Only one traduction Turc
51,147 traduction parallèle
You seem to be the only one running point for field operations today.
Bugün saha operasyonlarında en çok işi senin yaptığın gözüküyor.
There is only one possible outcome for all of this, and we both know what that is.
Tüm bunlardan sıyrılmanın tek bir yolu var ve ikimizde bunun ne şekilde olacağını biliyoruz.
She's not the only one.
Sadece o değil ki.
So now, no matter what sort of allegations they make, you're the only one I ever told.
Şimdi istediğkleri kadar beni suçlasalarda, söylediklerimden başka bir şey bulamazlar.
Just to make sure that Carter is the only one anywhere near the point of exchange.
Sadece Carter'ın tek olduğundan emin olmak için Değişim noktası yakınında.
It's different being the only one who knows.
Bilen tek kişi olmak farklıdır.
Bathroom number seven, the only one you are allowed to use.
Yedi numaralı, sizin kullanabileceğiniz tek banyo.
There's only one bed.
Ama tek yatak var.
The last one was the only one I'd met.
Ben sadece sonuncusuyla tanıştım.
In that group of differing soldiers, there's only one pair of eyes looking to the flag, looking to the bigger picture.
Tüm bu farklı askerler grubunda, sadece tek bir çift göz var ; bayrağa bakan, büyük resmi gören.
There is only one little problem...
Sadece bir küçük problemimiz var...
I'm not the only one looking.
Tek arayan ben değilim.
This Hellhound might be the only one who does.
Bu zebani bilen tek kişi olabilir.
- There is only one correct answer.
Sadece tek bir doğru cevap var.
That's why I've sent only one address.
Bu yüzden tek adres gönderdim.
Both of us will fall, but only one will die.
Birlikte düşeceğiz ama birimiz ölecek.
There's only one option left.
Geriye tek bir seçenek kalıyor.
You're the only one who can pilot the jump.
Atlayışı yapabilecek tek pilot sensin.
No, I'm the only one.
Hayır, ben bir taneyim.
I mean, 93 other people in that train car, and she's the only one who was killed?
Yani, tren arabasındaki 93 kişi daha, Ve o öldürülen tek kişi o mu?
Um, there was only one towel in there.
Evde tek bir tane havlu var.
Only one year short of the bonus.
Bir yaş büyük olsa bonus olacaktı. YÜZ TARAMA Yaşı 54
Gym too. Aaron is the only one I can't get a hold of.
Ulaşamadığım tek kişi Aaron.
There's only one way to find out.
Öğrenmenin tek yolu var.
You're the only one who gets to lie?
Bir sen mi yalan söyleyebilirsin?
Creatures such as they respect only one language, and I speak it fluently.
O tür yaratıklar sadece tek bir dilden anlar ben o dili sıkça konuşuyorum.
The only thing keeping them alive is a sleep spell, and the only one that can cure them is her.
Onları canlı tutmanın tek yolu.. uyku büyüsü, ve onları iyileştirebilecek tek insan da o.
I put him down, I kept him down, and I am the only one that can stop him from coming after all of you.
Onu yakaladım, onu tutsak ettim ve onu durdurabilecek tek kişi benim. Sizin peşinizden gelmesini engellemek için.
She was the only one who had something to say that wasn't entirely self-serving.
Tamamen kendine hizmet eden şeyler dışında söyleyecek bir sözü olan tek kişiydi.
Only one thing keeps me alive, the hope of getting back into the badlands, and finding her. Finding them.
Beni hayatta tutan tek şey Çorak Topraklar'a geri dönüp onu, onları bulma umudu.
There is only one god.
Sadece bir Tanrı var.
Only one way to find out.
Öğrenmenin tek yolu var.
I'm not the only one you need to apologize to.
Özür dilemen gereken tek kişi ben değilim.
You've only provided us with one bed.
Bize tek bir yatak verdiniz.
It seems the only means I have of registering any meaningful disapproval of this deal at this point is to kill one or the both of you.
Sahip olduğum tek araç gibi görünüyor Herhangi bir onaylanmayan mazereti kaydetme Bu noktada bu noktada
I want one thing and one thing only.
Tek bir şey istiyorum.
The one and only Kung Fu King of Kibera.
Baksanıza. Kibera'nın biricik Kung Fu Kralı gelmiş.
The one and only Riley Blue!
İşte şimdi karşınızda Riley Blue!
I care about one thing and one thing only.
Ben sadece tek bir şeyi önemsiyorum. Tek bir şey.
You know the only enemy more dangerous than a man with unlimited resources... is one with nothing to lose.
Sınırsız kaynağı olan bir düşmandan daha tehlikeli olan kişi ise artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış biridir.
Okay, so look, I can only bring one person.
Tamam, bak yalnızca bir kişiyi yanıma alabiliyorum.
The one and only Zafar will be coming.
Tek dostum Zafar olacak.
Because the only thing more fulfilling than saving a life is taking one.
Çünkü bir can kurtarmaktan daha tatmin edici tek şey can almaktır.
We invent new technologies only to use them as weapons against one another.
Yeni teknolojiler geliştiriyoruz. Sadece birbirimize karşı silah olarak kullanmak için.
- You only own one towel?
- Sadece bir tane mi havlun var?
The one, the only, Frankenstein!
Eşsiz, benzersiz Frankenstein!
The truth is you only have a slim chance, less than one percent, that you will regain mobility.
Gerçek şu ki hareketini kazanman için % 1'den az bir şansın vardı.
Let's give it up for the one and only Paige.
Hadi alkışlar Paige için.
Criminy, I want you free and clear, and if that's the only way to do it, then I got to be the one that does it.
Criminy, senin özgür olup açığa çıkmanı istiyorum ve bunu yapmanın tek yolu da buysa, bunu yapan ben olmalıyım.
Because only somebody very formidable would be capable of officially turning one man into another.
Çünkü, sadece çok güçlü insanlar birini, resmi olarak başka birisi yapabilir.
Yeah, well, it only takes one orgasm to make a baby.
Bebek yapmak için tek orgazm yeterli.
only one problem 30
only one way to find out 127
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
only one way to find out 127
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one point 33
one moment 967
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one point 33