There we have it traduction Turc
1,131 traduction parallèle
If there was an alien onboard, we would have found it.
Yabancı bir yaratık olsaydı mutlaka bulurduk.
Otherwise it would've just gone by, and we never would have known it was there.
Yoksa yanımızdan geçip giderdi ve farkına bile varmayabilirdik.
If what that asteroid does is destroy the world as we know it... then I have to be there to see what takes its place.
Eğer o asteroid2in yapacağı şey dünyayı yok etmek ise... o zaman bende onu görmek için orada olmalıyım.
It's over, me and Marla, there's still a connection, I mean... we still see each other sometimes, and once in a while... we still have sex.
Maria ile ayrıldık. Ama bağlantıyı koparmadık. Bağzen görüşüyoruz.
It was just... she needed me, I mean, not me, but somebody, anybody. And I just happened to be there, and we just, so, we just hung out... or whatever, I mean, it could have been anyone.
Bu sadece bana ihtiyacı vardı.Yani, bana değil herhangi birine, kim olursa ve ben oradaydım biz sadece sadece takıldık ya da her neyse bu herkesle olabilirdi.
There's a thousand buildings within the city limits, and we have three hours and 15 minutes to do it in.
Burada binlerce binadan bahsediyorum ve bu işleri yapmak için tam olarak 3 saat 15 dakikamız var.
It is a disease because it's out there... and we just have to be more aware of it.
Bu hastalık gerçekten var... ve biz bunun daha çok farkında olmalıyız.
We have to know exactly what's there so we can fix it.
Ne olduğunu tam olarak bilmeliyiz, ki düzeltebilelim.
What we did back there, it shouldn't have worked, not with a Psi Cop.
Orada yaptığımız imkânsızdı. Bir Psişik Polisi üzerinde işe yaramazdı.
If there's a species of animal that's causing you problems... nosing around your camera, we'll have it wiped out!
Eğer kameranız etrafında falan sizi rahatsız eden bir hayvan olursa söyleyin, ortalıktan kaldırırız.
There's so much I never told you, but... This is the time we have left, so I'd better say it now.
Sana söylemediğim çok şey var fakat elimizde kalan tek zaman bu, bu yüzden şimdi söylesem iyi olur.
We found one of the devices planted in the warp plasma conduit which means whoever put it there would have been exposed to trace amounts of tetryon particles.
Bu cihazlardan birini warp plazma kanalına yerleştirilmiş olarak bulduk. Onu oraya koyan her kimse çok az miktarda tetriyon parçacığına maruz kaldı.
If there's any chance for a diplomatic solution, we have to pursue it.
Diplomatik bir şansımız varsa, bunu denemeliyiz.
Is it that we have no afflicting spirit loose but at the trials there were some?
Seni etkileyen hayaletleri üzerine salmadığımız için olmasın? Ama duruşmalarda var mıydı?
All right, just keep it still back there, lady, or else we're gonna have to, you know, to shoot you.
Hiç hareket etmeden durun bayan. Yoksa sizi vurmamız gerekir.
Yeah, and even if we do, there's no reason to think that I would have anything to do with it'cause I didn't.
- Evet, almış olsak bile bunun benimle Bir alakası olduğunu düşünmek için bir neden yok. - Çünkü ben almadım. - Dick, seni görmek isteyen birisi var.
There's a chance we can catch them, but it means leaving right now. - We don't have much time.
Onları yakalayabiliriz ama hemen çıkmamız lazım.
If we're right, there could be thousands of mines out there right now, and we'd have no way of knowing it.
Eğer haklıysak, etrafta yüzlerce mayın olabilir ve onları bulmanın hiç bir yolu yok. Bir YıIdız Sistemini mayınlamak savaş nedenidir.
Well, I guess we'll just have to get in there and track it down.
Peki ala, sanırım oraya gidip sorunun ne olduğuna bakmamız gerekiyor.
We have to figure we'II run into it when we try to cross, but there are ways around sensor nets.
Geçmeye çalışınca bunu nasıl halledeceğimizi bulmak zorundayız ama sensör ağlarının çevresinde yollar var.
It's all there. All that we have.
Hepsi orada... sahip olduğumuz herşey.
There are 1,000 reasons we can think of to have this but mostly it's for the reasons we can't think of.
Bunları almanız için 1000 tane sebep düşünebiliriz ama düşünemediğimiz sebepler için almalısınız.
Neither have I. So, when we get out of here and we will get out of here what do you say we go down to Florida, get ourselves a boat we stock it with the nicest, yummiest things we can get our hands on and we go out there and catch ourselves a big, old, fat fish? Good.
Güzel.
Okay. There's a ball of fire 1200 miles in diameter heading straight for Earth and we have no idea how to stop it.
2000 kilometre çapında bir ateş topu Dünya'ya yaklaşmakta.
There was a cave-in so it's unstable. We have to move fast.
Bir patlama oldu bundan üstündeki baskı dayanılmaz, acele etmemiz gerek.
If you had my warning, they must have ambushed our men outside, before we knew it, there were militia with their guns out in every corner of the room.
Eğer uyarsaydım, onlar adamlarımı pusuya düşüreceklerdi, klübün tüm köşesinde silahlı askerler olduğunu bilmiyorduk.
If you can pull a visual ID on the guy, we'll have you do a lineup and take it from there.
Adamın görüntüsüne rastlarsan bir teşhis ayarlayacağız. Gerisi bize ait.
If we didn't stop it then and there, it would have flooded another two decks.
Eğer durdurmasaydık, diğer iki güverteye daha taşacaktı.
