Pressure's traduction Turc
5,381 traduction parallèle
it uses the pressure of the gas when fired, pushes the slide back, pushes out the empty shell, brings the next ammunition into the chamber.
Ateşlendiği zaman gazın basıncını kullanır. Geriye doğru kayar, boş kovanlar buradan çıkar. Sıradaki mermi bu yuvaya gelir.
They can consciously control their blood pressure, change their body temperature just by meditating.
Meditasyon yaparken bilinçli olarak nabızlarını kontrol edip vücut ısılarını değiştirebiliyorlar.
He's under a lot of pressure.
Çok baskı altında.
It's too much pressure now. It's like New Year's Eve.
Noel Arifesi'nde hediye seçmek gibi.
- Yeah, but I don't know if she really wanted to get married or if it's just because she felt pressure from everybody else to.
- Evet ama evlenmeyi gerçekten istiyor mu, yoksa etrafındakiler yüzünden hissettiği baskıdan dolayı mı evleniyor bilmiyorum.
Pressure's how you make your beloved diamonds, Marge.
Baskı sana pırlanta almamı sağlıyor Marge.
What's the pressure regulator for, Abby?
Basınç düzenleyicisi ne için Abby?
Let's not put any pressure on tonight.
Bu geceye fazla anlam yüklemeyelim.
Daniel's feeling the pressure all the way in Virginia.
Eminim Daniel Virginia'dan baskıyı hissediyordur.
If we can relieve the pressure on Gabriella's brain, with any luck, she can carry this baby to term.
Eğer Gabriella'nın beynindeki baskıyı yok edebilirsek hamileliğini tamamlayabilir.
The pressure's on.
Zorla kendini.
You must be feeling the pressure.
Baskıyı hissetmiş olmalısın.
I was such a stress case under so much pressure from Mom, Dad, my teachers, everyone.
Annem, babam öğretmenlerim, herkes yüzünden... baskı altında kalmış, aşırı stresli biriydim.
Alright, well, then there's your pressure point.
Tamam işte, bundan sonrası senin görevin.
That's a lot of pressure, Damon.
Bu çok büyük bir baskı Damon.
- The source won't go on record yet, but from everything she's seen, she's sure it was a pressure cooker bomb.
- Kaynağımız kayda geçmek istemiyor. Ama gördüklerine göre, bombanın basınçlı bomba olduğuna emin.
It's created by inserting materials... Nails, ball bearings, glass... into a pressure cooker.
Çivi, bilyeli mesnet, cam gibi malzemeleri düdüklü tencereye yerleştirerek elde ediliyor.
I just want you to know there's no pressure.
Kendini zorunlu hissetmemen için.
We have a limited amount of time and the pressure needs to come from outside.
Sınırlı süremiz var, dışarıdan baskı lazım.
A coach must find a player's pressure points to achieve maximum results.
Bir koç oyuncuyu maksimum performasa getirene kadar sıkmak zorundadır.
Nausea, headaches, migraines, dizziness, general disorientation, memory loss, palpitations, hot flashes, increased blood pressure, stroke, heart disease, and increased risk of cancer of the breast, uterus,
Mide bulantısı, baş ağrısı, migren, baş dönmesi, yönelim bozukluğu, hafıza kaybı, düzensiz kalp atışı, ani ateş basması, yüksek kan basıncı, felç, kalp hastalığı, ayrıca, yumurtalıklarda, yumurta kanalında,
Your sutures failed in two spots where the obstruction backed up with pressure on them.
Dikişlerin iki noktadan, tıkanma sonucu üzerlerine basıç uygulanması sonucu patlamış.
Ugh. Look, uh, about D.C. I know it's a lot to take in, and I didn't mean to pressure you.
Başkent ile ilgili, senin için büyük bir karar olduğunu biliyorum sana baskı yapmak istemiyordum.
There's no pressure, okay?
Baskı yok, tamam mı?
She's under a lot of pressure from work, and getting ready to have a baby.
