Profile case traduction Turc
166 traduction parallèle
You couldn't stand that I had a high-profile case, could you?
Yüksek profilli bir, davama dayanamadın değil mi?
- A high-profile case like this puts you in the spotlight.
- Böyle yüksek profilli bir dava sizi göz önüne çıkartır.
This is the highest profile case we've ever had.
Bu, aldığımız en büyük çaplı dava. Basın, mahkeme salonunda olacak.
- Your Honour, the press's presence helps ensure fairness in this high-profile case.
Sayın Yargıç, bunun çok bilinen bir dava olmasından dolayı, basının varlığı daha adilane bir duruşma olmasına yardımcı olur.
alex, it's a pretty high-profile case.
Alex, bu çok göz önünde bir dava.
Well, anyway, I was given this high-profile case to defend this guy in the cement business.
Bir gün bana çimento işi yapan bir adamın çok önemli bir davasını verdiler. Adam mafyaydı.
Guilty, rich client, high-profile case... it's right up her alley.
Suçlu, zengin müşteriler, zor davalar tam onun tarzı.
High-profile case, technicalities...
Çok bilinen bir olay, teknik ayrıntılar var.
Big... high profile case.
Büyük, önemli bir dava.
You're the one that's working on a high profile case.
Ne de olsa önemli bir dava üzerinde çalışan sensin.
A high-profile case is a different matter...
Yüksek profilde bir olay farklı bir konu.
It's a high profile case.
Bu çok önemli bir dava.
"Jury returns verdict in high profile case."
MERAKLA BEKLENEN DAVADA JÜRİ KARARINI VERDİ
You let a witness get killed in a high-profile case like this, it says... "The city's broke and can't be fixed."
Bu kadar yüksek önem taşıyan bir davadaki şahidin ölüyorsa, şehrin işi bitmiş demektir.
I mean, the shooting of the boy on a lot at Lake Clifton High School... was a high-profile case, wasn't it, Commissioner?
Yani, Lake Clifton Lisesinin otoparkında vurulan çocuk olayı üst düzey bir dava idi. Değil mi, komisyon üyesi?
High profile case- - woke up the supervisors.
Yüksek profilli bir olay. Tüm şefler çağırıldı.
This is a high-profile case, Lindsay.
Bu vaka çok göz önünde.
Nothing I like more than a high-profile case.
Hiçbir şeyden zorlu vakalardan hoşlandığım kadar hoşlanmam.
It's a high-profile case that's solved.
Bu çözümlenmiş geniş kapsamlı bir dava.
Despite your glaring deficiencies, or rather because of them, you're being given an incredible opportunity to prosecute every high-profile case in this city.
Gerçekten anlamıyorsunuz. Dikkat çeken eksikliklerinize rağmen veya bunlar yüzünden bu şehirdeki her önemli davayı sürdürmek gibi inanılmaz bir fırsat veriliyor size.
I'm offering you a psychological profile of Buffalo Bill, based on the case evidence.
Buffalo Bill'in olayın delillerine dayanan pisikolojik profilini sunuyorum sana.
I'm trying to keep alow profile in case they find out I'm really a girl.
Kız olduğumu anlamasınlar diye suya sabuna bulaşmıyorum, Tamam mı?
Your case fits that profile.
Senin dava bu tanıma uydu.
... surfacing surrounding the high-profile kidnapping case of Tom Mullen's son, Sean.
Tanınmış iş adamı Tom Mullen'in oğlu Sean'un kaçırılmasıyla ilgili haberimize geçiyoruz.
In case you have another episode, it'II record a complete encephaIographic profile and alert Sick Bay at the same time.
Başka bir olay yaşarsanız, tam bir kafa grafik profilini kaydedecek ve aynı zamanda revire haber verecek.
Hunziger doesn't fit my profile on this case.
Hunziger bu davada çıkarttığım profile uymuyor.
It'll go public now, in connection with a high-profile euthanasia case.
Şimdi duyulacak. Hem de bir ötanazi davasıyla birlikte.
Given the high profile nature of the case, the director charged me with insuring Dr. Scobie's protection.
Müdür, davanın önemini göz önüne alarak Doktor Scobie'yi koruma görevini bana verdi
Exact same victim profile description as the Ginny Larsen case.
Ginny Larsen davasıyla tamamen aynı kurban profili tanımlaması.
But this case is too high-profile.
Bu dava herkesin dilinde.
