Traveled traduction Turc
2,263 traduction parallèle
This man is educated, well-traveled, and sympathetic to the cause, uh, exactly the kind of semi-westernized muslim... mm-mm-mm!
Bu adam iyi eğitimli, çok kültürlü ayrıca sevilen birisi çünkü tam olarak yarı batılaştırılmış bir Müslüman...
While my sister traveled round the world
Kız kardeşim dünyayı dolaştı.
I'm gonna sing - sing a song I wrote about- - The road not traveled.
Size kendi yazdığım bir şarkıyı söyleyeceğim, konusu gidilmeyen bir yol.
And if there's trauma, that clot could have broken off and traveled up to the brain, causing a stroke.
Eğer bir travma olursa bu pıhtı ayrılabilir ve beyne kadar gidip, felce sebep olabilir.
That plastic created hydrogen cyanide and carbon monoxide fumes that traveled up the vent and into his room.
Plastik hidrojen siyanid oluşturdu. Açığa çıkan karbon monoksit duvardaki deliklerden odaya doldu.
Just... I haven't traveled enough in my 43 years.
43 yıllık hayatımda yeteri kadar seyahat edemedim.
The bullet entered the trapezius muscle and traveled down, through the torso, exiting the oblique.
Kurşun trapezius kasından girmiş ve aşağıya doğru ilerlemiş, gövde boyunca, eğik olarak cıkmış.
The bullet traveled to the ribs collapsed the right lung, pierced the heart, kept going embedded itself under the left armpit.
Kurşun kaburgalardan geçip sağ ciğeri söndürmüş kalbi delip, yoluna devam ederek sol kolun altına gömülmüş.
"But then we traveled together Europe."
"Fakat daha sonra tüm Avrupa'yı dolaşmıştık."
All right, with that kind of injury, she couldn't have traveled far.
Tamam ama o tarz yaralarla çok uzaktan gelmiş olamaz.
This aspirated into her lungs, which means that it traveled down her throat with the champagne.
Ciğerlere kadar içe çekilmiş - ki bu da şampanyayla birlikte boğazından aşağıya gittiğini gösteriyor.
I would be more comfortable with you choosing someone slightly less well traveled but... it's your choice.
Doktorun olarak biraz daha az deneyimli, birini bulmandan hoşnut kalırdım. Ama tabii bu senin seçimin.
You've actually traveled through time?
Zamanda yolculuk yapmayı başarmışsın?
We traveled back through time.
Zamanda geriye gittik.
And I began to suspect- - I-I knew, I just knew that somehow I had traveled back in time and become Sophie.
Ve şüphe etmeye başladım Biliyordum... Bir şekilde zamanda geri yolculuk yaptım ve Sophie oldum.
I know you've traveled the world and you've seen many wonders but Henry there is a whole world of wonders that no one gets to see.
Dünyayı dolaştığını ve pek çok mucizeye tanık olduğunu biliyorum ama Henry henüz hiç kimsenin görmediği başka mucizeler de var.
I've traveled miles, haven't I?
Kilometrelerce yürüdüm, gerçekten.
They both traveled on doctored passports.
İkisi de üzerinde oynanmış pasaportlarla yolculuk yapmış.
I've traveled 9,000 miles on dog sled in Greenland - through a darkness you wouldn't believe.
Grönland'da, aklının almayacağı bir karanlık içinde köpekli kızaklarla 15 bin kilometre yol teptim.
Would you say you're a well-traveled person?
Kendini çok sehayat eden biri olarak mı tanımlarsın?
If they have traveled, I think they'll be laughing at how ignorant this man is...
Eğer oralara kendileri gitmişse bu adamın cehaletine güleceklerdir.
And if people haven't traveled and they're scared to, they'll relate to Karl.
Eğer oralara gitmemişlerse ve gitmeye korkarlarsa, bundan Karl'ı sorumlu tutacaklar.
I traveled all over looking for her until one year ago when I finally found her.
Bir yıl önce onu bulana kadar bakmadığım yer kalmamıştı.
Hey, Janet. I knew we traveled in some of the same social circles, but I didn't know you came to parties like this.
Hey, Janet, daha önce bazı arkadaş çevrelerinde karşılaşmıştık.
He traveled to Chitrakoot to plea with Ram to return to Ayodhya.
Ve Rama'yı Ayodhya'ya geri getirmek için Çitrakuta'ya doğru yola çıktı.
Destroying evil on the way and.. .. guiding people towards virtue.. .. the three noble souls traveled together, across high mountains..
Yol boyunca ifritleri yok ederek ve insanlara erdemli olmaları gerektiğini anlatarak yüksek dağları aşan 3 asil ruh 10 yıldır seyahatlerine devam ediyorlardı.
Amaru Muru, is said to have traveled through this portal using a special object to activate the doorway, turning this solid rock into what's known as a "star gate."
