Of the vote traduction Turc
978 traduction parallèle
- The first results of the vote!
- Referandumun ilk sonuçları!
I demand a suspension of the vote and an investigation into the moral issues that make Councilman Nottola ineligible.
Oylamaya ara verilmesini ve meclis üyesi Nottola'yı seçilemez hale getiren.. ahlaki konuların soruşturulmasını talep ediyorum.
After an intense debate in the Swedish Parliament we now have the result of the vote on Sweden's new Defense Plan.
İsveç Parlamentosu'ndaki hararetli tartışmalardan sonra artık İsveç'in yeni savunma planı için oylama sonuçlarını veriyoruz.
Mary Haynes - winner of every popularity contest in which the boys were allowed to vote.
Mary Haynes, erkeklerin oylamaya katılmasına izin verilen her popülerlik yarışmasının birincisi.
I move we give Sheriff Hickory a vote of thanks and place the money in his keeping until it is time to turn it over.
"Şerif Hickory'e teşekkür edip... parayı yetkililere devredene kadar onun himayesine verelim."
" In the name of the people of France Alfred Dreyfus, captain of the 14th regiment of artillery having been found guilty of treason by unanimous vote of the court-martial is condemned to deportation for life.
" Fransa halkı adına Alfred Dreyfus, on dördüncü topçu alayı yüzbaşı askeri mahkeme tarafından, oy birliği ile vatana ihanetten suçlu bulunup hayat boyu sürgüne mahkum edilmiştir.
If I'm going to vote, I ought to study some of the bills.
Oy vereceksem tasarılar üzerinde çalışmalıyım.
Finally they think it's quite a bill. It goes to the House of Representatives - - For debate and a vote.
"Tamam, bu olmuş" denince, tasarı tartışılması ve oylanması için Temsilciler Meclisine gönderilir.
He wants the board of directors to vote him a bonus.
Yönetim kurulunun, ona bonus verme işini oylamasını istemiş.
Willie couldn't steal a vote... from Abe Lincoln in the cradle of the Confederacy.
Willie, konfederasyon öncesi Abe Lincoln'dan bile tek oy çalamazdı.
This is a farce... to ask us to vote... in the face of the kind of intimidation and pressure... that has been exerted in the past few weeks.
Bu bir komedi. Son haftalarda yaratılan gözdağı ve baskı karşısında oylama yapmamızı istemek bir komedi.
The gentlemen here all owe you a vote of thanks, Doctor.
Buradaki bütün beyler size teşekkür borçlu, Doktor Bey.
Under the principle of self determination, the constitution proposed by the government, has been ratified by unanimous vote.
Hükumetin sunduğu anayasa kararlılık ilkesiyle işleyen uluslararası hukuk tarafından kabul edildi.
'Tis the last of thee and of thy capers... for'twas put to the vote whilst thee was trying to deprive us of our loot.
Sizin ve sizin işinizin sonu, çünkü bizi ganimetten yoksun bırakırken oya sunulmuştu.
Col. William Mitchell, the court, in closed session... and upon secret written ballot, two-thirds of the members present at the time this vote was taken... concurring therein, finds you, of all specifications and the charge, guilty.
Albay William Mitchell, kapalı oturumla... gizli oylama yapılmıştır. Bu oylamanın sonucunda, mahkeme sizi... 3'e karşı 2 oyla, yapılan suçlamalar karşısında, suçlu bulmuştur.
You vote guilty like the rest of us, then some golden-voiced preacher tears your heart out - some underprivileged kid couldn't help becoming a murderer - and you change your vote.
Hepimiz gibi suçlu oyu verdin, sonara altın gibi parlak sesli bir vaiz yüreğini parçaladı - imkanları olmayan bir çocuk katil olmaktan kendini alamadı - ve sen oyunu değiştirdin.
The vote is nine to three in favour of guilty.
Oylar dokuza üç suçlu lehinde.
The vote is eight to four in favour of guilty.
Oylar sekize dört, suçlu lehinde.
Now you have changed your vote because you say you're sick of all the talking?
Şimdi de tüm bu konuşmalardan sıkıldım diye oyunu mu değiştiriyorsun?
Well, the vote's nine to three in favour of acquittal.
Peki, oylar dokuza üç beraat lehinde.
I won't take back that badge until the people of this county vote for it!
Polis markamı sadece, bu şehrin halkı beni çağırdığında takacağım.
The average jury would vote you three cheers and a bottle of your favorite brandy if you killed Baxter in a duel.
Baxter'ı bir düelloda öldürmen halinde, ortalama bir jüri sana üç kez aferin çeker ve en sevdiğin bir şişe martini ısmarlardı.
Of course, the kids don't vote, but boy, they listen and they learn.
Tabii, çocuklar oy kullanmazlar ama dinlerler ve öğrenirler.
The United Nations will vote on the Palestine issue... before the end of this session.
Birleşmiş Milletler mevcut oturumunu tamamlamadan Filistin meselesini oylayacak.
The UN may vote on Partition by the end of the month.
- BM büyük bir ihtimalle ay sonu oylayacak.
"The final vote of the United Nations on the question of the Partition of Palestine... "... into an independent Jewish state and an independent Arab state... "... is as follows :
" Birleşmiş Milletler'in Filistin'in bağımsız bir Yahudi ülkesi ve bağımsız bir Arap ülkesi olarak bölünmesi konusunda yaptığı oylamanın sonucu şudur :
The ladyfolk of this town would not have the vote if it hadn't been for you fighting to give them all that suffrage.
