English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / They didn't say

They didn't say traduction Turc

946 traduction parallèle
Didn't they say where they would go?
- Nereye gittiğini söylemedi mi?
They didn't say. Of course not.
Rahatsızız demediler.
- Didn't they say I wanted to see you?
- Seni görmek istediğimi söylemediler mi?
But I didn't tell them about Jean as you say, because if they looked for him, they'd have found you with him.
Ama onlara Jean'dan bahsetmedim çünkü onu ararlarsa yanında seni bulacaklardı.
I thought that's what this war was about - making people pay taxes when they didn't have no say-so about it.
Ben de tam bu savaşın bu yüzden olduğunu düşünüyordum. İnsanlar hayır demeye hakkı olmadan vergi ödeyip duruyorlar.
If they fiind out it was Rebecca, you must simply say that you made a mistake about the other body- - that the day you went to Edgecombe, you were ill, you didn't know what you were doing.
Rebecca olduğunu anlarlarsa onlara sadece diğer ceset konusunda hata yaptığını söylemelisin Edgecombe'a gittiğin gün, hasta olduğunu ve ne yaptığını bilmediğini söylersin.
He say they didn't get on at Mobile at all.
Hiç binmediklerini söyledi.
I didn't realize they'd be so hard to say.
Bu kadar zor olacağını tahmin etmezdim.
- They didn't say where they got them.
- Nereden aldıklarını bana söylemediler.
- I didn't say there weren't any. I just said, "Where are they?"
Öyle demedim, sadece nerede olduklarını soruyorum.
When Romeo and Juliet ran away, they didn't stop to say good-bye.
Romeo ve Juliet uzaklara kaçtıklarında durup da kimseyle vedalaşmadılar.
They didn't say exactly, but I think they will.
- Söylemediler, ama bence gelecekler.
You're very quick to say so and yet a short while ago I saw two other men in this room and they didn't go back into the shop so there must be another exit and perhaps another room.
Böyle söylemekle acele ediyorsun, oysa biraz önce başka iki kişi daha gördüm, onlar dükkana dönmediler, o halde bir başka çıkış olmalı, belki de bir başka oda.
They say I took the boat that night, but I didn't.
O gece gemiye bindiğimi düşünüyorlar ama binmedim.
Well, I didn't say you knew them, as a matter of fact, you called on them when they were out.
Onları tanıdığınızı söylemedim, aslında, onlar dışardayken ziyaret ettiniz.
Say it didn't work... say something happened to me... they can't pin a thing in this world on you.
İş yaramadığını söyle başıma bir şeylerin geldiğini söyle senin üzerine bir şey yıkamazlar.
Do you expect me to believe that you didn't say any of that? That they were all Addison?
Bütün bunları senin değil, Addison'ın söylediğine inanmamı mı bekliyorsun?
The villagers used to say that. But I didn't heed what they said
Köylüler öyle söylüyorlardı, ama söylediklerine aldırmadım.
They didn't say a word.
Söylemediler ki.
They didn't say much.
Fazla konuşmadılar.
They didn't say anything about me?
Benim hakkımda birşey dediler mi?
They didn't say.
Söylemediler.
Suppose we were to drop a fellow out of a plane over enemy territory... with papers on him saying we were going to invade Greece... and his parachute didn't open up. The Germans would find him dead... and the papers... and "A-ha," they'd say, "look at this. " Officer with secret papers, parachute didn't open - they're going to invade Greece. "
Yunanistan'a çıkarma yapacağımıza ilişkin gizli belgeler taşıyan biri düşman toprakları üzerinde uçaktan paraşütle atlasa ve paraşütü açılmasa Almanlar adamın cesedini ve üzerindeki belgeleri bulduklarında "Bu subayın paraşütü açılmamış ve belgelere göre çıkarma Yunanistan'a yapılacakmış," demezler mi?
- I don't know, they didn't say.
- Bilmiyorum, söylemediler.
You mean to say they didn't sell?
Yani satılmadı mı demek?
They say I flung my baby into the midden but I didn't want them to see it.
Kimsenin bebeğimi görmesini istemediğimden onu gübreliğe gömmüşüm bir de.
Didn't they say something about a fight, an argument, between the old man and his son around about seven o'clock that night?
Onlar yaşlı adamla oğlu arasında o gece saat yedi civarında kavga ya da tartışma gibi bir şey olduğunu söylememişlerdi?
The only thing they didn't say was what kind of animal.
Söylemedikleri tek şey ne tür bir hayvan olduğu.
They didn't say.
Bir şey söylemediler.
It would be my fault if I didn't leave the keys with the doorman and he couldn't get in. say they'll steal something...
Anahtarları unutmasaydım uğraşmayacaktık böyle. Anahtarları kapıcıya verip ona de ki,
Didn't I say they'd be right on?
Doğru yola gireceklerini söylememiş miydim?
But they both looked at me and didn't say a word
İkisi de suratıma baktılar ama bir kelime bile etmediler.
If they're really taking us to Germany, why didn't they say to bring our things?
Bizi gerçekten Almanyaya götürüyorlarsa neden eşyalarımızı getirmemizi söylemediler?
Somebody! Please, take me out of here. Listen brother, I didn't do what they say.
Birileri lütfen... birisi...
They'll say : "Why didn't we take him along?"
"Neden bizi de onunla almadın?" diye söyleyecekler!
But see, they didn't say.
Ama söylemediler.
That's what they all say, "I didn't know it was loaded."
Hep öyle derler, "Dolu olduğunu bilmiyordum."
- Didn't I say they'd die?
- Ben onlar öldürüldü demedim mi?
No they didn't say that.
- Hayır.
My voices said it was necessary, but they didn't say when.
Sesler bunun gerekli olduğunu söylediler, ama ne zaman olacağını belirtmediler.
They say you didn't pay your hospital fees.
Hastane ücretini ödemediğini söylüyorlar. Onun için aramışlar.
What, they didn't say.
Ne olduğunu söylemediler.
Didn't he say where they're mounting them?
- Nerede görmüşler? - Bilmiyor, Ekselans.
Why didn't you say something? They could have helped us.
Neden her şeyi olduğu gibi açıklamadın?
I didn't say they were yours.
Senin ayak izlerin demedim ki.
I can see they like each other very much that's why I didn't say anything
Zaten birbirlerini çok sevdiklerini fark ettiğim için... O an hiç sesimi çıkarmadım!
Didn't they say that Party members would be eliminated?
Parti üyelerinin öldürüleceğinden söz etmediler mi?
- Didn't they say that in your time?
- Bu, sizin zamanınızda hiç yapılmadı mı?
THEY DIDN'T SAY ANYTHING ABOUT A PUNCH LINE.
Esas espriden bahsetmediler.
Say, I guess they didn't have any way of knowing you two were gonna split up.
Sanırım onlar sizin ayrıldığınızın farkında bile değiller.
- I didn't say they weren't.
Olmadığını söylemedim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]