English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ P ] / Press one

Press one traduction Turc

552 traduction parallèle
Press one of those, there.
Şunlardan birine bas.
For hot-blooded Italian wildcats, press one now.
Ateşli İtalyan vahşi kediler için şimdi bire basın.
We have as a guest tonight one of the soldiers of the press... one of the little army of historians... who are writing history from beside the cannors mouth... Foreign correspondent of the New York Globe...
Bu geceki konuğumuz basın dünyasının askerlerinden topun ağzının yanı başından tarihi yazan tarihçilerin küçük ordularından birisi New York Globe'nin yabancı muhabiri...
One of the first copy just off the press.
Baskıdan önceki kopyalarından bir tanesi.
Now, here's one : The United Press...
Şimdi, Yurttan Haberler...
Simply press this button for up and this one for down.
Çıkmak için bu, inmek için de bu düğmeye basın.
I suppose you all know how to use one of this things but in case you don't... you just press down on this lever with your thumb and then pull the trigger.
Bunların nasıl kullanıldığını hepinizin bildiğini varsayıyorum ancak bilmeyenleriniz için... Tek yapmanız gereken horozu indirip hedefe doğrultmak ve tetiğe basmak.
Sutherland won't let one member of the press come aboard... and you shuttle back and forth like a carrier pigeon.
Sutherland basından kimsenin gemiye çıkmasına izin vermez ve siz haber güvercini gibi gidip geliyorsunuz.
Or shall I say ex-Professor Mackay, since, as of today, he begins a new career as one of the seven major drama critics of the New York Press.
Yoksa eski Profesör Mackay mi demeliyim, çünkü bugünden sonra, New York Press'in yedi adet tiyatro baş eleştirmeninden biri sıfatıyla yeni bir kariyere sahip.
No one knows better than you gentlemen of the international press that -
Sİz uluslar arası basın mesuplarından daha iyi kimse bilemez ki...
One copy for the prefect, the press, the archives and for you.
Vali için bir kopya, basın için, arşiv için ve sizin için.
One last time, press hard!
Son bir kez daha, güçlüce!
But I'm so angry that I've a good mind to press on with this one.
Ama o kadar kızgınım ki bu vakada çalışmaya devam edebilirim.
He was the one who forced the President to use freedom of the Press.
Basın özgürlüğünü kullanmak için Başkan'ı zorlayacak tek kişi oydu.
Press this one. 30 seconds later... Poof!
Şuna bas. 30 saniye sonra...
That wagon was carrying an old, useless printing press and this one is brand new.
O araba işe yaramaz eski bir baskı makinesi taşıyordu ama buradaki yepyeni.
I'll send one of the men from the Catholic Press.
Catholic Press'ten birisini gönderteceğim.
One, two, three. Press this.
1-2-3, 1-2-3, 1-2-3...
The tone of the German press he was completely histérico e I thought that he was a crazy one.
Alman basını, kesinlikle kendini kaybetmiş gibiydi. "Ne kadar da aptalmışım!" diye düşündüm.
One day, came a man of the press cabinet e brought a notice that I believe that hears in the radio, of the Reuters Agency :
Bir gün basın bürosundan, basın ofisinden birileri geldi. Haberleri getirmişlerdi. Sanırım öncesinde radyodan, Reuters'tan haberleri almıştı.
The conservative press is to continue its attacks on his work and other than for periods spent at Asgardstrand where he once met with Mrs Heiberg he is to spend most of 14 years travelling endlessly from one country to another,
Muhafazakâr basın, sanatına saldırılarını devam ettirir. Bir zamanlar Bayan Heiberg'le tanıştığı Asgardstrand'da geçirdiği dönemden başka 14 yılın çoğunu bir ülkeden diğerine durmadan seyahat ederek geçirecekti.
They were aimed at Freedom of the Press, one of the most precious values of our young Democracy.
Genç demokrasimizin nadide değerlerinden birini Basın Özgürlüğü'nü de hedef aldı.
Anyone who hasn't got a press kit can pick one at the information trailer.
Basın paketi almamış olanlar danışma aracından temin edebilirler.
We're sittin'on enough megatons to blast a sunrise into the west... and no one's prepared to press the fuckin'button.
Batıdaki bir gün doğumunu patlatmaya yetecek kadar megatonların üzerinde oturuyoruz.. ve kimse o lanet butona basmaya hazır değil.
They were going to nail his ass to the floorboards for that one, but after the press got hold of it, they promoted him to full colonel instead.
Aslında bu yüzden kıçını yere çivileyeceklerdi, ama basın bunu haber yapınca, tam albaylığa terfi ettirdiler.
According to one official, Steele has a long history of alcoholism and drug abuse. In the past year, he's appeared before the public... in an intoxicated state on several occasions, and has been abusive to both press and public.
Bir yetkili, Steele'in uzun zamandır alkol ve ilaç kullandığını, halk önüne bir çok kez sarhoş halde çıktığını ve halka ve basına saldırgan tavırlarda bulunduğu söyledi.
So long as you can keep violently disagreeing with each other and slagging each other off in the popular press, and so long as you have clever agents, you can keep yourselves on the gravy train for life!