Eğer siz onların oy hakkı için uğraşmasaydınız bu şehrin kadınları oy kullanamayacaktı.
I wish to point out strongly my dissenting vote from the decision of this tribunal as stated by Justice Haywood, and in which Justice Norris concurred.
Hakim Haywood tarafından açıklanan ve Hakim Norris tarafından desteklenen mahkeme hükümlerine karşı çıktığımı ısrarla belirtmek istiyorum.
Then I vote for the destruction of the Albatross.
Ben Albatros'un yok edilmesine oyumu veriyorum.
Unanimous government vote to give Grand Cordon of the Order of the Scarlet Cheetah to brave Captain Haddock.
Stop. " " Ayrıca, hükümetimiz, oy birliğiyle Kaptan Haddock'u Şeref Madalyası ile ödüllendirme kararı almıştır.
I exhort you to vote for a party that is of the people and therefore democratic, and therefore respectful of our Christian faith.
Bundan dolayı, demokratik ve Hıristiyan inançlarına uygun olmalıdır.
And reading this ought to bring home to everybody the importance of using that vote.
Bunu okuyan herkes, o oyu kullanmanın önemini anlayacak.
Oh, yes, I was at the board meeting, we were takin'a vote and one of the girls was doin'a little lobbying'.
Kurul toplantısında olmuştur. Biz oylama yaparken bazı kızlar da kulis yapıyordu.
They'll vote him completely out of the firm soon.
Yakında oy birliği ile onu fabrikadan çıkarmak için karar alacaklardır.
I want you to know before you see him... that he missed a vote of censure... in the House of Commons yesterday by only a few votes.
Bilmenizi isterim ki az bir şey olsada dün güvensizlik oyu kaybetti.
Mr Briggs, your mission, should you decide to accept it, would be to un-fix the election so that the result will honestly reflect the vote of the people.
Eğer kabul ederseniz sizin göreviniz Bay Briggs, seçimdeki tezgahı bozup halkın oylarının seçim sonuçlarına dürüst şekilde yansımasını sağlamak.
The final resolution is a vote of thanks to Number Six, carried unanimously, and there is no further business at this time.
Son görev olarak, meclisimiz Altı Numara için bir teşekkür... önergesini oybirliğiyle kabul etmiştir, ve şu an başka bir görev bulunmamaktadır.
The final resolution of this council is a vote of thanks for Number Six.
"Meclisimizin son görevi, Altı Numara için bir teşekkür önergesidir."
Personally, as head of the British law-enforcing establishment, I can only regard your presence here as a vote of no confidence.
Emniyet Teşkilatının başındaki biri olarak sizin buradaki varlığınızı pek uygun bulmuyorum.
They may even vote you Mother of the Year.
Yılın annesi seçilebilirsin.
I wanted something more out of the day than my particular vote... could have afforded me, perhaps.
O günden oyun belki bana vereceğinden fazlasını almak istedim. Keşke beni anlayabilsen.
On the basis of these statements, I call for an immediate vote by the powers granted to me as captain of the Enterprise.
Kaptan olarak bana verilen yetkiyle oylama istiyorum.
Yes, sir. An immediate vote before our chief witness can be left to die on some obscure planet with the truth locked away inside of her.
Baş tanığımız içindeki gerçekle ıssız bir gezegende ölüme terk edilmeden önce bir oylama.
When I return, we will vote on the charge of mutiny.
Döndüğümde, isyan suçlamasını görüşeceğiz.
In support of the paintings. The vote was unanimous...
Karar oybirliğiyle alındı.
I think we owe a vote of thanks to the General for visiting with us and cheering us all up.
Galiba... bizi ziyaret edip neşelendirdiği için General'e büyük minnet borçluyuz.
With the four of us against it, it made the final vote ten for you and none opposed.
Dördümüz aleyhte iken, bu son oylamada lehine on, aleyhine sıfır oy olmasını sağladı.
One : by a majority vote, the commission finds no solid evidence for hostility by either ape towards humans as at present constituted in this year of our Lord 1 973.
Bir : Komisyon, içinde bulunduğumuz 1973 yılı itibariyle maymunların insanlara düşman olduğuna dair elle tutulur kanıtlar olmadığını, oy çokluğuyla kabul etmiştir.
But if you ask me, it took great courage for the Speaker of the House to rule that entire amnesty vote out of order.
Ama bana sorarsanız, o kadar evet oyunu geçersiz sayarak Parlemento Başkanı büyük cesaret gösterdi.
In my opinion, the majority in Parliament will take advantage of this and vote against the amnesty.
Bence Parlamentoda çoğunluklardır Ve Genel affa karşı oy verdiler
Until one armament program preparation e, of military preparation, it was approved by the Congress for a lowermost edge of votes, for a vote, in one total of 400 votes.
Orduyu hazır hale getirmek için uygulanan silahlanma programı hakkındaki oylamalar birbirine çok yakın oylarla kabul ediliyordu. Toplamda 400 oyun bulunduğu ortamda, 1 oy bile farkediyordu.
of the 218
of them 508
of these 67
of the world 21
of the time 135
of the population 29
of the penal code 23
vote 74
vote for me 29
votes for women 26
of them 508
of these 67
of the world 21
of the time 135
of the population 29
of the penal code 23
vote 74
vote for me 29
votes for women 26