English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / Two arms

Two arms traduction Turc

262 traduction parallèle
You marry a guy, he's got two arms and two legs.
Adamın biriyle evleniyorsun, iki kolu ve iki bacağı var...
It's got a neck, no head, two arms and no legs...
Boynu var, kafası yok, iki kolu var, ayakları yok.
It had a neck, but no head, two arms, but no legs.
Boynu var, kafası yok, iki kolu var, ayakları yok.
No, we all have two legs, two arms, two ears...
Hayır, hepimiz iki kol, iki el ve iki bacağa sahibiz...
To this war, I had two arms- - two good arms But when the time came to...
Ben bu savaşa geldiğimde, iki kolum da sağlamdı.
What has two arms, two legs, a pig's face and doesn't get dessert for months?
İki kolu, iki bacağı, bir domuz kafası bulunan ve bir ay boyunca tatlı yemekten yoksun olacak şey nedir?
See these? Two arms.
Bunları görüyor musun : iki kol.
I say, "Me and my two arms."
Şöyle derim, "Ben ve iki kolum."
One head, two arms, two legs. So do ducks although the functions of their projections are not quite the same.
Bir kafa, iki kol, iki bacak, ördeklerde de aynı, ama bunların fonksiyonlarının özellikleri aynı değildir.
Give him two arms to cling to
Give him two arms to cling to
He's got two arms, two legs ;
İki kolu, iki bacağı var. Kasları var.
You've got two hands, Reinhold, and two arms.
Senin iki elin var, Reinhold,... ve de iki kolun.
- He only had two arms and one head, and called himself Phil, but...
O zaman sadece bir kafası ve iki kolu vardı ve kendine Phil diyordu, ama...
You can get that too, I only have two arms!
Sadece iki kolum var, bunları sende alabilirsin!
When the two arms come apart, the strap will be put on.
İki el ayrıldığında bir eldivenlere birleştirilirler.
- You got two arms and two legs?
İki bacağa, iki kola sahipsin değil mi?
Yudhishthira walks ahead, then comes Bhima, with staring eyes fixed on his two arms.
Yudhishthira önden yürüyor, arkasından Bhima, iki kolu üzerinde sabitlenmiş parlayan gözleriyle.
Let's see, two arms, two legs and two mouths?
Bakalım. İki kol, iki bacak ve iki ağız mı?
- Who needs two arms, eh?
- Kimin iki kola ihtiyacı var ki?
John has two arms.
"John'un iki kolu var."
- Two arms, one head, two legs.
- İki kol, bir kafa, iki bacak.
We have two legs, sire. And two arms.
İki bacağımız ve iki kolumuz var efendim!
I think you're just afraid that with two arms you'd actually have to do some real work, for a change.
Bence, iki kolun olursa çalışmak zorunda kalmaktan korktun.
Two legs. Two arms.
İki bacak, iki kol.
You shall be the logical conclusion to all my happy thoughts... and the borders of my world circumscribed by your two arms.
Sen benim tüm mutluluklarımın mantıklı bir sonucu olacaksın ve kolların benim dünyamın sınırlarını çizecek.
- At least Richard Kimble has two arms. - The Fugitive. Fuck!
En azından Richard Kimble'ın iki kolu var.
And the tree broke at once into blossom and the birds came and sang on it and the little boy stretched out his two arms and flung them round the giant's neck and kissed him.
İlk olarak çiçek açtı ağaç. Kuşlar dallarına yerleşip şarkı söylemeye başladığında.. Küçük çocuk gözlerini sildi..
Beneath its fron paws, there are two men face down, with their arms outstretched.
Kuzunun ön ayaklarının altında da aşağı bakan, kolları açık iki insan var.
As you might expect... before Mr. Goodfellow and Mr. Shanks had reached the street... they had walked into the inviting arms of... two luscious young ladies.
Tahmin ettiğiniz gibi... Bay Goodfellow ile Bay Shanks henüz caddeye varmadan iki enfes genç kızın davetkar kollarına düşmüştü.
And there, totally oblivious of the torrential rain pouring down upon them, the two fall happily and tenderly into each other's arms.