Birbirinizden farklı düşünceler öne sürüp, medyanın önünde birbirinize bok atarak, ve akıllı menajerler tutarak, ömür boyu bir eliniz yağda, bir eliniz balda yaşayabilirsiniz!
I mean, I got the story over the wire, so the press were admitted at one point.
Haberi telgrafla aldım. Basına izin veriliyordu.
Put one on your shoulder, aim, press the trigger and bingo.
Omzuna koyarsın, nişan alırsın, tetiği çekersin ve bingo.
There is one thing about the killings which hasn't been mentioned in the press.
Cinayetler hakkında basında açıklanmayan bir şey var.
Press the clutch. Get the lights, no that one. Good.
Işıklar... güzel.
You set the timer on the dial, one minute, five minutes, press here and goodbye!
Kadranda zaman ayarlıyorsun. Bir dakika, beş dakika, şuraya basıyorsun ve elveda!
Before a big job... one must always go to the hairdresser... and dress properly... in case you get caught by the police... and photographed by the press.
İşe başlamadan önce... hem berbere gitmelisin hem de üzerine uygun bir şeyler giymelisin. Polis tarafından yakalanırsan ya da basından biri resmini çekerse...
- It goes to press in only one week. What is needed are dialectics and a groundbreaking idea.
İhtiyaç duyulan şey diyalektik ve çığır açan bir fikirdir.
I mean, I'm the one who's gonna have to hold a press conference... when we're seen together, right?
Birlikte görününce basın toplantısı yapmam gerekecek.
Abe. He thinks "Frank the press agent" is one word.
Abe. "Basın sözcüsü Frank"'in tek kelime olduğunu sanıyor.
It might, but I, for one, don't care to press my luck.
Belki, ama ben kaderi zorlamakla ilgilenmiyorum.
Well, then, should I let the press know that one portion of high government officials is arbitrarily trying to psychologically lynch Admiral Yang, who's a national hero?
ne yapmak zorunda olduğunuz ortada. ne cüretle bizimle böyle konuşur? !
Press the middle one to turn it off... if that's what you really want.
Kapatmak için ortadakine bas istediğin gerçekten buysa tabi.
Kid, Kid, we need one statement for the press.
Kid, Kid, basın için bir açıklama gerek.
OK, you stand here like this, you take one of the slugs... and put it right in there where the groove is. Put your foot on the pedal down here so, like this, and then you press down.
Tamam, burada böyle duruyorsun, bu parçalardan birini alıyorsun ve tam oyucunun altına koyuyorsun ve bu sırada aşağıdaki pedala basıyorsun.
Of course, one needs a sympathetic ear amongst the ladies and gentlemen of the press, those valiant seekers after truth.
Elbette, insan basındaki erkek ve kadınlar arasında taraftar bir kulağa ihtiyaç duyuyor, gerçeğin peşindeki kahramanlar.
There's no one else from the press office available?
Basın bürosundan olan başka biri yok mu?
- Tolerate! Could you tolerate the one billion dollars of free press... we're gonna get because of what happened down there today?
Bugün olanlardan dolayı kazandığımız 1 milyar dolar değerindeki bedava reklamı hoş görebilir misin?
But you've told me on many occasions about how you crushed one in a hydraulic press.
Fakat pek çok kez hidrolik preste... nasıl sıkıştığını kendime sormam gerektiğini söylemiştin.
Professor Chomsky is in total accord with Reed Irvine who at the right-wing end of the spectrum says exactly what Chomsky does about the insinuating influence of the press, of the big media as "agenda setters", to use one of the great buzz words of the time,
Bence muhabirlerin çoğu çok iyi iş çıkarıyorlar, basından birçok arkadaşım var. - Yapmak istiyorlar ama... Önce sistemin ne olduğunu anlamak gerek, akıllı muhabirler bunun ne olduğunu anlıyor zaten.
If one takes literally various... theories that Professor Chomsky puts out, one would feel that there is a tacit conspiracy between the establishment press and the government in Washington to focus on certain things, and ignore certain things.
1. BÖLÜM DEMOKRATİK BİR TOPLUMDA DÜŞÜNCENİN KONTROLÜ
Professor Chomsky and many people who engage in this kind of press analysis have one thing in common - most of them have never worked for a newspaper, many of them know very little about how newspapers work.
Özellikle de gündemi belirleyen medyaya
It only takes one or two people that think they have integrity as journalists to give you some good press.
Geçmişin açığa vurulması, bugüne rehberlik etmesi ve geleceğe ip ucu olması.
Erm... are there one or two publications that I, as an average person, a biologist, can read to bypass this filter of our press? Now, if you ask, "What media can I turn to to get the right answers?" First of all, I wouldn't tell you that, because I don't think there's an answer.
Muhabirde bulunan doğruluk, hız, adil bir yaklaşım, dürüstlük ve bütünlük gibi özelliklerle doğruya ulaşma çabası sürdürülür.
For example, I found out about the arms flow to Iran by reading transcripts of the BBC and by reading an interview somewhere with an Israeli ambassador in one city and reading something else in the Israeli press.
New York Times'ın kurumsal ilişkiler birimindeyim. Sizi New York Times'ın içine götürmek istiyorum. Hadi başlayalım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]