Time out traduction Turc
23,440 traduction parallèle
Time out. This was supposed to be a salvage mission.
Bu sadece enkaz bulma göreviydi.
Platt says it's like a time out.
Platt mola gibi bir şey dedi.
Adam's having a time out.
- Adam mola veriyor.
The legend, the man that we devoted enormous amounts of time and resources to get out of trouble.
Efsane. Başını beladan kurtarmak için büyük kaynaklar ve zaman harcadığımız adam.
He's in and out of jail most of that time.
O da çoğu zaman hapse girip çıkıyordu.
We really are out of beer this time.
Bu sefer gerçekten biramız bitti.
She, uh, wants to time it out so that she can have a baby before she begins her residency, if possible.
Biraz ara vermek istiyor böylece eğer mümkün olursa uzmanlık dönemi başlamadan önce bir bebek istiyor.
You told me once a long time ago that you couldn't... imagine your life without me and I told you that I wanted you in mine and that we would, we would figure something out.
Bana uzun zaman önce bir keresinde, hayatını bensiz hayal edemediğini söylemiştin ve ben de seni hayatımda istediğimi ve bir yolunu bulacağımızı söylemiştim.
Tell her I'm running out of time and patience.
Ona zamanımın ve sabrımın kalmadığını söyleyin.
It's not like it was your first time back. Like, deciding to take a job out of the blue or something.
Okula ilk dönüşün gibi değildir... gökten düşen bir işi kabul etsem mi diye düşünmek gibi değil.
I'm here to make an offer a one-time-only get-out-of-jail-free card.
Buraya bir seferlik.. .. hapisten kurtaracak bedava bir kart vermeye geldim.
We didn't find out about the women for a long time after.
Kadınları çok daha sonra öğrendik.
As much as I get a giggle out of you two, and I do, there comes a time when every relationship has... run its course.
Karşınıza geçip gülmeyi ne kadar istesem de ki güleceğim bir zaman gelir ki tüm ilişkilerin düzeni bozulur.
Or it could be that all the guys that were out there when I was a kid are too busy running companies to have time for hams.
Ya da ben ta çocukken bunu kullananlar şimdilerde şirket yönettiklerinden dolayı telsizlerine zaman ayıramıyorlardır.
So you're saying there's a time line out there where I'm not rich?
Yani benim zengin olmadığım bir zaman çizgisi mi var?
There's a rogue time traveler out there somewhere.
Kötü niyetli bir zaman yolcusu var.
I'm running out of time as president.
Başkan olarak zamanım kalmadı.
There was no way I could've known, when I made the decision, that I would have this job to do, and that I would run out of time.
O kararı verirken bu işi yapmam gerekeceğini, zamanımın biteceğini bilmemin imkanı yoktu.
So stop wasting your time trying to figure out if it's something you did.
O yüzden bir hata yapıp yapmadığını sorgulayarak zaman kaybetmeyi bırak lütfen.
Damon and I are on a bit of a time-out.
Damon ve ben ilişkimize birazcık ara verdik de.
Chase me, and only me, and it'll give our friends some time to sort all this out.
Beni takip et, sadece beni. Ve böylece arkadaşlarımıza biraz zaman kazandırmış oluruz.
Then, this time... you walk out on me, and don't be afraid of what'll happen.
O zaman şimdi de sen beni terk et. Ve neler olacağından endişe etme.
This computer came out around the time I was born.
- Bu bilgisayar benimle yaşıt.
Are you lost or something? I mean you've been sitting out here for a long time.
- Uzun zamandır buradasınız da.
Got out just in time.
Kitaplar güvende, en azından şimdilik.
Maybe we still have time to get out of here.
Belki hâlâ kaçmak için zamanımız vardır.
Time to find out.
- Öğrenme zamanı geldi.
You know, at some point in time, you're gonna have to come out and - - and talk to... God.
Eninde sonunda dışarıya çıkıp tanrıyla konuşmak isteyeceksin.
We're running out of time.
Zamanımız yok.
Didn't turn out so well last time I slept with a lawyer.
En son bir avukatla yattığımda hiç de iyi sonuçlanmadı.
Their excuse is that Edith can die at any time, so it would be in our best interest to get the case out pre-trial...
Gerekçeleri ise Edith'in her an ölebilecek olmasıydı. Böylece ön inceleme faslını geçmek iki tarafında çıkarına olacaktı.
I mean, I saw her come back from the dead that time she was blasted out the airlock, but that was because of her nanites.
Hava kanalından fırladıktan sonra nanitleri sayesinde, ölümden döndüğünü gördüm.
Okay, time-out, look.
Bağırmaya ara verir misin?
We're out of time.
Zamanımız kalmadı.
Time is running out.
Zamanımız tükeniyor.
On this bike, out here, speed racing, only time I'm somebody, not just the son of a field hand.
Bu bisikletle, burada, hız yarışında biri olmam an meselesi. Tarla işçisinin oğlu değil.
You must allow me time to figure that out.
Bunu anlayabilmem için bana zaman tanımalısın.
Time for us to break out of the mold.
Kalıpların dışına çıkmanın zamanı geldi.
Zadie's supervisor... a Lewis Anderson... uh, he swiped out at the same time that she did.
Zadie'nin yöneticisi Lewis Anderson... o da Zadie'yle aynı saatte çıkmış.
Now, mathematically, there is no way for you to get out of that valley in time.
Matematiksel olarak o vadiden vaktinde çıkmanızın imkanı yok. - Aman ne harika. Yani ölüyüz.
When he called out of the blue, I said that now might not be the best time.
Birden arayıverince bunun iyi bir zaman olmayabileceğini söyledim.
We need to draw this out, buy some time to make repairs.
Onarımın bitmesi için bu şekilde zaman kazanmalıyız.
When Patrick told me you were in danger, I realized it was time to reach out.
Patrick bana tehlikede olduğunu söylediğinde elimi uzatmamın vaktinin geldiğini fark ettim.
If you don't get out of my yard by the time I count to three...
Ben üçe kadar sayarken eğer benim arazimden defolmazsan...
And this time you won't be coming out.
Bu sefer dışarı çıkamayacaksın.
Except for the last time we faced him, he took out both of our teams.
Geçen sefer karşı karşıya geldiğimizde, iki takımı da alaşağı etti.
Right, well, I think it's time we got out of 1942.
Evet, bence artık 1942'den gitmemizin vakti geldi.
And if that infected Time Pirate is out there spreading this virus, then our work is not done here.
Ve virüsü yayan kişi o Zaman Korsanıysa buradaki işimiz bitmemiş demektir.
Now that we've got outlaw outfits, it's time to find out what Turnbull's stockpiling at his mining camp.
Kanun kaçağı kıyafetlerimizi de giydiğimize göre Turnbull'un ne istfildiğini öğrenme vakti geldi.
I wondered how long it'd take you this time - to figure it out.
Bu sefer ne kadar süreceğini merak ediyordum.
There's not enough time to get everybody out of the hospital.
Herkesi hastaneden çıkartacak vakit yok.
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out loud 97
out of 299
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out loud 97
out of 299