Şu an işi nedeniyle çok fazla baskı altında bir de bebek sahibi olmak eklenince...
Well, pressure's off, Mother. Your fears are realised.
Artık korkma anne, korkuların gerçek oldu bile.
Look, it's clear you're under a lot of pressure.
Bak, belli ki çok fazla baskı altındasın.
Look, it's clear you're under a lot of pressure.
Baskı altında olduğun belli oluyor.
These electrodes will measure your blood pressure, breathing rate, and body temp.
Bu elektrotlar kan basıncını, solunum hızını ve vücut sıcaklığını ölçecek.
I understand how Garrett might misconstrue things, given the pressure he's under. But you can't honestly believe it yourself.
Garrett yanlış anlayabileceğini biliyorum, altında kaldığı büyük baskıyı düşününce ama buna ciddi ciddi inanmıyorsundur.
She dropped the sexual assault bill to reduce pressure on us.
Üzerimizdeki baskıyı azaltmak için cinsel saldırı tasarısını bile geri çekti.
So it's an internal pressure.
İç dünyandan gelen bir baskı bu yani.
He was already cracking under pressure when his wife Ruth filed for a divorce last month.
Karısı Ruth geçen ay kendisine boşanma davası açınca buna daha fazla dayanamamış.
Which wasn't easy because there was a lot of pressure from Ms. Pierson for me to be chalk monitor that year.
Bu da hiç kolay değildi çünkü Bayan Pierson sınıf başkanı olmam için büyük baskı yapıyordu.
We will apply unrelenting pressure till he does what's best for his people, and surrenders.
Halkı için en iyisini yapıp teslim olana kadar sert bir baskı yapacağız.
And that's what caused her blood pressure to drop.
Kan basıncını düşüren de bu oldu.
Well, it's just a matter of time and pressure before there's a sworn statement.
Yeminli ifade verilmesi an ve baskı meselesi.
Whenever you see your mother's scars, your blood pressure rises.
Annen hoşuna giden şeyi vermek için her şeyi önceden tahmin etti.
But the polygraph does not detect lies. It detects breathing, heartbeat, blood pressure, and sweat.
Nefesini, kalp atışını, tansiyonunu ve terini saptar.
No, it's just we're both under a lot of pressure.
- İkimiz de çok fazla baskı altındayız.
Let's go! Come on! Blood pressure's dropping!
Kan basıncı düşüyor.
Must have been the pressure of Family Day.
Aile gününün baskısından olsa gerek.
Must've been the pressure of family day.
Aile gününün baskısından olsa gerek.
There's protein in your urine and your blood pressure is dangerously high and rising.
İdranınızda protein var ve nabzınız çok aşırı yüksek ve yükseliyor da.
He's got all the neighbors in a frenzy, and they're putting pressure on the landlord not to renew.
Bütün komşuları delirtti ve ev sahibine yenilemesin diye baskı yapıyorlar.
The blowers stop, the pressure will change, then the hot air will rise up and out as the cold air sinks down to the bottom of the base.
Havalandırma kapanacak, basınç değişecek. Sıcak hava yükselip dışarı çıkacak. Bu sırada soğuk hava üssün dibine doğru yol alacak.
Let's get some cribbing in here and stabilize this car. Pressure's 80 palp.
Arabayı sabitlemek için biraz destek getirin.
The first one's for the new blood pressure cuff.
İlki yeni tansiyon aleti manşetininki.
And in both men and women, there is a marked increase in blood pressure.
Erkek ve kadının ikisinin de kan basıncında belirgin bir artış görülüyor.
I say we dial up the pressure, she's got one kid left, Morgan.
Morgan üzerinden ona baskı yapalım diyorum.
How's his blood pressure?
Kan basıncı ne durumd?
pressure's dropping 42
press 256
pressure 140
pressing 17
press the button 43
press one 53
press it 29
press two 27
press conference 24
pressed latinum 25
press 256
pressure 140
pressing 17
press the button 43
press one 53
press it 29
press two 27
press conference 24
pressed latinum 25