmayacak.
- Not going to happen.
- Bunlar işinize yaramaz.
- Yeah, that's not going to happen.
- Yeah, öyle bir şey kesinlikle olmaz.
That is not going to happen.
- Böyle bir şey olmayacak.
Not going to happen, John.
Olmayacak, John.
Not going to happen.
Böyle bir şey olmayacak.
No matter how badly you want to get freaky with Karen, that's just not going to happen.
Karen'la ne kadar çok beraber olmak istersen iste, bu gerçekleşmeyecek.
But I have to take in the reality that it's not going to happen.
Ama bunun olmayacağı gerçeğini kabullenmeliyim.
No, that's not going to happen.
Hayır. Olmaz öyle şey.
It's not going to happen.
- Böyle bir şey olmayacak.
And that is not going to happen. So, just take me to the office.
Bu yüzden beni ofisime götür.
- That's not going to happen.
- Bu dediğiniz olmayacak.
It's not going to happen overnight.
Bir gecede olmayacak. Buna emin olabilirsiniz.
That's not going to happen with park.
- Park olayında böyle bir şey olmayacak.
I am afraid this is not going to happen.
Korkarım bunu yapmayacaklar.
That's not going to happen.
Bu olmayacak.
Right, that's not going to happen.
Haklısın, bu olmayacak.
- This is not going to happen.
Bu, olmayacak.
I've got to tell you now, that's just not going to happen.
Size şunu söyleyeyim, bu asla gerçekleşmeyecek.
I'm sure the thief is not going to rob during lunchtime and anyways the robbery is not going to happen here or you wouldn't have sent me here...
Eminim ki hırsız öyle yemeği sırasında soygun yapmayacaktır.. .. ve soygun burada olmayacak.. .. yoksa beni buraya göndermezdin...
I - it's not going to happen again though.
Bir daha olmayacak.
And that's not going to happen... Rhea...
Bunun da mümkün olmadığına göre.
But that's not going to happen.
Ama bu gerçekleşmeyebilir de.
It's not going to happen.
Böyle bir şey olmayacak.
That's not going to happen again.
- Bu, tekrar olmayacak.
But that's not going to happen, is it?
Ama bunun imkanı yok, değil mi?
No, that is not going to happen.
Hayır. Bu olmayacak.
No. Not going to happen.
Bu olmayacak.
If we go out there and spoil the mood, it's not going to happen.
Ortaya çıkıp durumu bozarsak, istediği olmayacak.
Forget it Danny, it's not going to happen.
- Unut bunu Danny, bu iş olmaz.
Lately, I've been feeling like it's just not going to happen.
Son zamanlarda bu olmayacakmış gibi geliyor.
That what's not going to happen?
- Ne olmayacakmış gibi?
You may not know it yet, but he's falling in love with you, and I'm not going to sit around and watch that happen.
Henüz farkına varmamış olabilir ama sana aşık oluyor. - Ve ben de bunun gerçekleşmesini oturup izleyecek değilim.
And I am not going to let that happen.
Bunun olmasına izin vermeyeceğim.
Me going to jail and Antwon walking out of here, that's not gonna happen.
Ben hapse gireceğim, Antwon serbest kalacak... Böyle şey olmaz.
I'm not going to let it happen again.
Bir daha olmasına izin vermeyeceğim.
It's all going to happen, whether they believe or not. The end of the world?
İnansalar da inanmasalar da bu, gerçekleşecek.
I thought I could help you guys get along... but I guess that's not going to happen. Gladly! Enough!
- Memnuniyetle.
Assuming you're not guilty, assuming you didn't kill those girls, that makes What's going to happen to you next even more traumatic.
Farz edelim ki suçlu değilsin ve o kızları sen öldürmedin. Bu daha sonra sana olacakları daha da travmatik hale getirecek.
To just make sure that that was going to happen, not to, you know, run off with all his money or upset his girlfriend.
Bakacağına emin olmak içindi parasının hepsini alıp kaçmak için ya da kız arkadaşını üzmek için değil.
I am not going to let this happen.
Olması için buna izin vermeyeceğim.
But I am not going to let that happen. I will see how this wedding takes place.
Ama bunun olmasına izin vermeyeceğim Bu düğün nasıl gerçekleşecek göreceksiniz
now I don't know what's gonna happen... but if I feed I might lose control and you're not going to have a choice... kill me.
Herhangi bir şey ya da herhangi biri. Neler olacak, bilemiyorum. Ama beslenirsem kontrolümü kaybederim.
Kim, I had to give you up once, I'm not going to let that happen again.
Kim, senden bir kez vazgeçmem gerekiyordu, bunun bir daha yaşanmasına izin vermeyeceğim.
It's not going to happen here.
Burada ölmeyeceği kesin.
He's not going to let anything bad happen to him. Yeah, I guess you're right.
Başına kötü bir şey gelmesine asla izin vermez.
not going anywhere 29
not going 34
not gonna lie 27
not good enough 209
not good at all 44
not good 875
not gonna happen 331
not guilty 381
not gay 29
not god 47
not going 34
not gonna lie 27
not good enough 209
not good at all 44
not good 875
not gonna happen 331
not guilty 381
not gay 29
not god 47