Straight out traduction Turc
1,592 traduction parallèle
Straight out of Shakespeare, man.
Shakespeare'den fırlamış gibi.
He took a shitload Of drugs and walked straight Out in front Of a Car.
Bir sürü hap atıp arabanın önüne kendini attı.
- Straight out of Capone's playbook.
- Capone kuralları. - Diş kayıtlarını karşılaştırınca daha çok bilgi verebilirim.
Oh, wow. This is straight out of "A Few Good Men."
Vay be. burası "Birkaç İyi Adam" dan fırlamış bir yer.
the missionary position is quite simply the woman lying on the back someone may have posiblly known she will part her legs, she may have a new bend or her legs straight out the other side the man will then get on top of her
Neredeyse herkesin bildiği gibi... misyoner pozisyonu kadının aşağıda olduğu pozisyonun adı. Bacaklarını ayırır ya da büker... ya da tamamen açar, erkek onun üstüne çıkar... ve içine girer, genellikle kadın kalçasını kıvırarak zevki artırmaya çalışır.
He got into it straight out of college.
Düz koleje gitti.
Uhm, do you wanna go straight out, or do you wanna go back to our place, and get some food first?
Direk dışarı mı çıkalım, yoksa evimizde bir şeyler atıştırmak mı istersin?
Are you all right? You ran straight out in front of the car.
İyi misin?
The guy threatened all of us straight out.
Herif resmen hepimizi tehdit etti. Araya kimse girmesinmiş filan...
But my husband said it straight out.
Kocam açıkça söyledi ama.
She's like something straight out of a porn movie.
Düpe düz porno filmden çıkmış gibi görünüyor.
If you don't want the child, you should say it straight out.
Eğer çocuğu istemiyorsanız, bunu doğruca söyleyin yeter.
I'll ask you straight out.
Lafı dolandırmadan soracağım.
Straight out of Compton No, y'all, straight outta "Thriller"
Sanki mezarından doğrulmuş gibi.
Straight out of the playbook.
Senaryoya uygun.
This little idiot dog found a stick as long as she was and she stuck it in her mouth straight out the front.
Bu küçük gerizekalı köpek çubuğu buluyor - ve ağzına uzun tarafından dik bir şekilde yerleştirmeye çalışıyor.
She runs through the house, as fast as she can, stick straight out.
O evin bir orasıne bir burasına koşuyor hem hızlı hemde çubuğu düz bir şekilde çıkarmaya çalışıyor.
It seemed straight out of science fiction.
Bilim kurgudan çikmis gibi görünüyordu.
And like quantum jumping, it was straight out of the weird rule book of atomic physics.
Kuantum atlamasi gibi bu da atom fiziginin garip kurallar kitabinin açik sözlülügüydü.
I don't know any other way to say this but straight out.
Bu başka nasıl söylenir bilemiyorum direkt söyleyeceğim.
Straight out.
İyice açın.
He couldn't talk about a former patient, so I just asked him straight out if he thought Leigh was capable of killing people.
Hastasıyla ilgili konuşamazdı. Ben de doğrudan Leigh'nin insan öldürmeye eğilimi olup olmadığını sordum.
And hair straight out of vidal sassoon's, He was a benevolent alien, he never existed at all.
Vidal Sassoon tarzı saçları... iyiliksever bir uzaylıydı, aslında hiç var olmadı...
Coming straight out of Harlem.
Direkt Harlem'in göbeğinden geliyorum.
My name is Rob, coming straight out of Harlem.
Benim adım Rob, Harlem'in kalbinden geliyorum.
That's my boy Javi coming straight out of Puerto Rico.
Bu da kardeşim Javi, direk Porto Riko'dan.
He was wonderful, straight out of a girl's dream.
Harikaydı, her kızın rüyasıydı.
Years 16 through 18 in our marriage were something straight out of The Shining.
Evet 16 ile 18. yıllar arasında evliliğimiz bir şeyleri düzeltti.
Look, I'm a straight shooter, so we should probably just get this out in the open.
Böylece bunu açıkça ortaya koyup, arkamızda bırakabiliriz.