Ve orada, bardaktan boşanan yağmurun altında ıslandıklarından habersiz, bizim ikili mutlulukla birbirlerinin kollarına atılıyorlar.
When they see us comin', they can turn around and lead us right back into the arms of the whole company two by two.
Onlar da geldiğimizi görünce, geri dönüp... bizi ikişer ikişer diğer askerlerin kollarına atarlar.
One, two, three. One, two — Arms up please, gentlemen.
Bir ki - Beyler kollar yukarı lütfen.
That emblem, of Two Umbrellas fools the world into believing you are Shogunate Arms-lnstructors ordinary members of the Yagyu Clan.
İki şemsiye amblemi, insanların Yagyu Klanı'nın sıradan üyesi olan Shogun Silah Müfettişi olduğunu sanmalarını sağladı.
Red Two, give me that arms call.
Kırmızı İki, ateş emri ver.
Not even a guy with two healthy arms is always capable.
İki kolu sağlam olanlar bile bazen baş edemiyor.
So, uh, about halfway through the week... we stumbled into a clearing in the forest... and the two of them were fast asleep in each other's arms.
Haftanın ortasına doğru... ormanda bir açık alana geldik ve ikisini birbirlerinin kollarında derin bir uykuda gördük.
Two brown arms, two brown legs and a little piece of bathing suit in between.
İki bronz kol, iki bronz bacak. Ve arada küçük bir parça mayo.
Two hundred pushups. How am I supposed to hit if I can't lift my arms?
200 sinav.Kollarim o kadar agrirken topa nasil vurabilirim?
Swing your arms, two, three, four.
Kollarınızı sallayın. 2, 3, 4.
Come on, I've got two free arms.
Hadi, iki elim de boş.
You're certainly not a Terellian, unless you've lost two of your arms.
Sen kesinlikle Terellia'lı değilsin, tabi iki kolunu kaybetmediysen.
I started noticing it about two years ago. Bob developed this rash under his arms.
Bunu ilk kez 2 yıl önce Bob'un koltuk altında döküntüler oluştuğunda farkettim.
Kittridge assumes I'm the mole they've been tracing and I've been in the employ of an arms dealer, Max for the last two years
Kittridge'e göre, aradıkları köstebek benim ve son iki yıldır Max denen bir silah tüccarı adına
I once told you that I would pledge my life... for our nation of two... and reside there... even in death... as surely as I reside in heaven... when your arms are around me.
Sana bir keresinde hayatımı iki kişilik ülkemize adayacağımı ve ölene kadar orada kalacağımı söylemiştim. Çünkü kollarınla beni sardığında cennette olduğumdan emin olacaktım.
On our forth or fifth week here, a young child wanted out of the caves,... and must've gotten lost, Hanson went on after him,... he was gone for two full days before he came back. Carrying the child, barley alive in his arms.
4. ya da 5. haftamızda, bir çocuk mağaradan çıktı,... ve ormanda kayboldu, Hanson peşinden gitti,... 2 tam gün yoktu, döndüğünde çocuk kucağında yarı baygın haldeydi.
A mother of two beautiful children, Delores held in her arms a boy with fur like a dog and a hairline like Eddie Munster.
İki güzel çocuk annesi Delores'in kucağına köpek gibi tüyleri, saçları Eddie Munster gibi olan bir oğlan verdiler.
Stallions, check master arms on. Two, three.
Stallion'lar, ana cephanelerinizi kontrol edin. 2, 3.
- Two right arms?
- İki sağ kol mu?
What a cock-up, spending eternity with two right arms!
Ne hata, sonsuza kadar iki sağ kolla olmak!
Imagine the music I could play with two right arms.
Benim iki sağ kolla çalabildiğim müziği hayal et...
You got the two 30-caliber machine guns, 17 grenades, 11 Hawkins mines. You got the two bazookas, but they only got eight rounds left, and assorted small arms.
2 adet 30 kalibrelik makineli, 17 el bombası 11 Hawkins mayını sekiz mermisi kalmış, iki bazuka ve muhtelif hafif silahlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]