Shoot' em traduction Turc
372 traduction parallèle
Shoot'em.
Onları vuracaksın.
You shoot it out with'em and for some reason or other, I don't know why... they get to look like heroes.
Sebebi ne olursa olsun, herhangi bir sebeple şunlarla ateş ettiğinde... şu silahları kahraman yaparsın!
If we are ever to have law and order in the West, the first thing we got to do is take out all the lawyers and shoot'em down like dogs.
Eğer, Batı'da hukuk ve düzen olacaksa, ilk yapmamız gereken, tüm avukatları köpekler gibi vurmaktır.
If we are ever to have law and order in the West, the first thing we gotta do is take out all the railroad presidents and shoot'em down like dogs.
Eğer Batı'da hukuk ve düzen istiyorsak, ilk yapmamız gereken şey, tüm demiryolu başkanlarını köpekler gibi vurmaktır.
And shoot'em down like dogs.
Köpekler gibi vurmalıyız.
If I was you, I'd let'em shoot it out.
Eğer yerinde olsam, işi aralarında halletmelerine izin verirdim.
"If we're ever gonna have law and order in this part of the country... " we gotta take vipers like those Fords... "and that slimy railroad detective Runyan... and shoot'em down like dogs."
"Ülkenin bu bölümüne kanun ve düzen getireceksek Ford'lar ve yaltakçı demiryolu dedektifi Runyan gibi hainleri yakalayıp köpek gibi vurmalıyız."
You gonna shoot'em right on the stage?
Onları tam da sahnede mi vuracaksın?
Well, come along, Zeke. You load'em and I'll shoot'em.
Sen doldurursun, ben de ateş ederim.
Well, now, if you shoot this one here, the leader, the rest of'em will see him drop and fly off, see?
Eğer bunu, yani lideri vurursanız kalanlar onun düştüğünü görüp kaçar.
Well, I'll learn'em fellows to shoot the best I can, like I already done Pusher and Bert.
Elimden geldiğince herkese ateş etmeyi en iyi şekilde öğretirim, tıpkı İstifçi ve Bert'e yaptığım gibi.
Well, I figured that was a good place to be because they had to rear up and show themselves in order to shoot at me and the rest of the boys back here. And whenever they did, I could touch'em off.
Oranın uygun bir yer olduğunu düşündüm çünkü bana ateş etmeleri için ortaya çıkmak zorundaydılar ve diğer çocuklar burada, arkadaydı ortaya çıktıkları an, onları vurabilirdim.
Shoot'em! kill'em!
Hepsini gebertin!
Okay, I'll shoot it out with'em.
Tamam, ateş etmeye başlıyorum.
- If necessary, shoot'em.
- Gerekirse de onları vurmasını.
And shoot'em too. If they don't get you.
Onları vurabilirsin de.
He didn't teach'em what to shoot at!
Neyi vuracaklarını öğretmedi.
We should shoot'em now, try'em later.
Belki de önce vurup, sonra yargılamamız gerekiyor.
You stick'em up, but you don't shoot.
Silahın olacak ama kullanmayacaksın.
Don't shoot, you'll hit'em both
Ateş etme, ikisini de vuracaksın
I'd just as soon shoot'em as look at'em.
Onları görür görmez vurmalıydım.
The day after the shoot you sent in spats with blood on'em.
Olaydan sonra, kanlı tozluklarını oraya göndermişsin.
They shoot mustang and leave'em for the buzzards.
Bu yabani atları da vurup, akbabalar için bırakırlar.
Now shoot what's left of'em.
Şimdi de kalanları vurun.
But he said that soon the temptation to go after birds would be too much... and that I could shoot all the blue jays I wanted... if I could hit'em.
Ama kuş peşine düşmenin kısa sürede çok çekici hale geleceğini... ve vurabileceğim bütün alakargaları vurmakta serbest olduğumu... söyledi.
Drive them into a pit and shoot'em?
Hepsini bir hendeğe doldurup vuracak mıyım?
Why not just shoot'em down?
Niye onları vurmuyoruz?
If they try anything, shoot'em.
- Evet. Kaçmaya kalkarlarsa vurun.
We shoot'em, that's what we do.
Onları vururuz, işte yapacağımız.
Do you always shoot'em in the front?
Her zaman, birilerini vurur musunuz?
Well, there's no problem. If you had a gun, shoot'em in the head.
Yanınızda silah varsa kafalarına bir kurşun sıkın.
You're gonna shoot'em, sir.
Oh. Demek onları vuracaksınız.
Shoot'em!
Vurun!
Shoot the shit out of'em! Get'em!
Ağlatana kadar vurun!
Their own people shoot'em on sight.
- Kendi öz insanları da onları vuruyor.
Well, if they pay me off in tortillas, I'm gonna shoot'em right in the eye.
Eğer ödememi tortilla ile yaparlarsa,... onları iki gözünün arasından vururum.
The other three played shoot -'em-up and turn about's fair play
Diğer üçü vuruşalım ve yandan dolaşalım oyunu oynuyorlardı
The alternative is that we take the whole crew and shoot'em.
Alternatif bütün ekibi alıp onları vurmak.
This comfortable old man figured he'd shoot'em.
Bu rahat ihtiyar onları vurabileceğini düşünmüştü.
- Shoot'em!
- Onlara ateş et!
But, uh, if - if you can't catch'em... shoot'em.
Ama yakalayamıyorsanız... vurun.
Shoot'em?
Vurmamı mı?
I said, "Stick'em up or I'll shoot you."
Sana "Eller yukarı, yoksa seni vururum!" dedim.
Shoot'em up!
Vur onları!
"One to shoot'em, one to chalk'em up."
"Biri vuracak, öteki sayacak."
You know, honey, if we didn't shoot'em, they'd just starve to death.
Biliyormusun, tatlım, Eğer ateş ediceksek, açlıktan ölmeliyim.
You think we oughta shoot'em?
Onları vurmalıyız mı diyorsunuz?
- Well, I guess we'll have to shoot'em.
O zaman sanırım bunları vurmamız lazım. Bir dakika dur Jody.
Get back or I'll shoot'em in the head.
- Geri çekil yoksa onu başından vururum.
When they lower their guns, rush'em. Shoot to kill.
Silahları aşağı sarkıttıklarında, vur onları.
Shoot wide. Force'em into the bank.
Yanına ateş edin, kıyıya gelsinler!