English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ O ] / On time

On time traduction Turc

34,567 traduction parallèle
You think you're the first government contractor who isn't gonna deliver on time?
Hükümetle anlaşıp işi zamanında teslim edemeyecek ilk insan siz misiniz sizce?
Does he ever show up for meetings on time?
Toplantılara hiç zamanında gelir mi?
Oh, my God, Paul, you're on time.
Aman tanrım, Paul, tam zamanında geldin.
Martha Stewart said she used the prison time to work on herself.
Martha Stewart hapisteyken kendini geliştirdiğini söylemişti. Yeter ama!
It's the paradigm now. We can't sit there spending resources chasing after her every time she doesn't punch in on time.
Bu bir paradigma.Burada oturup her ortadan kayboluşunda kaynak harcayamayız.
Well, well, well. Look who's right on time.
Tam da zamanında gelenlere bakın.
SABINE : Right on time.
Tam zamanında.
I had some free time on my hands, and... I've kind of missed you from Catco, man.
Biraz boş zamanım vardı Catco'dan gidince seni özledim, dostum.
Come on. We're out of time.
Vaktimiz yok.
The point is, the pressure builds, the plates slip, the earthquake comes, and Chicago's on the fault line this time around.
- Mesele şu ki, basınç artar plakalar kayar, depremler olur. - Bu sefer de potada Şikago var.
Previously on "Once Upon a Time"...
Once Upon a Time'ın önceki bölümlerinde
It's time to put Ellen on trial.
Ellen'ı mahkemeye çıkarma zamanı.
You... There's nothing on there, or you didn't get time to download?
Bir şey yok muydu yoksa indirecek zaman mı bulamadın?
Calm down, Luigi. ( exhales ) Max, I know you were mad about the Time Out interview and the "partner" thing, but I can't believe you sabotaged me on purpose.
Max, Time Out röportajı ve "ortak" olayına kızdığını biliyorum ama bana bilerek sabotaj yaptığına inanamıyorum gerçekten.
Well, we have put a lot of money and time over the years on this neighbourhood.
Yıllar içinde bu mahalleye çok zaman ve para yatırdık.
Previously on "Once Upon a Time"...
"Once Upon a Time" ın önceki bölümlerinde
Last time my hair was this long, I was a back-up dancer on Solid Gold.
Saçlarım bu kadar uzunken Solid Gold programında arka planda dansçıydım.
The time allotted for debate on this matter has come to an end, so if no one has anything to add...
Bu konuya ayrılan süre yeterli olmalı. Eğer kimsenin ekleyecek... Sayın Başkan.
Don't squander the time you have left by being overly focused on fixes.
Durumu düzeltmeye fazlaca odaklanıp zamanını harcama.
You think I've got time to run some more simulations on the cooling system?
Sizce soğutma sisteminde birkaç simülasyon denemeye vaktim var mı?
Hey, Sheldon, we are on a serious time crunch.
Sheldon, çok ciddi bir dönüm noktasındayız.
Remarkably, after working with Riggs and Murtaugh on our last cartel case, he put in to be transferred over to us full-time.
Muhtemelen, Riggs ve Murtaugh'la en son kartel davasında çalıştıktan sonra bizimle tam zamanlı çalışak için atama istedi.
Come on, for real this time, Ri.
Hadi, bu sefer ciddi oynuyoruz.
Damn it, Wendy, for the 40th time, I don't want to join your professional network on Linkedln!
Lanet olsun Wendy, 40. defa senin Linkedln profesyonel ağına katılmak istemiyorum.
I'm still reeling from the last time you were on the news.
Ben daha son haberlere çıkmanın sersemliğini atamamıştım üstümden.
My friend's working on a plan to get the women and the children out, but we need to buy him some time.
Arkadaşım kadın ve çocukları çıkarmak için plan yapıyor ama biraz zamana ihtiyacımız var.
These days, guys are spending a lot more time on their beards.
Son zamanlarda, beyler sakallarıyla çok fazla haşır neşir oluyorlar.
Yeah, there's no time for calm. There's hundreds of people on board and the clock's ticking.
