So they say traduction Turc
1,832 traduction parallèle
So they say.
Öyle diyorlar.
UH, RESTING COMFORTABLY OR SO THEY SAY,
Rahatca dinleniyor, ya da öyle diyorlar.
- So they say.
- Evet ama bu sadece söylenen.
- So they say.
Öyle derler.
Invisible so they say... to anyone except a true Moon Princess.
Bu gizemli yaratığı gerçek Ay Prensesi dışında kimsenin göremeyeceğini söylerler.
But in body and soul, at least so they say.
Hem teniyle hem de ruhuyla, en azından söyledikleri bu.
So they say.
Onlar da böyle söylüyor.
So... But, you know, as they say, the relapse is an almost inevitable part of recovery.
Ama, bilirsiniz, derler ki iyileşmek için önce dibe vurmak gerekir.
So, she goes to the sports pavilion... where they say they'll pay her, and they kill her.
Parayı almak üzere spor salonuna gittiğinde de onu öldürdüler.
So if this goes good, they say they might need 50 pounds every 10 days.
Bu iş iyi giderse, on günde bir yirmi kilo istiyoruz diyorlar.
They say they're waiting to see who picks up this suit So they can see what his time machine looks like.
Bu takımı almaya gelen adamı görmek için bekliyorlarmış ki - onun zaman makinesini de görebilsinler.
They got me on a schedule, so I'm gonna say good-bye for now.
Bana bir program hazırlamışlar, bu yüzden şimdilik size güle güle diyeceğim.
I'm the first one they come looking for, of course, but Kate could truthfully say she didn't know that I was doing it, so she might still get to bring up Zachary and get him started, even if I go to prison in Canada.
- doğal olarak aramaya gelecekleri ilk kişi bendim -... Kate tamamen yalansız bir şekilde benim ne yaptığımı bilmediğini söyleyecekti. Böylece Zachary'yi büyütebilecek ve ben Kanada'da hapse girsem bile onunla yeni bir hayata başlayabilecekti.
If they wanted us, they'd say so.
Eğer bizi isteselerdi, söylerlerdi.
So I think that when they come you, they'll say,
Yani, senin için geldiklerinde...
I suppose, if you wanted to be really imaginative about it, you could say that, eventually, they could be like flying squirrels and so on.
Hayal gücümüzü zorlamamız gerekirse uçan sincaplar gibi havada süzülebilirler.
I work with Jews, they Jew me all day long so I can say it.
Yahudilerle çalışıyorum, bütün gün bana "yah" lıyorlar da ondan yani.
I'm gonna say about 11 and a half percent moisture, so they're perfect for harvest.
Yaklaşık olarak, şimdi size söyleyeyim, yüzde onbir buçuk nem oranına ulaşmışlar. Yani hasat için mükemmel durumdalar.
So if they get enough of the photons of the right color they fire and say to you, "There's a spot of green or red or blue at this point."
Yani eğer kendi renklerinde ışık fotonlarından yeterince alırlarsa çalışmaya başlıyor ve size şöyle diyorlar : "Şurada biraz gri, mavi ya da yeşil ışık var."
So they can lead your discount demon army?
Şeytani ordunun sayısını arttırmak için mi?
See, this so-called sparring session is how they say let's play a little "how's your father? how's-your-father ÊÇ ° µÊ ¾ ÐÔ ½" µÄÙµÓï Without actually having to say it.
Bu boks karşılaşması diye nitelendirdiğin, onların dile getirmeden, "Patron kim?" oynamalarından başka bir şey değil.
They were playing on top of the tanks, so the R.O.E. said they were technically armed.
Sadece, tankın tepesinde oynuyorlarmış. Ama angajman kurallarına göre de, silahlı sayılıyorlarmış.
Ah, they said it might take a while, so I might as well work.
Çalışayım bari dedim.
They don't move unless I say so.
Ben bir şey diyene dek, bir şey yapmayacaklar.
If they should be so bold as to act on their threats, in the event, say, of a French victory, we must be prepared to bring the renegades back into the fold by force if necessary.
Fransız zaferi gibi bir olay neticesinde tehditleri yönünde hareket edecek kadar cesurlarsa, gerektiği takdirde zor kullanarak hainleri hizaya getirmeye hazır olmalıyız.
well, they say people can only take so much.
İnsanları sadece bu kadar götürebileceğini söylüyorlar.
But they say he does so at the expense of his patients.
Söylenene göre hasta sayısında büyük bir genişleme varmış
So would you say that they're cheddar people or more goaty?
Peki söyler misin, Çedar mı severler yoksa keçi peyniri mi?
So do I believe them, when they say they are happy right now?
Şu an mutlu olduklarını söylediklerinde, onlara inanıyor muyum?
you can see that they're not so sure that that ape's like them but they can look around and say, "There's a similarity " between the person on the other side of the cage. "
ve bir grup şempanzeye bakan insanları izleyebilirsiniz, ve çok açık olan şey, eğer onların yüz ifadelerini izlerseniz, maymunların kendileri gibi olduğundan çok da emin olmadıklarını görebilirsiniz fakat çevreye bakınıp "kafesin diğer tarafındaki kişiyle bir benzerlik olduğunu" söyleyebilirler.
