English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ P ] / Police station

Police station traduction Turc

2,943 traduction parallèle
No, I'm at the police station not the hospital.
Hastanede değilim karakoldayım.
To the nearest police station to drop off a bigmouthed corpse.
Geveze bir cesedi bırakmak için en yakın karakola.
Do you suggest we simply walk into the police station, ask for Detective Burkhardt, and cut off his head?
- Polis merkezine gidip Dedektif Burkhardt'ı sorup, kafasını kesmemizi mi öneriyorsun?
D'you want to know the longest anyone's ever managed to hold me in a police station?
Beni polis merkezinde tutabildikleri en uzun süreyi bilmek ister misin?
Detective Kang... has been accused of having an indecent relationship with the wife of Chief inspector of Seoul North District police station.
Memur Kang Seoul Kuzey Bölgesi komiserinin eşi Yoo Young-suk ile uygunsuz bir münasebette bulunmakla itham ediliyorsunuz.
You delivered a package to police station Do you remember who sent it?
Geçen gün polis merkezine getirdiğin paketi kimin gönderdiğini hatırlıyor musun?
Central police station... Speed violation
Polis merkezi, hız ihlali.
We're not gonna be able to respond if you're in a Kenyan police station for the next 48 hours.
Önümüzdeki 48 saat içinde bir Kenya karakolunda olursan cevap veremeyeceğiz.
He tell you why he - he backed out at the police station?
Polis merkezinde neden sözünden caydığını söyledi mi sana?
I hear about one more ember going anywhere near Mrs. Grady or her property again, I'll come back here, break your kneecaps, and drag you down to the police station.
Bayan Grady'nin evinin çevresinde bir olay daha duyarsam geri gelirim. Bacaklarınızı kırıp sizi polise götürürüm.
- What do you mean, where? The police station!
Nereye de ne demek, polise.
"Oh, you ain't know your son was in the police station?"
"Oğlunuzun polis karakolunda tutulduğunu bilmiyor muydunuz?"
He said, "They took him to another police station."
"Başka bir polis karakoluna götürdüler." dedi.
You should come to the police station with us.
Bizimle karakola geleceksin.
We went to the police station.
Polise gittik.
You shouldn't come to the police station.
Karakolluk bir durum yok.
At police station.
Karakola.
I met him briefly at the police station.
Onunla karakolda tanıştım.
Did he go by the police station to give an interview?
Karakola gidip ifadesini verdi mi?
In the police station when Duke agreed to babysit Ginger, and he took her out for ice cream because she wanted him to.
Karakolda Duke Ginger'a bakıcılık yapmayı kabul ettiği zaman. Onu dondurmacıya götürdüğü zaman da öyle. Çünkü Duke'ü Ginger istedi.
You said you saw one of the guard at the police station.
Karakolda bir muhafız gördüm mü demiştin?
'No police station, no police.
Karakola gitmek yok, polis de yok.
I met him briefly at the police station.
- Karakolda ayaküstü tanıştım kendisiyle.
No, but we are outside a police station.
Ama bir polis merkezinin önündeyiz.
I mean, you might as well drop me at a police station.
- Bu beni polise teslim etmek olur.
We can't just all waltz into a police station right now.
Bu büyük bir "eğer." Şu anda polise gidemeyiz.
He belongs in the police station.
Polis merkezine ait o.
No. I don't want him at the police station.
Hayır, polis merkezine gitmesini istemiyorum.
You went to the police station last night, right?
Dün gece polis karakolundaydınız.
But, how did you walk out from the police station?
Peki karakoldan nasıl çıktın?
Just like at the police station, I'm afraid that you will suddenly... disappear.
Bugün karakolda olduğu gibi... Aniden yok olup gidersin diye korkuyorum.
If you hadn't disappeared at the police station, you wouldn't have been able to protect the company, right?
Bugün karakolda öyle kaybolmasaydın şirketi kurtaramazdın, değil mi?
We can meet you down at the police station.
Sizinle karakolda buluşabiliriz.
If I don't go to the police station, how will you repay me?
Polise gitmemem karşılığında benim için ne yapabilirsin?
I was at the local police station scanning reports.
Ben de demin karakola gidip eski raporları taradım.
Especially you bastards who are already frequent visitors of the police station.
Özellikle siz serseriler zaten sık sık karakol ziyareti yapıyorsunuz.
Well, Cyrus is finishing up at the police station.
Cyrus, polis merkezindeki işleri bitiriyor.
I already sent the settlement papers to the police station this morning.
Ben bu sabah, uzlaşma belgelerini karakola gönderdim zaten.
I'm calling from the police station
Karakoldan arıyorum....
The police station?
Karakol mu?
This is a police station, not a street market!
Burası bir karakol, sokak bakkalı değil!
Is this a police station? .!
Nasıl bir polis merkezi burası?
Mr. Pearson, this officer's gonna accompany you to the police station, take your statement.
Bay Pearson, bu polis memuru ifadenizi almaz üzere size merkeze kadar eşlik edecek.
One is a police station. One's a hospital.
Bir tanesi karakol, biri hastane.
Why haven't you brought him to the police station?
Sen neden karakola getirmiyorsun?
He's at the police station.
O karakolda.
He's at the police station.
O polis merkezinde.
255 ) } I went to the police station.
Karakola gittim.
This is Bruno from the police station.
Ben polis merkezinden Bruno.
I was at the police station.
Karakoldan geliyorum.
Tell your niece to come to the police station.
Yeğeninize söyleyin karakola gelsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]