Trende yüzlerce insan var ve saat işliyor.
It's a good time to steal something before it moves on to the next city.
Sıradaki şehire gitmeden önce bir şey çalmak için iyi bir zaman.
This gunshot wound puts me firmly on desk duty for the time being.
Kurşun yarası, masa başı işe hapsedecek beni.
I've been waiting for approval on several of my inventions for some time.
Bir süredir yaptığım bir çok icat için onay bekliyorum.
Not with Mr. O'Brien here, and I can't waste any more time on this issue.
Bay O'Brien buradayken olmaz ve bu meseleyle daha fazla vakit kaybedemeyiz.
Happy's talking about time codes on film and...
Happy filmdeki zaman kodları hakkında konuşuyor...
Based on latency and their real-time control... they're here in L.A.
Gecikmeye ve gerçek zamanlı kontrol sahibi olmalarına bakılırsa Los Angeles'teler.
Come on, the last time your help fixed the Avenjet, I couldn't get it to go slower than Mach 2!
Hadi ama, geçen hafta Avenjet'e yaptıklarından sonra onun Mack 2 hızından yavaş gitmesini sağlayamadım!
First of all, Ash, do not "aw" every time my sister Kate comes on the screen.
Kate'i ekranda gördüğün her seferde "Aaa" demeyi kes.
I would not be surprised at all 25 years time people will look back at the last 10 to 20 years
Bundan 15, 20, 25 yıl sonra insanlar on 20 yıl öncesine bakıp "Bu insanlar çocuklarına bunları nasıl yedirebilmişler?"
[Michal] Our time on this planet is very short.
Bu gezegende geçirdiğimiz süre çok kısa.
The first one kept her purse on her shoulder the whole time, like she couldn't wait to bolt out of here.
İlki tüm görüşme boyunca çantasını omzundan indirmedi sanki bir an önce gitmek istiyormuş gibi.
I'm good, but I wasn't kidding when I said I have an ironclad rule about conducting council business on CFD time.
İyiyim ama meclis işlerinin, CFD işlerine karışmamasını söylerken ciddiydim.
Mine, on the other hand, I can still hear them screaming, "You've got the wrong person, man," every time I close my eyes.
Ben ise öteki elimle, onların çığIıklarını duyuyordum gözlerimi her kapatışım da "yanlış adamı vurdun ahbap" sözlerini duyuyorum.
You think a small-time organization can get their hands on such mines in such quantities?
Küçük bir örgütün bu kadar çok mayın edinebileceğini mi sanıyorsun?
That's a question mark, but according to the M.E.'s preliminary report, she can't be the shooter, based on alibi and time of deaths.
Orası meçhul, ama adli tabibin ilk raporuna göre ölüm zamanları ve tanıklara bakarsak tetikçi olamaz.
I did this for every time that we got tripped or punched or spit on.
Bunu her çelme, her tükürük ve her yumruk için yaptım.
I mean, there's no train officially scheduled on the track at this time.
Yani şu anda resmi olarak planlanmış bir tren yok.
- I'm working on it, but that amount of money takes time.
Ayarlamaya çalışıyorum ama öyle bir meblağ vakit alıyor.
Or maybe he thought about it and decided he went too easy on you the first time.
Belki de bunu düşündü ve ilk seferde sana fazla yumuşak davrandığına karar verdi.
There is a 1.5 second time delay for when Dr. Wallace makes a move and the robot responds on the ISS.
Dr. Wallace'ın hareket etmesiyle ISS'deki robotun tepki vermesi arasında 1,5 saniyelik gecikme yaşanacak.
Sometimes we get so wrapped up in the ten-sided die, we lose track of time.
Bazen on yüzlü zara öyle dalıyoruz ki zamanı unutuyoruz.
Previously on "Once Upon a Time"...
"Once Upon a Time" ın önceki bölümlerinde...
And next time, I will run so fast and so far that you will never even set eyes on this child.
Ama bir dahaki sefere o kadar hızlı koşacağım o kadar uzağa gideceğim ki bu çocuğu göremeyeceksin bile.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]