He's been extremely secretive, I can't get a straight answer out of him.
Son derece saklıyor, doğru dürüst bir cevap alamıyorum.
The driver Of the Car said he just Came Out straight in front Of her.
Aracın şoförü birden karşıma çıkıverdi diyor.
They're going straight to school, say hi to Ritchie and be out of there before their beers get warm.
Seni görmeye gelmiyorlar. Doğrudan okula gidip Ritchie'yi görecek ve ikram edilen biralar ısınmadan gitmiş olacaklar.
Out the door and straight ahead, for 20 metres.
- Kapıdan çık. Ve 20 metre git.
Nutrients that reach the soil are leeched out by the rain but fungi are connected to tree roots by their underground filaments and by quickly consuming the dead they help to recycle crucial minerals straight back into the trees.
Toprağa ulaşan besinler, yağmurla beraber süzülüp gider ama yeraltındaki lifleriyle ağaçlara bağlı olan mantarlar ölen canlıları hızla tüketerek çok değerli minerallerin yeniden ağaçlara dönmesini sağlar.
It went straight from the car park out to the docks.
Otoparktan direk doklara doğru gidiyor.
Go out that door and walk straight ahead, and it will take you outside.
Bu kapıdan çık ve buradan ayrılabileceksin.
I may go out drinking every night, but I'm straight as an arrow by day.
Her akşam içmeye giderdim fakat sarhoş olmazdım.
Ow! You can go straight back down and teleport people out, - starting with Martha!
Direk oraya geri dönüp, Martha'yla başlayarak insanları ışınlayabilirsin.
Up and out of Halesworth, circling back out over the North Sea and then straight into the airport.
Havalanıp, Halesworth'den çıkmış, Kuzey Denizi üzerinde daireler çizmiş ve sonra dosdoğru havaalanına gelmiş.
Land and sea are dark so they absorb the Sun's warmth, but ice reflects it straight back out to space.
Kara ve deniz koyu renkli olduğu için Güneş ısısını emer. Ama buz, onu doğrudan uzaya geri yansıtır.
I was just a little pissant straight out of film school, and, uh lou mana hanre turns my call.
Sevimsiz insanları bile.
In any case, the great Eun-joo Kang can't even look straight at a cadaver so everyone must be getting a kick out of that.
Ne olursa olsun, cesede bile direkt bakamıyorum. Bu yüzden herkes beni buradan kovmalı.
Franny, you're gonna get dressed and you're gonna walk out of here and you're never gonna tell a soul about me, because if you do... and look me straight in the eye when I tell you this... if you do, I will find out about it
Franny, giyineceksin. Buradan gideceksin, ve kimseye benden bahsetmeyeceksin, eğer bahsedersen bunu söylerken gözlerimin içine bak eğer bahsedersen, bunu öğrenirim ve peşinden gelirim.
I've got to ride this out for four or five hours and I'm straight. Okay.
Üç - dört saat içinde bunu vücudumdan atacağım, sonra düzeleceğim.
I won't even go out, I'll be fucking straight.
Dışarı bile çıkmam. Doğru yoldan çıkmam.
I'll take you out to dinner straight after school.
Okuldan hemen sonra seni yemeğe götüreceğim.
Where is he, anyway? Is he out straight-bashing again?
Tekrar hetero takılmaya mı başladı?
- Straight up. Check it out. Look.
- Dinle, bak göstereyim.
I'm going to get them to read your script straight away, then the guys and the girls can start casting and budgeting and we'll all go out for champagne and teppanyaki.
Senaryonuzu hemen okumalarını sağlayacağım, ardından elemanlar derhal oyuncu seçimi ve bütçe çalışmalarına başlayabilirler sonra da hep beraber dışarı çıkar ve şampanya ve teppanyaki ile kutlama yaparız.
I think what you should do is go straight to the pound - and pick yourself out another dog.
Bence barınağa gidip kendine başka bir köpek seçmelisin.
What are you doing, sir? There's a back road out straight ahead.
Dümdüz gidince ilerde bir tali yol var.
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out loud 97
out of 299
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out loud 97
out of 299