Objectivity traduction Turc
195 traduction parallèle
Presented honestly and candidly... and with impartiality and objectivity.
Dürüstlükle, samimiyetle, ve tarafsızca hazırlanmış.
What differentiates the past from the present... is precisely its out-of-reach objectivity.
Geçmişi günümüzden ayıran... kesinlikle onun ulaşıImaz nesnelliğidir.
At the extreme, miserable subjectivity is reversed... into a certain sort of objectivity : a documentation of the conditions of noncommunication.
En son aşamada, zavallı öznellik tersine çevrilip... mutlak bir nesnelliğe, iletişimsizliğin koşullarının bir belgeseline dönüştürülür.
That is to determine, with objectivity, whether a ground attack by commandos is practical or not.
Bütün bu nesnel bilgiler ışığında... karadan bir komando saldırısı yapılmasına karar veriyorum.
You'll have to familiarise yourself with the problems of the theory of science, especially objectivity.
Kendini bilimsel teorinin problemlerine de aşina kılmalısın, özellikle de nesnelliğe.
My lack of objectivity, even when unconscious, tended to provoke a predictable lack of sincerity in those I was polling.
Benim, belki de farkına varmadan objektifliğimi kaybetmiş olmam da yaptığım anketlerdeki güvenilirliğin az olmasını tetikliyor.
... since I cannot escape crushing objectivity or isolating subjectivity since I cannot rise to the state of being, or fall into nothingness I must listen, I must look around more than ever
... nesnel yaşantımdan kaçmayı başaramayıp, bilinç dünyamı izole ederken var olabilmenin erdemine ulaşamayıp üstelik hiçliğe doğru da yol alamazken dinlemek zorundayım, etrafıma daha çok bakmalıyım...
I say that without pride, but with wonder, or let's say with a scholarly objectivity.
Bunu böbürlenerek değil ; ... bilhassa şaşkınlıkla söylüyorum, ya da bilimsel objektiflikle mi desek?
By this simple demand... Black radicals deepen the system's contradictions... exposing its so-called democracy... and good old liberal objectivity.
Bu basit talep sayesinde siyahi radikaller, sözde demokrasisini ve iyi, eski liberal tarafsızlığı açığa çıkararak sistemin çelişkilerini koyulaştırıyorlar.
The male's attitude is that of a well-disposed academician who studied the alleged downfall of the human race with the true objectivity of a good historian.
Erkeğin davranışları, iyi yetişmiş bir akademisyen olduğunu gösteriyor. İnsanlığın sözde çöküşünü iyi bir tarihçinin tarafsızlığıyla incelemiştir.
Despite these outbursts, the proceedings have been conducted with impartiality and objectivity as called for by the extreme seriousness of the circumstances
Bu kesintilere rağmen dava durumun gerektirdiği ciddiyet ile tarafsız ve adil bir şekilde yapılmıştır
It was a strange attitude to hold when you look, with whatever objectivity that one can muster, at what the real results of the war were.
Savaşın gerçek sonuçlarına baktığınızda herhangi birinin bakabileceği bir tarafsızlıkla bakıldığında takınılan bu tutum tuhaftı.
I say that he's exceeding his authority. Because I'm the only one with any objectivity on this ship and I should be the one to assume command!
Bu görevi suistimaldir, buradaki tek sorumlu kişi benim.
I explain that it is the duty of the new artist to choose between the numerous elements which make up objectivity.
Birçok unsur arasından nesnelliği ortaya çıkaracak olanı seçmenin yeni sanatçının görevi olduğunu açıklıyorum.
How can you hope to examine a medical phenomenon with cool scientific objectivity...
Bu sıra dışı tıbbi olayı soğukkanlılık ve tarafsızlık içinde inceleyeceğini nasıl ümit edebiliyorsun?
Doctor, I think you're losing your objectivity.
Doktor, bence tarafsızlığını kaybediyorsun.
Objectivity is the companion of total power.
Tarafsızlık bütün gücün yoldaşıdır.
- One with objectivity and respect!
- Tarafsız ve saygıyla iş yapan biri.
Just like your scientific objectivity.
Aynı bilimsel nesnelliğin gibi.
It relates directly, Your Honour, to his objectivity as a witness.
Tanık olarak tarafsızlığıyla, doğrudan ilgili Sayın Yargıç.
Let's have some objectivity here, this was way up in the clouds!
Objektif olmak lazım, neredeyse bulutlara gidecekti.
Evaluate the experimental stimuli with complete clinical objectivity.
Deneysel iletileri tam bir klinik nesnellikle değerlendirin.
Your objectivity, as always.
Her zamanki gibi, objektifliğin.
It's just possible that you lack objectivity, that's all.
Sen tarafsız olmayabilirsin, hepsi bu.
- I lack objectivity?
- Ben mi tarafsız değilim?
If her discomfort is going to affect her judgement, or her objectivity, I need to know now.
Eğer onun rahatsızlığı kararını, tarafsızlığını etkileyecekse, şimdi öğrenmeliyim.