He told me that, apparently, the Vegas case fits the profile of a serial the FBI's been tracking.
Bana Vegas davasının FBI'ın izlediği bir dava ile birbirine uyduğunu söylediler.
Yeah, maybe, but just in case... run all the concert ticket holders against that profile.
Evet, belki, ama ne olur ne olmaz... konsere bilet alan herkesi araştır.
So far we've followed up on 11 missing persons who fit the profile, - ruled out every one by case history.
Şimdiye kadar bizdeki kurbana uygun 11 kayıp kişiyi araştırdık,
Well, it's a high-profile case.
Yargıç Slater, dış dünyayla teması en aza indirdi,..
That part of your case profile. is it. John?
Bu davanın parçası, değil mi John?
I mean, he fits the profile for the classic teenage thrill-killer in which case, all he wants is credit for every crime.
Gazinoda yaşanan son soygunun görgü tanığı 38 kalibrelik bir silahtan bahsetmişti. Evet.
When the case is high profile and the DA is feeling heat from the sheriff.
Dava karmaşıkllaştıkça ve Adli Mahkeme de sıkıştırdığında böyle olur.
In the case of the high-profile walla ibex, counting is easy, and its would-be conservers know exactly what the problem is.
Ünlü walia dağ keçisi vakasında, sayım kolaydır ve onun sözümona koruyucuları tam olarak sorunun ne olduğunu bilirler.
But in other mountains on another continent, in the case of a species that's distinctly low-profile, it's not so easy.
Ama başka bir kıtadaki diğer dağlarda tersine, dikkat çekmeyen bir tür olursa, bu pek kolay değildir.
So I think the best approach in a case like this is just to keep a low profile.
O yüzden bu durumda en iyi yaklaşımın alçak gönüllülük olduğunu düşünüyorum.
So I take it as a personal favor if you give this case all the energy you give to your high profile victims. I give all my energy to all my cases.
O nedenle bu soruşturmaya tanınmış kurbanlar için gösterdiğiniz gayretin aynısını vermenizi şahsıma yönelik bir iyilik olarak kabul edeceğim.
I mean, he fits the profile for the classic teenage thrill-killer in which case, all he wants is credit for every crime.
Buck klasik genç katillerin profiline uyuyor ; yani tek istediği her suçtan kendine pay çıkarılması.
Let me work up a profile in case Jorge doesn't pan out.
Jorge'den bir sonuç çıkmaması ihtimaline karşı suçlu için bir profil hazırlayayım.
This case stays low-profile.
Bu dava fazla dikkat çekmemeli.
I had no suspects at all until you looked over my case for me and sent me this profile
Size gönderdiğim dosyaya bakıp, bana bu profili gönderene kadar elimde bir şüpheli yoktu.
This is Detective Rick Messer. He asked if he could take a look around, see if the scene fits the profile of a case he's working downtown.
Bu dedektif Rick Messer, suç mahalli profilinin şehir merkezinde üzerinde çalıştığı olayla uyuşup uyuşmadığını görmek için etrafa bakabilir miyim diye sormuştu.
IN ANY CASE, SINCE YOUR PROFILE DOESN'T GO TO PRESS FOR ANOTHER SIX WEEKS, I'LL HAVE PLENTY OF TIME TO LOOK INTO THOSE RUMORS.
Profiliniz bir altı hafta daha yayınlanmasa bile o dedikoduları araştırmak için yine de yeteri kadar vaktim olacak.
And the classic case of this is the social networking programs such as MySpace, where you can customize your profile.
Bunun klasik örneklerinden biri de, profilinizi özelleştirebildiğiniz MySpace gibi sosyal ağ siteleri.
Together with a profile of each case, we'll build psychological autopsies of each person.
Her birinin profilinin yanına psikolojik otopsilerini ekleyeceğiz.
He's here { \ because the DA's office wants } to make sure that the police don't screw up another high-profile celebrity case. Is that right?
- O burada çünkü Bölge Savcılık Ofisi polisin bir başka ünlü davasını daha berbat etmediğinden emin olmak istiyor, değil mi?
This case is as high profile as it gets.
Tüm dikkatler bu davanın üzerinde.
case 419
casey 1909
cases 98
case dismissed 57
case in point 102
case closed 256
case number 46
case scenario 268
case basis 20
case is closed 22
casey 1909
cases 98
case dismissed 57
case in point 102
case closed 256
case number 46
case scenario 268
case basis 20
case is closed 22