English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / Two dozen

Two dozen traduction Turc

588 traduction parallèle
Sentence of court-martial, two dozen lashes at each ship.
Mahkeme kararı. Her gemide 2 düzine kırbaç.
- Mr. Morrison, two dozen, I believe.
- Bay Morrison, iki düzine mi?
- Two dozen it is, sir.
- İki düzine efendim.
Report that man for two dozen lashes.
Bu adama iki düzine kırbaç.
Give this man his two dozen.
Bu adama da iki düzine.
Stretch this man over a gun and give him two dozen lashes.
Topa bağlayıp 24 kırbaç vurun.
Two dozen.
Yirmi dört.
I'll take two dozen of those.
Şundan iki düzine.
I can buy two dozen of these cigarette boxes at Miklos Brothers.
Miklos Kardeşler'den, bu sigara kutularından 2 düzine alabilirim.
Two dozen unsold cigarette boxes.
İki düzine satılmamış sigara kutusunu.
- Well, there's two dozen pullets.
İki düzine piliç.
There are two dozen cars waiting for their owners.
Sahiplerini bekleyen iki düzine araba var.
- Two dozen. The way I figure it, six healthy people oughta be able to eat 2 - or 300.
Hesaplarıma göre altı sağlıklı kişi 200 ile 300 arasında yiyebilir.
Mine plays two dozen records, different sizes.
Benimki farklı boylarda iki düzine plağı çalıyor.
I want to send two dozen white roses to a girl.
Bir kıza iki düzine beyaz gül yollamak istiyorum.
Then for dinner, first I have two dozen oysters fresh from the shell.
Akşam yemeği için önce iki düzine kabuklu taze istiridye aldım.
Two dozen even.
İki düzine.
Standing round the grave, maybe two dozen nobodies.
Topu topu iki düzine insan öylesine durmuş seyrediyorduk.
And Frau Weckmüller would like two dozen needles.
Bayan Weckmüller de iki düzine topluiğne istiyordu.
Perfect, two dozen gladioli and a fern in a pot.
Harika, iki düzine glayöl ve saksıda aşk merdiveni.
Do not. I want two dozen carnations.
Hayır, bir düzine karanfil olsun.
Two dozen per thousand. ?
Çok uygunmuş.
Two dozen lashes.
İki düzine kamçı.
Only two dozen.
Sadece 2 düzine.
- You know what two dozen means?
- İki düzine ne demek biliyorsun.
Two dozen.
İki düzine.
Two dozen lashes!
İki düzine kamçı!
- Another two dozen!
- İki düzine daha!
Another two dozen!
İki düzine daha!
Two dozen with the lash will teach him better still.
İki düzine kırbaç ona daha iyi öğretecek.
Two dozen lashes.
İki düzine kırbaç.
We had a simple, modest little farm... two dozen leghorns for me to look after...
Küçük, basit, sade bir çiftliğimiz oldu iki düzine tavuğa bakıyordum ben...
Two dozen nylons, $ 80.
İki düzine naylon çorap, 80 dolar.
Roses... pink... plump... long-stemmed... two dozen... in a vase.
Gül... tozpembe... dolgun... uzun saplı... 2 düzine... bir vazo içinde.
There are two dozen here.
Burada iki düzine var.
That must be two dozen light-years away.
Orası iki düzüne ışık yılı ötede olmalı.
Oh, about two dozen.
Ben, yakIask iki düzine.
How many do you want this time? Two dozen.
- Bu kez kaç tane istiyorsun?
Two dozen?
- İki düzine.
Or perhaps two dozen will become widows by sundown.
Aksi takdirde gün batımına dek 24 dul kadın olacak.
That's two dozen fruit cakes, half a dozen macaroons.
24 kek, 6 kurabiye. Tamam.
Hello, love. I want two dozen fruit cakes And half a dozen macaroons.
24 kek, 6 kurabiye istiyorum.
- My dear Captain... when you have been shot down in a British plane by a German destroyer... 300 miles off the coast of England, Latitude 45... have been hanging on a half-submerged wing for hours... waiting to drown with half a dozen other stricken human beings... you're liable to forget that you're a newspaperman for a moment or two.
- Sevgili kaptan İngiltere kıyılarından 450 km açıkta, 45. enlemde bir İngiliz uçağında Alman destroyeri tarafından vurulduğunuzda akabinde yarı batmış bir kanat üzerinde diğer sıkıntılı insanlarla saatler boyu boğulmayı bekleyince gazeteci olduğunu söylemeyi unutması gayet normal oluyor.
He's got two houses, four cars, half a dozen servants...
İki evi, dört arabası ve yarım düzine uşağı var...
Three shirts, two pairs of pants, half a dozen handkerchiefs and... off you go.
Üç gömlek, iki pantolon, yarım düzine mendil al ve yola çık.
Not two or three or a dozen, but 200, 300.
İki, üç, on adam değil ; 200, 300 adam.
She wanted two quarts of milk and a dozen eggs.
Karınız istedi. İki şişe süt ve bir düzine de yumurta.
" Two quarts of milk. One dozen eggs.'
"İki şişe süt, bir düzine yumurta."
But, captain, two degrees means you'll be overlooking more than a dozen terrestrial miles on each search loop.
Ama Kaptan, her turda kilometrelerce genişlikte alana bakacaklar.
Already this morning we've had half a dozen domestic quarrels and two genuine knockdown drag-outs.
İç tartışmalar yaşandı, iki büyük çaplı çatışma gerçekleşti.
Two rolls Dutch canvas, six dozen stretcher pieces, 40, 48 inches, two crank-blade palette knives, hog brushes...
İki top Hollanda tuval bezi, altı düzine tuval parçası, 40 ile 48 inç iki ıspatula, büyük resim fırçaları...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]