They're all there traduction Turc

There's fish there, all right, but they're making jokes about the bait.

Denizde balık var ama yemle alay ediyorlar.

They're all going nuts in there.

Herkes çılgına dönmüş durumda.

They're all in there, Johnny,

Her şey burada, Johnny,

- They're all in there?

- Hepsi içeride mi?

They're holding all hostages there.

Bütün rehineleri orada tutuyorlar.

All our hopes, all our plans, they're all right there beneath you!

Bütün umutlarımız, bütün planlarımız, Hepsi burada senin dizlerinin altında!

They're all there in the house.

Herkes evde.

And they're all dead up there...

ve hepsi orada ölmüş...

They're all there.

Hepsi oradalar.

Well, they're all finished eating down there... so you hightail it in the house and fill your belly afore the coffee gets cold.

Hepsi yemek yemeyi bitirdiler. Fırlayıp eve gir ve kahve soğumadan karnını güzelce bir doyur.

They're all waiting down there.

Herkes aşağıda bekliyor.

Sure, Spanish and the sheriff pulled the triggers that killed that Texan, but we're all guilty, just as guilty as they are. And unless we do something about it, there's another killing coming up.

Elbette şu Teksas'lıyı öldüren mermi İspanyol ve Şerif'in silahından çıktı ancak, eğer birşeyler yapmaz isek en az onlar kadar bizler de suçlu oluruz.

They're all up there.

Yukarıdalar.

MAYBE THEY'RE ALL ASLEEP OR SOMETHING, BUT- - WELL, LITERALLY, THERE HASN'T BEEN A SOU L.

Belki herkes uyuyordur ama gerçekten de kimse yok.

Your geegaws may be rough-packed but they're all there.

Senin pılını pırtını, hepsini toparladılar.

For all they know, we're still out there ready to jump them.

Tüm bildikleri, hala dışarıda üstlerine atlamaya hazır olduğumuz.

They're all asleep in there!

Hepsi orada uyuyor!

They're all rolling around together in the dark in there.

İçeride herkes sarmaş dolaş halde.

They're all up there, with the commissioner.

Komiser de dâhil herkes orada toplandı.

They're all going up there.

Hepsi birlikte oraya gidiyor.

- They're all crazy out there.

- Oradakilerin hepsi kaçık.

There are a few legitimate guys, and most of'em are phonies. And the people are all suckers. They're taken for a ride.

Ve saf insanları kandırıyorlar.

They're all crazy down there

Oradakilerin hepsi çılgın.

There are thousands they could be on, if they're on any of them at all.

Binlercesinden birinde olabilirler, oradalarsa tabii.

There's no change. And they're all mixed types :

Birbirlerinden farklılar.

So there are no more plantations, they're all burnt to the ground.

Böylece plantasyonları kalmadı, hepsi yakılıp yıkıldı.

Yes, you see, we're from the planet Skyron in the galaxy of Andromeda and they're all that size there.

Biz Andromeda galaksisindeki Skyron gezegenindeniz. Orada o boyda olurlar.

- Those silly jackasses over there can laugh at me all they want, but they're in trouble.

- Oradaki ahmaklar bana istedikleri kadar gülebilirler, ama başları dertte.

No, they're still there, all 3 of them :

Hayır, hepsi yaşıyor, üçü de.

If you were some cheap gunsel with a big name running out in front of ya, they'd all be buying you drinks, rubbing up against you, fixing up what they're gonna tell the kids and the ones who weren't there.

Ensesi kalın birinin yanında tetikçi olarak çalışıyorsan sana barda içki ısmarlarlar. Kimse sana karşı gelmez. Yanına arkadaşlarını da alıp gününü gün de edersin.

They're all over out there.

Dışarıyı kapladılar.

They're out there, all right, camped in the shelter of some trees.

Oradalar, evet. Ağaçların altında kamp kurmuşlar.

They're all there.

Hepsi orada.

Impossible, there's been an accident, they're all operating.

İmkansız, bir kaza olmuş, doktorların hepsi ameliyatta.

They're all there.

Hepsi burada.

- They're all out there waiting for ya...

- Dışarıda herkes seni bekliyor.

It's like there's a pattern to the way they're not talking the way they say "no" all the time.

Sanki konuşmamaları, her seferindeki "hayır" deyişleri birbirinin aynı gibi.

They're out there, all over the place.

Orada ilerdeler, tüm bölgede.

But if they're all shut up tight in there how we going to get to see them?

Ama eğer hepsi orada kapalıysa onları görmek için nasıl gireceğiz?

I think that's all there is but they have horses packing antelope so I figure they're not a raiding party.

Sanirim hepsi burada ama atlari av dolu savasmak niyetinde degiller.

There are no small frozen peas, they're all alike.

Küçüğü büyüğü yok.

They're all there! All of them!

Hepsi oradalar!

They're there, all right.

Oradalar, tamam.

And yet Treece claims they're all down there?

Treece hala hepsinin orada olduğunu mu söylüyor?

They're all there.

Herkes bekliyor.

Uh, while you're there, see if they can make sense out of why a woman drives into a canyon by herself dressed in nothing but a housecoat and blows the place all to hell.

Hazır oradayken, bak bakalım üzerinde bornozdan başka bir şey olmayan bir kadının kanyona gitmesi ve bir güzel havaya uçurması mantıklı geliyor muymuş.

If they're up there, if they've come all the way from Asia, don't you think they'd bring a few bombs along?

Ta Asya'dan buraya geldilerse birkaç da bomba getirdiklerini düşünmüyor musun?

No, they're not all in there.

Hayır, orada değil.

They're all out there.

- Hepside dışarıdalar.

They're all gone. There's none left.

Hepsi yokoldu, bir tane bile kalmadı.

Don't you see that all their life they're asleep as they sit there?

Göremiyor musun? Bütün hayatlarını oturdukları yerde uyuklayarak geçiriyorlar.