English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / So you're fine

So you're fine traduction Turc

315 traduction parallèle
Okay, fine. Since you're so special.
Tamam, özel olduğun için.
Fine. If you're so good at this, you get her into pajamas.
- Bu kadar iyi biliyorsan sen giydir.
Fine So you're waiting for poor Pierrot
İyi. Öyleyse zavallı Pierrot'un dönmesini bekliyorsunuz.
Oh, Scarlett! You're so fine and strong and beautiful.
Scarlett, o kadar iyi güçlü ve güzelsin ki.
You're so cool and fine and always so much your own.
Çok soğukkanlı, iyi ve kendine özgü birisin.
You're so fine.
Çok hoşsun.
My dear fellow, what you're trying to say is the officers in your care are all fine fellows, wonderful war records and so on.
Aziz dostum, söylemeye çalıştığın şey kaygılandığınız memurların hepsi iyi arkadaşlar, fevkalade savaş deneyimlileri ve dahası.
- You're so young and fine.
- Çok genç ve iyi bir insansınız.
We're all for the TVA and we want to help you, so if you'll cooperate on this point, everything will be just fine.
Hepimiz TKV'nın iyiliği için varız ve size yardım etmek istiyoruz Bay Glover. Eğer işbirliği yaparsanız her şey çok iyi olacaktır.
On a ship, you're the skipper... so you give the orders, which is fine by me.
Gemideyken, kaptan olan sendin ve emirleri sen verirdin ben de itaat ederdim.
It's not so fine as what you're used to.
Sizinki kadar güzel değil ama.
Yeah. So? You and I drank nothing but beer, and we're fine.
- Bira haricinde bir şey içmedik ve bize bir şey olmadı.
- Oh, you're so good-looking and so fine.
- Sen çok yakışıklı ve iyisin.
- You're looking so fine, Billy Ray.
- Çok hoş görünüyorsun, Billy Ray.
Look, you're gonna be fine, so cheer up, okay?
Bakın, iyi olacaksınız, haydi neşelenin bakalım, tamam mı?
So, you're under control here? Yes, I'm fine.
- Her şey kontrol altında mı?
So, Ricky and John tell me you're a connoisseur of fine wines.
Ricky ve John senin iyi şaraptan anladığını söyledi.
So you're gonna be fine.
Yani iyileşeceksin.
- So, he says you're going to be fine?
- Demek iyi olacağını söyledi ha?
You're so big. I'm fine.
İyiyim.
You're so fine, you're terrified our son tonight.
Öyle iyisin ki, bu gece oğlumuzu korkuttun.
" Oh, baby, you're so fine.
" Yavrum, çok hoşsun.
Well, that's fine Two months we know each other, you're already so bored you fall asleep before I get here
İşte bu çok güzel... biribirimizi tanıyalı daha iki ay oldu ve sen şimdiden sıkıldın.
All Otto is saying, if you're gonna get shacked up, fine. But we didn't know where you was so we couldn't reach you.
Otto'nun tek söylediği, haber versen olurdu, ama... sana ulaşamadık.
You're fine. So don't get your nose dirty.
Bu yüzden burnunu bu işten uzak tut.
You're a fine one to say so!
Söyleyene bak!
Look, if you're so certain I'm overstepping my bounds, then fine.
Bak, eğer sınırlarımı aştığımdan eminsen, sorun değil.
But you're fine, so...
Ama iyi görünüyorsun, o zaman...
- Fine. If you're so sure about that, why don't you sell your soul to me?
Eğer bundan o kadar eminsen, neden ruhunu bana satmıyorsun?
- You're gonna be all right now, so... - She's fine.
Pekala, şimdi daha iyi olacaksın...
It's fine. lf you're okay with the Barbie thing, so am I.
Sorun değil. Barbie konusunda sizin sorununuz yoksa benim de yok.
So the companies that I had known and had dealings with abroad, export companies and so on, they said, sorry we think you're a fine guy but we don't dare touch you.
Böylelikle tanıdığım ve yurtdışında anlaşmalarımız bulunan şirketler, ihracat şirketleri vb.nin söylediği, "Üzgünüz bizce sen düzgün bir adamsın ama sana yaklaşmaya cesaret edemiyoruz."
So you're fine.
İşte oldu.
You're German... fine, but you're a cop so it's ok.
Sizde bir Almansınız.. doğru ama siz bir Polissiniz bu yüzden sorun yok!
- So fine, you work at IBM. You're quiet and so am I.
- İyi o zaman sen IBM'de çalışıyorsun sende rahatsın bende Tamammı?
So you're fine.
Peki, o zaman sorun yok.
Oh, you're so fine.
Oh, çok iyisin.
If you're fine with that, then so am I.
Sen eyvallah dersen, ben de derim.
I mean, things have been fine so far, but at some point, you know, we're gonna want to have one of those, you know, little...
Şimdiye kadar her şey yolunda gitti ama bir noktada bilirsin ama bir gün şu şeylerden isteyeceğiz, bilirsin, şu küçük şeyler var ya.
"We're fine" because I know money's tight around here... and you won't let Forman work, so just take the money and drop it!
Sorun yok. Para sıkıntısını ve Forman'ın çalışmama izin vermeyeceğini biliyorum. Parayı alın ve kesin şunu!
- So you're saying everything's fine?
- Yani her şeyin yolunda olduğun mu söylüyorsun?
So you're just gonna get the general gist of it, and you are gonna be fine.
O yüzden genel olarak söyle yeter.
Okay, so the doctor said you're fine.
Pekala, yani doktor, iyisin dedi.
So you're fine with having no dinner tonight, is that it?
O zaman bu akşam yemek yemezsen sorun olmaz öyle mi?
You're doing a fine job so far.
Şu ana kadar iyi iş çıkardın.
- Sorry your night got spoiled... but it's so great,'cause you're fine now, baby.
Geceniz mahvolduğu için üzgünüm ama önemli değil.
You're so fine.
o kadar hoşsun ki.
So, Kev, I bet you're wondering why... we asked you out to play barbecue ball... this fine, cold day in Chicago.
Kev, eminim ki bu soğuk günde... ... neden seni beyzbol oynamaya çağırdığımızı merak ediyorsundur.
So you're just fine with 2 orderlies showing up and dragging him away in the dead of night?
Yani gecenin bir körü iki hademenin gelip onu buradan sürüklemesi senin için sorun değil yani.
Fine, so you're the guy!
İyiymiş, o zaman adam sensin.
So you're fine with them painting your house? It's Saturday.
- Evini boyamalarından hoşnut musun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]