So then they know what to say when we come.
Bu sayede yanlarına gittiğimizde, ne söyleyeceklerini bileceklerdi.
nearest office in San Diego, so they will be here, say 45 minutes.
en yakın ofisleri San Diego'da olduğuna göre, burada olmaları... en fazla 45 dakika içinde.
And even they upset you so much that you could say to yourself :
- Hatta bazen seni o kadar rahatsız ederler ki bunların sayısı...
They say so...
Öğrendim ben.
- Yeah, um... So you just sit in a crowd, they'll say your name
Yani sadece kalabalıkta oturacaksın, senin ismini söyleyecekler.
- Oh, that is so true, Mrs. Sanchez. - They do say that.
Bu çok doğru Bayan Sanchez.
Or so they say.
Veya öyle söyleniyor.
The hieroglyphs are beautiful, but the Egyptian number system was fundamentally flawed. They had no concept of a place value, so one stroke could only represent one unit, not 100 or 1,000.
Dini açıdan büyük önemi olduğu düşünülen bu karede her hattaki sayıların, yatay, dikey ya da çarpraz olarak toplamı her zaman aynı sayıyı veriyordu : 15
Instead of inventing new symbols for bigger and bigger numbers, they would write 1-1-1, so this number would be 3,661.
Yani meyveyi ne kadar küçük parçalara bölersem o kadar çok dilim elde ediyorum. O halde en sonunda, meyveyi sıfır kadar ince parçalara ayırırsam sonsuz sayıda dilim elde ederim.
So they had a regular system for measurement, and it was in perfect harmony with their number system, so it's well suited not only for observation but also for calculation.
Negatif sayıları ve sıfırı ortaya koyabilen yeteneklerini sayıları soyut varlıklar olarak görebildikleri için kazanmışlardı. Sayılar, sadece bez parçalarını saymak ve ölçmek için değildi.
So they used a sign, as a sort of breathing marker, a punctuation mark, and it comes to mean zero in the middle of a number.
Yani 2. dereceden denklemlerin çözümüne yeni bir boyut getirecekti. Brahmagupta'nın negatif sayıları ele alış biçimi, karesel denklemlerin biri negatif olabilmek üzere, her zaman iki çözümünün olduğunu görebilmesine imkan sağladı.
They're haranguing me, so I'm gonna say yes.
Onlar benimkini yiyor ama.
So you go to a hospital, which they say is public, but to see a doctor, you must pay first.
Halkın hizmetinde olduğu söylenen bir hastaneye gidiyorsunuz ancak bir doktor bulmak için önce ödeme yapmanız gerekiyor.
Well, they say water's the best conductor between our world and the next, so -
Dediklerine göre su, bu dünya ile diğeri arasında en iyi iletkenmiş.
Discoveries were utilized or written off as failures, or deemed so hideous they were shut down.
Keşifler ya kullanıldı ya da başarısızlık olarak yazıldı, ya da o kadar korkunç sayıldı ki kapalı tutuldular.
Anyhow, me and her had a falling out, as they say, so I hit the trail, and now I live in this here motel.
Bir şekilde birbirimize darıldık bilirsin işte ben de vurdum kendimi yollara artık bu motelde yaşıyorum.
There were so many of them and they were little things.
çok sayıdaydı ve küçük şeylerdi.
Immediately, people see dinosaurs and people together, which is very different to the idea of the evolutionists who say dinosaurs died out 70 million ago or so, and so they didn't live with humans.
Burada insanlar birden bire... dinazorlar ve insanların bir arada yaşadıklarını görüyor, ve bu da insanlara, evrimcilerin, dinazorların 70 milyon yıl önce öldükleri... ve insanlarla asla birlikte yaşamadıkları fikrinden çok farklı olduğunu gösteriyor.
So are they pretty much free to say whatever they want?
Onlar istediklerini söylemekte özgürler mi?
I ain't never even seen so much as his picture, though but they say he was an unnatural-looking man.
Hiç onun resmini bile görmedim, yine de onu görenler anormal bir görünüşü söylüyorlar.
So... er... this school you auditioned for, did they say anything, you know, like why you didn't get in?
Başvuru yaptığın okuldakiler seni neden reddettiklerini söyledi mi?
so they 27
so they are 24
so they said 22
so they tell me 36
they say 605
they say that 39
sayonara 114
say my name 79
say hello to my little friend 37
saying 381
so they are 24
so they said 22
so they tell me 36
they say 605
they say that 39
sayonara 114
say my name 79
say hello to my little friend 37
saying 381
says 221
sayid 267
sayuri 58
say cheese 102
say it louder 17
say hi 185
say something 1124
say it like you mean it 26
say your prayers 56
say what now 22
sayid 267
sayuri 58
say cheese 102
say it louder 17
say hi 185
say something 1124
say it like you mean it 26
say your prayers 56
say what now 22
say it again 435
say it ain't so 28
say what 525
say it out loud 26
says who 419
say something nice 28
say your name 29
say something to me 20
say hello 271
say goodbye 109
say it ain't so 28
say what 525
say it out loud 26
says who 419
say something nice 28
say your name 29
say something to me 20
say hello 271
say goodbye 109