Is there anything like objectivity, scientific objectivity, reality?
Bunlardan vazgeçtiğimi biliyordum. Sadece konferanslar vermekle kalmamış direnişe de katılmıştım.
You see, I've always believed that becoming involved with someone under my command would compromise my objectivity.
Ben her zaman, komutam altındaki biriyle yakınlaşmanın, tarafsızlığıma gölge düşürebileceğine inanmışımdır.
Whatever became of that objectivity we used to fight about at Memphis State?
Hani şu üniversitede savunduğumuz tarafsızlığa ne oldu?
[Machine Gun Fire] What struck me in Scarface was Howard Hawks'cool and distant objectivity.
"Scarface" te dikkatimi çeken şey, Hawks'ın soğuk ve mesafeli tarafsızlığı oldu.
If you wish to write about objectivity write about its use in modern politics in your view.
Tarafsızlık hakkında yazmak istiyorsanız modern politikada kullanımı hakkındaki görüşünüzü yazın.
Doctors and nurses have to find a way to maintain some kind of objectivity. Laughing at sick people!
Doktorlar ve hemşireler bir şekilde görevlerini sürdürebilmenin yolunu bulmak zorundalar.
Is that objectivity?
Gülerek ve insanlarla dalga geçerek mi?
I'm certainly gonna have more objectivity... I'll argue the motion.
Bunu hiç söylemedim.
If I thought that it compromised my objectivity or ability even slightly I would be off, and I don't appreciate having to convince you of that.
Tarafsızlığıma veya yeteneğime az da olsa zararı olduğunu düşünseydim çekilirdim. Seni buna ikna etmek zorunda kalmak da hoşuma gitmiyor.
You accuse Gegen of having his objectivity clouded by... wishful thinking, but aren't you guilty of the same charge?
Gegen'i, şehvetli düşüncelere sahip olduğundan dolayı suçluyorsunuz, ama aynı suçu sizde işliyorsunuz?
Many among the crew are convinced that you have lost your objectivity.
Mürettebat arasında birçok kişi objektifliğinizi kaybettiğinize inanıyor.
Had I lost my objectivity, I might have kept the hatch open and everyone would have perished.
Objektifliğimi kaybetseydim, bölmeyi açık tutabilirdim ve herkesin ölümüne sebep olurdum.
Our men will lose objectivity if he's in there.
Girerse bizimkiler tarafsız olamazlar.
Objectivity and observation.
Nesnellik ve gözlem.
And while it comes at some cost this supreme objectivity is what makes me I dare say, the greatest observer the world has ever known.
Her ne kadar bunun bir maliyeti de olsa bu mükemmel nesnellik beni dünyanın gelmiş geçmiş en iyi gözlemcisi yapıyor.
The only time I ever took leave of my objectivity.
Nesnelliğimi terk ettiğim tek olay.
i can't help genevieve... if my concerns as her father... override my objectivity as a detective.
Eğer bir baba olarak endişelerim bir dedektif olarak tarafsızlığımı aşarsa Genevieve'e yardım edemem.
Because what you want is for us to get down there on the same level as our patients... to destroy objectivity... all to uphold some idealistic buddy system... that will allow you to work through your own feelings of inadequacy.
Çünkü sen bizim hastalarımızla aynı seviyeye inmemizi istiyorsun. Nesnelliğimizi mahvetmek istiyorsun. Bütün bunları, ütopik bir ahbaplık sistemi oluşturup kendi yetersizlik duygunla başa çıkabilmek için yapıyorsun.
Some draft-dodging junior congressman wanted more objectivity in the testing process.
Bazı kongre üyeleri, testlerde daha çok nesnellik istedi.
Before making my argument I'd like to come clean with my lack of objectivity. In addition to being an attorney I'm a citizen of the United States. I am appalled that our government can be hampered by these lawsuits.
Sayın Yargıç, benim adım Richard Fish ve talebimi djle getirmeden önce, objektif olmadığım konusunu açıklığa kavuşturmak istiyorum ; çünkü bir avukat ve bu yüce mahkemede görevli bir memur olmamın yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri'nin bir yurttaşıyım ve hükümet mekanizmamızın, bu bayağı davalar tarafından aksatılabilmesi, beni dehşete düşürüyor.
My Borg spirit gives me an objectivity you lack.
Borg ruhum bana sende olmayan objektifliği verdi.
In my enthusiasm to help Seven of Nine, I lost my medical objectivity.
Seven of Nine'a yardım etme isteğim sonucunda, tıbbi tarafsızlığımı kaybettim.
Personal issues are making you lose your objectivity,
Bence çekilmelisin.
- Perhaps you approve journalism objectivity, and I see the questions first.
- Belki gazetecilik tarafsızlığını kanıtlayıp, ve soruları ben önceden görüyorum.
Is that objectivity? No! It's human nature.
- Bu şekilde mi?
object 37
objects 24
objective 20
objection 2082
objection overruled 36
objection sustained 35
objectively 27
objects 24
objective 20
objection 2082
objection overruled 36
objection sustained 35
objectively 27