Amaru Muru'nun bu geçitten, kapıyı açan özel bir alet kullanıp geçiti aktive ederek geçtiği, ve bu yekpare kayanın bir yerde "yıldız geçidi" gibi kullanıldığı bahsedilir.
Might they have traveled here through the Gate of the Gods?
Buraya "Tanrıların Kapısı" ndan geçerek gelmiş olabilirler mi?
Another theory to how extraterrestrials may have traveled across the universe involves the scientific concept of teleportation.
Uzaylıların evrende nasıl seyahat ettiklerine dair diğer bir tez de ışınlama ile ilgili bilimsel bir konsepte dayanır.
ROBERT SCHOCH : The Masma was this very, very ancient advanced civilization, advanced culture, if we want to call it that, that seems to have been global, seems to have traveled worldwide at a very early period, and Ruzo
Masma bu eski ve çok çok gelişmiş medeniyet ve, ileri bir kültürdü, ve eğer söylemek istersek de, küresel gibiydiler, görülüyor ki dünyayı daha çok erken bir dönemde dolaşıyorlardı, ve Ruzo zamanının çoğunu dünyanın dört bir yanında bu gelişmiş
Then Wilson looks at how the seal swam as it traveled great distances.
Ardından Wilson, deniz filinin büyük mesafeleri kat ederken nasıl yüzdüğüne bakıyor.
The oldest may be 70 years old and have traveled 60 times the circumference of the earth.
En yaşlıları 70 yaşında olabilir ve dünyanın çevresini 60 kez dolaşmış olabilir.
In 1975, Hall traveled to
1975 yılında, Hall
In both the Hebrew book of genesis and the islamic koran, angels traveled to this spot to warn Abraham's nephew lot that
Hem Tevrat'ta, hem de Kuran'da yer aldığı üzere melekler buraya gelerek İbrahim'in yeğeni Lot'u
We traveled together.
Beraber yolculuk yaptık.
Then, 17-year-old Joan of Arc traveled to Château-Chinon, where she persuaded the local leaders that the Saints Michael,
Sonra, 17 yaşındaki Jean D'Arc Chinon şatosuna geldi, ve orada yerel liderleri, Aziz Michael, Catherine ve Margaret'in kendisini ziyaret ettikleri ve kendisinin Orleans'ta görülmesinin
They had traveled till they met each other
Birbirleriyle karşılaşana kadar gezip durmuşlar
.. traveled all the way to Delhi from Mumbai.
Bayan Priya Malhotra.
You traveled so far for a few hours.
Birkaç saat için çok uzun bir yol teptin.
The first brother traveled to a distant village where, with the Elder Wand in hand he killed a wizard with whom he had once quarreled.
İlk kardeş uzak bir köye kadar gitmiş. Orada elindeki Mürver Asa'sını kullanarak bir zamanlar kavga ettiği bir büyücüyü öldürmüş.
I studied Buddhism in Tibet but I got bored with that, so I took up some cooking lessons in Paris I met this girl, we traveled around northern Africa, where she fell in love with a Moroccan prince so I was just...
Belki de böyle yetiştirildim SıkıIdım.. sonra Paris e gitttim Ordan kuzey Afrikaya gittim. Bi prensle tanışmıştım ki.. sormayın
We have traveled many miles, and crossed many rivers to meet him.
Sizinle tanışmak için, çok uzak yollardan geldik, bir sürü nehri aştık.
I also traveled to foreign countries on secret missions to find vital intelligence.
Ayrıca istihbarat edinme amacıyla gizli görevle yabancı ülkelere gittim.
Together we have traveled far.
Birlikte çok uzağa yolculuk ettik.
They traveled a long distance...
Uzun bir yolculuk yaparlar...
For the end of a long road traveled.
Uzun bir yolculuğun sonu için.
When she died, we did formaldehyde in her water and let her see... last two weeks we traveled with a stuffed hippo.
Öldüğünde onu mumyalayıp bir akvaryumda... son iki hafta boyunca sergiledik.
Of all the places she traveled, she always said Paris was her favorite.
Gittiği onca yer arasında en çok Paris'i beğendiğini söylerdi.
They've traveled from all over the world, to witness of the uniting of The New king.
Yeni bir krala tanıklık etmek için onlar tüm Dünyayı gezerler.
It traveled through an air shaft and then collided with an interior vent at the interrogation room and ricocheted right into the victim.
Hava boşluğu boyunca devam etti ve sorgu odasındaki havalandırma deliğine çarparak doğrudan kurbana doğru sekti.
I mean, she's not what you think, you know. I mean, of course, at work she's all business, but, Eric, she has traveled the world.
Yani, elbette, iş yerinde tam bir iş kadınıdır fakat Eric, tüm dünyayı gezdi.