English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / Too good

Too good traduction Turc

10,770 traduction parallèle
Things aren't looking too good.
İşler zaten yeteri kadar karışık.
I'm too good-looking to be cooped up in the kitchen.
Mutfağa hapsolamayacak kadar çok yakışıklıyım.
You think you're too good for me?
Kendini benden üstün mü görüyorsun?
He's far too good for Mary.
Adam Mary için fazla iyi.
He may not be dead, but he's not going to be feeling too good after that many rubber bullets. What did you do to me?
Ölmemiş olabilir ama o kadar plastik mermiden sonra çok iyi hissetmeyecek.
He might have too good of a hand.
Eli çok iyi olabilir.
It wouldn't have looked too good after he died.
Ölümünden sonra pek hoş görünmezdi.
Banishment was too good for you.
Sürgün senin için çok iyi bir cezaydı.
I should have known it was too good to be true.
Gerçek olmayacak kadar iyi olduğunu bilmeliydim.
From the moment I met you, I knew you were too good for me.
Seninle tanıştığım andan itibaren, senin benim için fazla iyi olduğunu biliyordum.
Oh, that is too good.
Oh, çok iyi geldi.
It seems almost too good to be true.
Gerçek olamayacak kadar iyi.
She's too good, tell you that.
O çok iyi birisi, sana söylüyorum.
These colors are too good.
Bu renkler çok iyi.
- You're too good, boy scout.
- Sen fazla iyisin mızıkçı.
Got a little too good at that.
Ama biraz fazla iyiydim.
This is too good to miss.
- Bunu kaçırmamalıyım.
No, but when it comes to Evil, if something seems too good to be true, it probably is.
Hayır ama söz konusu şeytansa bir şey doğru olamayacak kadar iyiyse doğru değildir.
Eran ain't looking too good, man.
Eran iyi görünmüyor dostum.
That woman doesn't look too good.
O kadın pek iyi gözükmüyor.
Because this doesn't look too good.
çünkü bu pek iyi görünmüyor.
That's amazing. Hey, you're way too good to be doing that for free.
Bunu ücretsiz yapıp kendine yazık ediyorsun.
Oh, good, it's a verb, too.
- Ne güzel, fiil de olabiliyor demek.
What dog park are you at? Good afternoon to you, too, Jay.
Sana da iyi günler Jay.
- Your hair could look good, too.
- Senin saçın da iyi görünebilirdi.
- Oh, and this would look good, too.
- Bu da iyi gider.
- Good to meet you, too.
- Seninle de.
Yeah, I'm having a really good time too.
Evet, ben de çok hoş zaman geçiriyorum.
- Good to meet you, too. - Yes, of course.
- Tanıştığıma memnun oldum.
It's good to see you, too. ♪ Some kind of magic ♪ I think The Coug needs to blow off some steam.
Senide görmek güzel.
- Good. I want this, too.
- Güzel, ben de istiyorum.
That's good,'cause when he does, it'll be too late.
Güzel. Çünkü hatırladığında çok geç olacak.
You're doing real good too, Benji.
Sen de kariyerinde çok iyi ilerliyorsun Benji.
He's getting too smart for his own good.
Onun zekası hep işten kaytarmaya çalışıyor.
Good to see you, too.
- Sizi de öyle.
Defectors always look too good to be true.
Kontrol edin, bu adamın izini sürmeye başlayalım.
- Good to see you, too.
- Seni görmek de güzel.
- Good to see you, too.
- Bende seni gördüğüme sevindim.
It's a good thing for you and me both - that kid got killed, too.
O çocuğun öldürülmesi ikimiz içinde iyi oldu.
My dad's a good guy, too.
Babam da iyi bir insan.
Heh, it's good to see you too, Mikey.
Seni de görmek güzel, Mikey.
Did you keep those good times too?
# O güzel günleri sakladın mı sen de? #
It's good to see you. You too.
- Seni görmek çok güzel.
Good. Because I'm here, too.
Güzel çünkü ben de buradayım.
You got him, John, the monster that killed Chase's family, and he got you pretty good too.
Onu vurdun John. Chase'in ailesini öldüren canavarı. Ama o da seni fena vurdu.
We're good on grease. But you can never have too much brake fluid, so - -
Arpa kullanmıyoruz ama bulgur hep lazım oluyor tabii.
- Good. - Looks like you might be, too.
- Siz de iyi görünüyorsunuz.
It's good to see you, too, Vicky.
- Seni görmek de çok güzel Vicky.
Chinese is pretty good, too.
Çin yemekleri de lezzetli.
Maybe I shouldn't admit this to my daughter, but I'm scared, too, but you can't let fear shut down your brain, because between the two of us, we've only got one good one.
Belki de bunu kızıma itiraf etmemeliyim ama ben de korkuyorum. Ama korkunun beynini ele geçirmesine izin veremezsin çünkü sadece birimizde iyi beyin var.
Well, I did think you might let the girl at the Lancôme counter give you a makeover. But... sure, this is good, too.
Kızın sana güzel bir makyaj yapmasına izin verirsin sanmıştım aslında ama bu da olur tabii ki.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]