English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / The man

The man traduction Turc

126,743 traduction parallèle
The man you saw last night, do you know who he was?
Dün gece gördüğün şu adam, kim olduğunu biliyor musun?
It's the body of the man whose business I just took over.
ışini elinden aldığım adamın cesedi.
And I thought if they... If they had found the man that did it... and he was wiped from the face of the earth... that would make me feel better.
Düşünmüştüm ki bunu yapan adamı bulsalar ve o adam yeryüzünden silinse kendimi daha iyi hissedecektim.
Have you been able to forgive the man... who killed Danny?
Sen Danny'yi öldüren adamı affedebildin mi?
And yet if I died tomorrow, I would be remembered as the man who ushered in the nuclear age.
Ama yarın ölürsem nükleer çağı başlatan adam olarak hatırlanacağım.
That, that is not the man.
O... Adamın kendisi değil o.
The man found a set.
Adam buldu.
But she left the day after the man was murdered.
Ama adamın öldürüldüğünün ertesi günü ortadan kayboldu.
That's the man who called it in.
İhbarı yapan adam o.
And he assumed Lauren, a dependent with low self-esteem who has connected her entire self-worth to the man would never negate what he says.
Ve Lauren gibi kendine güvenmeyen ve tüm özsaygısını kendisine bağlamış birinin karşı gelmeyeceğini düşündü.
Listen, the man could take an episode about Rudy getting a B-minus and stretch it into a half hour of comedic gold.
Bak, adam Rudy'nin zayıf not aldığı bir bölüm çekip yarım saatlik kahkaha tufanına döndürebiliyor.
The man I was was useless.
Eskiden olduğum adam işe yaramazdı.
But the man that's talkin'right now... sayin'we should just sit here and let this... flood roll over us? That's not the man I married.
Ama şu an konuşan adam bu tufanın bizi devirmesine izin verip öylece bekleyeceğimizi söyleyen adam evlendiğim adam değil bu.
You're getting married, working for the man, like a productive member of society.
Evleniyorsun, sistem için çalışıyorsun... Toplumun üretken bir bireyi gibi.
And now, in local news, a man from Osage Beach was hurt in a boating accident late last night near mile marker four off the Gravois Arm.
Dün gece Osage Plajı'ndan demir alan bir tekne Gravois Körfezi açıklarında kaza yaptı ve biri ağır şekilde yaralandı.
I'll see if the old man's got a wheelbarrow.
Buddy'nin el arabası var mı diye bir bakacağım.
I don't wanna blow my cover on day one because my ex-boyfriend, the only black man in a suit, with a badge, for 50 miles, is, what? He's too insecure to eat breakfast by himself?
Eski sevgilim, yani muadili 80 kilometre uzakta olan, rozetli ve takım elbiseli tek siyahi adam, yalnız kahvaltı edemeyecek kadar özgüvensiz diye daha ilk günden foyam ortaya mı çıksın?
Stay on the ground, man.
Kalkma.
Stay on the ground. Man, back!
Birader, geri bas!
I... barely know the man.
Adamı tanımıyorum bile.
The weapon is safe, man.
Silah güvenli bir yerde.
What the fuck, man?
- N'oluyoruz amına koyayım?
Takes a man of real character to petition that the fella who shot him be allowed to attend his mother's funeral.
Kendisini vuran adamın annesinin cenazesine katılmasını istemek, ancak karakterli bir adamın yapacağı iştir.
The transmission's not shot.
Şanzımanın bozulduğu yok.
- Use the engine, man.
- Motoru kullansana yahu.
! He was losing the fish, man.
- Balığı az kalsın kaçırıyordu.
What the fuck is your problem, man?
Sizin sorununuz ne lan? Hepiniz gidin buradan.
Man, I'm sorry to hear about the dogs.
Dostum, köpekleri duyduğuma çok üzüldüm.
- So, what's the what, man?
- Durumlar nasıl dostum?
- Man, he's the most accommodating dude.
- Dostum, çok yardımsever biri.
Chip, it's all part of the chain of cause and action, man.
Chip, bunun hepsi sebep ve eylem zincirinin parçası dostum.
Uh... hey, man, I know this is a bit of a long shot, but... I couldn't stay in the guest house could I, tonight?
Hey dostum, zor bir ihtimal olduğunu biliyorum ama bu akşam misafirhanede kalamam, değil mi?
Dr. Einstein, my name is Alice Edwards and, well, you are the smartest man in history, sir, all the papers say so, and all that stuff you said about the universe and whatnot?
Doktor Einstein, benim adım Alice Edwards. Dünyadaki en akıllı adam sizsiniz. Bütün gazeteler öyle söylüyor.
Now I'm an old man, milling around, trying to patch up a million little mistakes that are long gone, meaningless, all because I didn't do the one thing when I had the chance.
Artık ihtiyarladım boş boş dolanıyorum mazide kalmış milyonlarca ufak, önemsiz hatayı düzeltmeye çalışıyorum sırf elimde fırsat varken yapmam gerekeni yapmadım diye.
There was a man in the mist.
Siste bir adam vardı.
You know, the parking lot here closes at ten, man.
- Buranın park yeri saat onda kapanıyor.
A club doorman confirmed that that man left the vicinity, and that's all we know for now.
Kulübün kapı görevlisi adamın oradan uzaklaştığını söyledi, tek bildiğimiz bu.
Yeah, Grayson and Jessica were both English teachers at the same school, but two weeks ago, she blocked him from all of her social media, which currently is a surefire sign that there's an issue between a man and a woman.
Evet, Grayson da Jessica da aynı okulda İngilizce öğretmeniymiş, ama iki hafta önce Jessica onu sosyal medyada bloklamış, bu da çift arasında sorun olduğunun sağlam bir göstergesi.
- [man] What the hell is this?
- Bu da ne böyle?
[man] Everyone back in the house right now!
Herkes derhâl eve dönsün.
Sam had become used to episodes like this... [man] Anyone with some special connection to the material?
Konuyla özel bir ilişkisi olan kimse yok mu?
Oh, so you felt like the odd man out for two minutes.
İki dakika farklı olduğu için dışlanmış hissettin demek.
Cops everywhere staring down the barrel of a gun at a black man don't see a human being.
Dört bir yandaki polisler namlularını bir siyaha doğrulttuklarında karşılarında bir insan görmüyorlar.
You look awfully pleased for a man who just got kicked in the kidneys.
Böbreklerine tekme yiyen bir adama göre çok memnun görünüyorsun.
It's a shitty time for the department to be a man down.
Şubede bir adam eksilmiş olmamız çok boktan bir zamana denk geldi.
I make this decision with a heavy heart, but it's with the interest of every man, woman, and child in this room.
Bu kararı istemeye istemeye verdim fakat bu odadaki her kadının, erkeğin ve çocuğun iyiliği içindir.
It's a fact that the best man has his pick of the single ladies at the wedding.
Düğünde bekâr kızlardan birini sağdıcın götürdüğü bilinen bir gerçektir.
It's the first dance, man.
Bu ilk dans oğlum.
Yeah, the old man gave me my start.
Evet, baban önümü açtı.
So I kind of just came on down to the church, and the ceremony kind of just started, man.
Ben de kiliseye geldim ve tören başladı oğlum.
Hey, man, let me ask you, how do you do that thing in the videos, you know, when you got your shirt open and your chest is greasy, and the wind is blowing you, and you're doing this right here?
Bir şey soracağım. Videolarda nasıl yapıyorsun? Gömleğin açık, göğsün yağlı oluyor, rüzgâr üstüne üflüyor ve böyle yapıyorsun ya hani?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]