Sure does traduction Turc
1,723 traduction parallèle
For something that's not a game it sure does have a lot of rules.
Oyun olmayan bir şey için oldukça fazla kuralı var.
The Doctor sure does have a good work ethic.
Doktor gerçekten iyi bir çalışma ahlakına sahip.
Time sure does fly.
Zaman su gibi geçiyor.
- Yeah, sure does.
- Evet, kesinlikle.
Man, this J.D. Hogg sure does like to smile.
Yapıştır şunu, demin bir ağaca suikast yaptın.
She sure does.
- Var tabi.
It sure does.
Kesinlikle, öyle.
It sure does.
Kesinlikle.
He sure does, but I want mine first.
Tabi ki aldı, ama önce benimkini isterim.
That Betty, she sure doesn't let anything get in her way, does she?
Şu Betty hiçbir şeyin ona mani olmasına izin vermiyor, değil mi?
- Sure does.
Galiba
Because Leslie does her homework, and she would never want you to know this, but she made sure that there was no peanut products in the entire house, and her favorite meal is a peanut butter and jelly sandwich.
Çünkü Leslie dersine iyi çalışır. Hepimiz hakkındaki her ayrıntıyı bilir. Fıstık ezmeli sandviç en sevdiği şeylerden biridir.
Sure. Almost every organic farmer in the county does.
Elbette, eyaletteki neredeyse her organik çiftçi böyle yapar.
I'm gonna do everything in my power To make sure that she does.
İzin vermesini sağlamak için elimden gelen tüm gücü kullanacağım.
Yeah, i'm sure she does.
Kesin söylüyodur.
- We'll make sure she does.
- Mutlaka geliriz.
All orders are to be sure he does not die, and also make sure he regrets the day he was born.
Ölmediğinden emin olup onu anasından doğduğuna pişman edelim.
I wasn't sure if a child's large would fit, but it does.
Çocuk reyonundaki büyük bedenin uyacağından emin değildim ama olmuş.
And all for an ocean phenomenon that I'm not entirely sure is going to happen, but if it does, I'm going to get to see tides behave in a quite spectacular way.
Tüm bu zahmetin nedeniyse olup olmayacağını bile bilmediğim bir fenomeni izlemek için ama eğer gerçekleşirse, ben de gel-gitleri çok farklı bir şekilde izleme fırsatını yakalamış olacağım.
Remove the bodies, and make sure word does not get out about this.
Cesetleri dışarı çıkarın ve dışarı tek kelime sızmayacağına emin olun
Does your mother know? Sure...
Burada ne arıyorsun?
He / she is sure that does he / she want to do that?
Bunu yapmak istediğinden emin misin?
You hold onto his hand and you make sure you don't let go of it until he does, okay?
Elini sık ve o bırakana kadar bırakma.
And make sure my baby does things.
"Bebeğim bir şeylerle uğraşsın, bunu sağla."
I mean, I'm sure it does, but- -
Hiç sanmıyorum.
I'm sure he does the same for you.
O da senin için tabii.
It was an innocent joke, all right, and I'm pretty sure that fbi procedure does not allow you to put our faces on tv without a reasonable basis for suspicion!
Masumca bir şakaydı, tamam mı, ve oldukça eminim ki, akıl alan bir neden olmadan, FBI yönetmelikleri bizim görüntülerimizi televizyona vermenize izin vermez!
Oh, sure, she does.
Tabii ki işletiyor.
Or I can make darn sure she does.
Veya söylemesini kesinlikle sağlarım.
How does he know for sure?
Nasıl emin olabiliyor?
It has as much interest as everyone else does in making sure that people who are detained are actually members of Al Qaeda, rather than wasting resources and time detaining innocent people.
Ordu, masum insanları tutuklayarak zamanını ve kaynaklarını harcamak yerine, gerçekten El Kaide üyesi olduğuna emin olduğu kişilerle geri kalan kimsenin ilgilenmediği kadar ilgilenirdi.
- I'm sure he does.
Eminim biliyordur.
- Sure he does!
- Tabii ki yapar!
- Yeah, I'm sure he does, but we can't have him running around out there.