I have to get more of it down on paper before we leave, there must be something more you can use.
Gidene kadar mümkün olduğunca fazlasını kağıda aktarmalıyım, kullanabileceğiniz başka birşey olmalı.
There are past lives, and we have karmic stuff... that accrues to it.
Geçmiş hayatlarımıza ilişkin karma yapısı hanesi var.
If there were a way to kill it we wouldn't have been given the tissue sample!
Onu öldürmenin bir yolu olsaydı bize doku örneğini vermezdi!
He said white kids shouldn't have to walk around scared... in their own neighborhood, and for a while there... we really made it like it was ours again.
Beyaz cocuklar kendi bolgelerinde... korkmadan yuruyebilmeli derdi. Ve bir sure icin orasi cidden tekrar bize ait olmustu.
We need to get them out there and have it cleaned up.
İnsanları oradan çıkarıp ve orayı temizlemeliyiz.
Well, it's good to know we're going to have your kind of experience up there, Captain. Tanner :
Orada sizin gibi tecrübeli birinin bulunacağını bilmek çok iyi, Kaptan.
Is-Is there a connection between the comet and the recall of American troops from abroad? Our fighting men and women are coming home because we felt it prudent, in light of domestic security concerns, to have them available. Beck :
Kuyrukluyıldız ile yurt dışındaki Amerikan askerlerinin geri çağrılması arasında bir bağlantı var mı?
And, if we ignore that data, as we have done, the chances are great that, if there is a bomb, we might not find it.
Tehdit bir patlayıcı bomba olduğunda da eğer bu veriler doğrultusunda hareket etmezsek önceki gibi umursamazsak eğer ortada gerçekten bir bomba varsa onu bulamama şansımız çok yüksek.
There is no question that if it hadn't been solved, and we had invaded Cuba, we would have been in a nuclear war and the number of people who would have been killed around the world in that nuclear war would have been absolutely disastrous.
Sorun çözülmeseydi ve Küba'yı işgal etseydik nükleer bir savaşın içinde olacağımız ve dünya çapında bu nükleer savaştan ölen insanların sayısının kesinlikle felaket seviyelerde olacağı su götürmez bir gerçektir.
We don't even have a title for the fuckin'song so name it yourselves out there.
Biz daha bu sikik şarkıya isim bulmadık.. Siz kendiniz isim bulursunuz artık.
And if we ignore that data, as we have done the chances are great that, if there is a bomb, we might not find it.
Daha önce yaptığımız gibi... Eğer ortada gerçek bir bomba varsa onu bulamama şansımız... çok yüksek.
Ally didn't have anything to do with it. We should probably get in there.
- İçeri girsek iyi olacak.
We just have to make it there before "Mein Furrier".
Kürk avcısından önce oraya varmamız gerekiyor.
It's bad enough that we have some nut out there trying to strap them to a rickshaw.
Zaten yetmiyormuş gibi dışarıda evsizleri faytona kayışla takmaya çalışanlar var.
It will take time to open a singularity, and we have no way of treating your injuries, but if there's anything you can tell us about your... lt has lost consciousness.
Bir tekillik açmak zaman alacak, ve yaralarını tedavi edebilmemizin hiçbir yolu yok, ama bize, fizyolojin hakkında herhangi bir şey söyleyebilirsen... Bilincini kaybetti.
So, as so often happens in a ball game, there are so many other undercurrents so many more things than meet the eye, and here we have it all.
Böyle şeyler sık sık olsa da her zaman pek çok gizli şey olabiliyor görünürde olmayan pek çok şey.
And I think it's natural if you feel a little bit awkward here, you know, considering, but there's no reason why we can't just go to the party and have a good time tonight, OK?
Eğer kendini biraz utangaç hissediyorsan, ki bu bence doğal ama biliyorsun iyice düşününce bunun için bir neden yok. Neden sadece partiye gidip bu gece güzel zaman geçir miyoruz, tamam?
I mean, or if there is, we have to make it.
Varsa da, bunu biz yaratmalıyız.
It's a low-class mind to torment your neighbors... when there's nothing but bread and tea we have.
Komşuların bir lokma ekmek bulamazken sahip olduklarını haykırman aşağılık bir davranış
It's not like we have to be there at a specific time.
Belli bir zamanda orada olmak zorunda değiliz.
It's a good thing she wasn't expecting all three of us, or we wouldn't have gotten out of there.
Üçümüzü birden beklemiyor olması güzel bir şeydi. Yoksa oradan çıkamazdık bile.
There will come a time when we may have to acknowledge that Crichton has met his destiny, and we are just not part of it.
Crichton'un kaderiyle buluştuğunu ve bizim bunun parçası olmadığımızı kabul etmemiz gereken bir an gelecek.
But there's nothing that we can do about it now, so you just have to let it go.
Ama artık yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Yani bu konuyu kapatsan iyi olur.
there we go 2292
there were 484
there we are 716
there were none 18
there were over 22
there were two of them 39
there were two 42
there were three of them 19
there were no survivors 16
there were complications 24
there were 484
there we are 716
there were none 18
there were over 22
there were two of them 39
there were two 42
there were three of them 19
there were no survivors 16
there were complications 24
there were only 25
there were three 17
there were witnesses 20
there were no witnesses 29
there were others 52
there we were 28
we have it 62
have it your way 210
have it 105
have it your own way 27
there were three 17
there were witnesses 20
there were no witnesses 29
there were others 52
there we were 28
we have it 62
have it your way 210
have it 105
have it your own way 27
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176