Nothing at all traduction Turc
2,515 traduction parallèle
Nothing at all from the outside.
Dışarıdan hiç ses yokmuş.
Nothing at all.
Hiç bir şey.
Nothing at all
Alakası yok.
You know nothing about yoga, you know nothing at all!
Ne Yoga'dan anladığın var, ne bir şeyden anladığın var be!
Oh, nothing at all, sir.
- Hiçbir şey efendim.
Nothing at all.
Hiçbir şeymiş.
Nothing at all?
Sahi mi? Hiç mi sormadı?
- Nothing at all.
- Hiçbir şey.
Nothing at all.
- Neden olacak ki?
- Nothing at all.
- Öyle bir şey demedin.
Um... but... Nothing at all you wouldn't wanna... try out?
Denemek istediğin hiçbir şey yok mu?
If you agree, say nothing at all.
Kabul ediyorsanız, hiçbir şey söylemeyin.
You tell me, because I feel like nothing at all.
Sen söyle çünkü ben kendimi bir hiç gibi hissediyorum.
Nothing at all.
Hiçbir şey yapmıyorum.
- Then say nothing at all.
- O zaman hiçbirşey söyleme.
Nothing at all, yet all there is I see.
Hiçbir şey! Oysa görüyor da gözlerim ne varsa.
Well, it could be nothing at all.
Hiçbir şey olamayabilir de.
Nothing at all.
Hem de hiçbir şey.
Nothing at all.
Maalesef hiç bir şey.
'Cause if I see a sign of any bad behavior from you, I'm makg the call, young man, and trust me, juvie is nothing at all like you're little mamby-pamby "let's get in touch with our feelings" wilderness crap.
Çünkü davranışlarında tekrar bir bozukluk görürsem hemen polisi ararım, ve inan bana... hapishane öyle hadi duygularımızla bağlantıya geçelim gibi... aptalca konuşmaların olduğu çöl saçmalığı gibi değildir.
This guy's nothing at all.
- Basit bir sıçan sadece. Burada.
- Nothing at all?
Hiç bir şey mi?
Thanks, Hank, for nothing at all.
Sağol Hank, hiçbir şey yapmadığın için.
Nothing. Nothing at all.
Hiçbir şey olmuyor.
Nothing at all.
Hem de hiç.
Nothing at all..
Hiçbir şey.
Like they were nothing at all...
Kağıt gibi dağıldı hepsi.
- Nothing at all.
Dün Jakuzi tamamlandı.
Doing little, or nothing at all, will result in even greater deficits, even greater job loss, even greater loss of income, and even greater loss of confidence.
Hiçbir şey yapmamak veya azıcık yapmak daha büyük kayıplara neden olacak, daha çok iş, hatta gelir ve hatta daha çok güven kaybedilecek.
Nothing at all.
Hiçbir şey olmadı bana.
- Nothing, nothing at all, Satan.
- Yok bir şey, Şeytan.
Nothing at all.
Hepsi deil.
Some say she wore nothing at all.
Bazıları hiçbir şey giymediğini söyler.
- Yeah, nothing at all.
- Haklısın, hiçbir şey.
Oh no, not at all. There's nothing else more original.
Bundan daha güzel, orijinal bir şey olur mu ya Recep'im?
All the gentlemen at the private party will declare that my client did absolutely nothing wrong.
Bu özel partide bulunan beylerin tümü müvekkilimin yanlış bir şey yapmadığını beyan edecektir.
There's nothing personal here at all.
Kişisel hiçbir şey yok.
Jack, we need to be there at the moment of the incident. Or all of this will be for nothing.
Jack, kaza anında orada olmak zorundayız yoksa hepsi boşa gidecek.
Is there anything in my voice, Lester, anything at all, that's telling you there's nothing you can do to make me obey you?
Sesimde bir şey mi var Lester, en ufak bir şey, sana itaat etmemi sağlamak için yapabileceğin hiç bir şey olmadığını söyleyen bir şey?
How can I go chopping away at it now telling him it's all been nothing but a web of lies?
Tüm hayatının bir yalandan ibaret olduğunu söyleyerek temele dinamit mi koyayım?
Nothing at all?
Hiçbir şey yok mu?
There is nothing wrong with you at all.
Sen de hiçbir sorun yok.
Nothing at all?
Hiçbir şey mi?
There's nothing obvious at all.
Hiç de bariz bir şey yok.
Nothing unusual about her at all.
Sıradışı hiçbir şey yok.
The counterplan just got cut off at the knees.They're trying to grab onto us with their generic economy links, but there's nothing to refute that we lower state deficits, allowing a payback on all federal spending.
Karşı plan desteği kesmekti. Hep aynı ekonomik iddialar sunuyorlar. Ama bütçe açıklarını azaltacağı açık.
- Nothing untoward at all.
- Hiç de uygunsuz değil.
It's nothing big at all.
Öyle büyük bir şey değil.
Nothing springs to mind about minding at all, no!
Sorun yapılacak bir şey yok ortada.
Apparently, there is nothing I can do to persuade you of the gravity of the situation, but Keats is in my care and all visits will follow my regime or they will not happen at all.
Durumun ciddiyeti yüzünden, sizi ikna edebilmek için yapabileceğim hiçbir şey yok. Ama Keats şu an benim gözetimimde ve ziyaretler benim düzenime göre olacak ya da hiç olmayacak.
After all, there's nothing at stake here Only me
Buna rağmen, burada artık kendimden başka riske atacak bir şeyim kalmadı.
at all 631
at all costs 35
at all times 43
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
allah 58
allez 130
allen 543
at all costs 35
at all times 43
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
allah 58
allez 130
allen 543
all you need is love 37
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
all right then 461
allergic 17
all this time 373
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
all right then 461
allergic 17
all this time 373