- Evet, eminim öyledir, ama onu ortada başı boş bırakamayız.
The marriage does not matter as long as we are sure that we do.
Evlilik önemli değil, önemli olan uzun yıllar birlikte olmamız.
Not that my life has been in serious danger at any time, though turning lust-mad, drunken soldiers out of houses where they were raping the women is not altogether a safe occupation. Nor does one feel perhaps too sure of himself when he finds a bayonet at his chest or a revolver at his head, and knows it is handled by someone who heartily wishes him out of the way.
Kendimi hiçbir zaman, azgın, sarhoş askerlerin hiçbir güvenliği olmayan kadınlara tecavüz ettiklerinde ne de kendinden çok emin birinin, öldüreceği kesin olan birisi tarafından tutulan bir süngüyü göğsünde ya da altı patları kafasında hissettiği zamanki gibi ciddi bir tehlikede hissetmedim.
All right, I get that, I do, and I'm sure that he does, too, so just be patient.
Eminim o da anlayacaktır. Sadece biraz sabret.
I'm sure he does not doubt you.
Sizden şüphe etmediğine eminim.
Well, sure you do, you know, that's okay,'cause everybody does.
Bu doğaldır, herkes öyle şeyler hisseder.
I had just delivered his baby, and then what? I'm supposed to go and hold my husband's hand while he gets a vasectomy to make sure he does?
Bebeği yeni doğurmuşum, gidip gerçekten oluyor mu diye vazektomi olurken kocamın elini mi tutacaktım?
Lieutenant, you're so sure I'm a pimp... what does that make Anna?
Komiserim peze.enk olduğumdan bu kadar eminsen Anna ne oluyor?
Is this some kind of demonic brain-washing ritual to make sure she does everything you want?
İstediğin her şeyi yapması için bir çeşit şeytani beyin yıkama ayini mi yapacaksın?
Oh, I'm sure he does.
- Tabii, eminim vardır.
But if someone out there thinks Bathurst is innocent does that mean you're not so sure that he did it?
Ama dışarıda birileri Bathurst'ün masum olduğunu düşünüyorsa..... bu onun yaptığına emin değilsiniz anlamına mı geliyor?
You sure there's enough fresh air, or does the claustrophobia come and go?
Orda yeterince hava olduğuna emin misin, yoksa klostrofobi gelip geçici birşey mi?
But does compassion come naturally to her? Patience? I'm not so sure.
Yeterince şefkat ve sabrı var mı ama bu iş için, o kadar emin değilim.
- You sure he does?
- Emin misin yaptığına?
I-i do want to win this contest, but I also want to make sure that a man does not leave this hospital with meningitis or encephalitis and discover when it's too late that all we did was treat his ankle.
Bu yarışmayı kazanmak istiyorum ama aynı zamanda bu adamın hastaneden çıkıp menenjit ya da beyin iltihabı olduğunu anlayıp, bizim sadece bileğine baktığımızı hatırlamasını istemiyorum.
I am sure that he does.
Öyle olduğuna eminim.
And all I'm doing is spending a little extra to make sure this one does.
Bu film iyi para yapsın diye biraz fazla para harcıyorum.
Sure, he likes to pretend that I win more than he does, but he walks away victorious more often than not.
Çoğunlukla ben kazanıyormuşum gibi davranıyor, ama genelde muzaffer bir şekilde ayrılan o oluyor.
doesn't exist 45
does not exist 16
does 304
doesn 24
doesn't 81
doesn't say 23
doesn't make sense 138
doesn't matter 1572
doesn't mean 20
does that work for you 25
does not exist 16
does 304
doesn 24
doesn't 81
doesn't say 23
doesn't make sense 138
doesn't matter 1572
doesn't mean 20
does that work for you 25
doesn't matter to me 33
doesn't she 320
does it fit 17
doesn't look like it 59
doesn't ring a bell 98
doesn't work 73
doesn't everyone 24
does it matter 572
does it bother you 71
doesn't matter anymore 16
doesn't she 320
does it fit 17
doesn't look like it 59
doesn't ring a bell 98
doesn't work 73
doesn't everyone 24
does it matter 572
does it bother you 71
doesn't matter anymore 16