English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / We know

We know traduction Turc

144,729 traduction parallèle
The more we know about Felicia, the better our chances of finding her.
Felicia hakkında ne kadar çok şey bilirsek.. ... onu bulma şansımız o kadar artar.
What little we know about her profile
Profiliyle ilgili az da olsa bildiklerimiz...
- We know the unsub is organized and knowledgeable.
Şüphelinin organize ve bilgili olduğunu biliyoruz.
So we know his immune system's reacting to something.
Yani bağışıklık sisteminin bir şeye tepki verdiğini biliyoruz.
It's important that we know exactly what the animal was in order to know how to treat Nathan.
Hangi hayvan olduğunu belirlememiz çok önemli. Böylece Nathan'ı nasıl tedavi edeceğimizi bileceğiz.
Do we know anything new about the two victims in Tampa?
Tampa'daki kurbanlar hakkında bilgimiz var mı?
Well, we know sinkholes suddenly became important.
Obrukların aniden önem kazandığını biliyoruz.
Do we know where Bryce is now?
- Bryce'ın şu anki yerini biliyor muyuz?
Now we know why.
Şimdi sebebini biliyoruz.
For all we know, Peter Lewis could be in Mexico orchestrating this whole thing.
Peter Lewis şu an Meksika'da bu işleri yönetiyor olabilir.
Prentiss : We know you didn't do this.
- Bunu senin yapmadığını biliyoruz.
Look, the only thing we know Reid is guilty of is getting the vials for his mother.
Reid'in tek suçu annesi için aldığı ilaç şişeleri.
We know you didn't do anything wrong.
- Suçlu olmadığını biliyoruz.
We know they killed their occupants on specific orders.
Kullanıcılarını belirli bazı emirlere göre öldürdüklerini biliyoruz.
Now we know now why your suit was being repaired. Bill...
Kıyafetlerin niye tamirden geçtiğini şimdi anladık.
We already ran away - we know.
Biz zaten kaçtı... biliyoruz.
Easy, Cornelius, let's make sure we know what we're walking into.
Kolay, Cornelius, en biz içine yürüyüş biliyorum emin olalım.
We know from the audio on agent keen's wire that she sounds like she's from england, but other than that, I'm drawing a big blank.
Ajan Keen'in dinleme cihazındaki sesten İngiltereli olduğunu tahmin ediyoruz, ama bunun dışında koca bir karanlık.
We don't actually know anyone here, do we?
- Burada kimseyi tanımıyoruz, değil mi? - Hayır.
- I know this is cheesy, but, um... Once you see earth from outer space, you realize how small we all are.
Çok klasik bir söz olduğunu biliyorum ama Dünya'ya uzaydan bakınca aslında ne kadar küçük olduğumuzun farkına varıyorsun.
He doesn't know we're here.
Burada olduğumuzu bilmiyor.
It's hard to explain, but we need to know where the knight is buried.
Açıklaması zor ama şövalyenin gömüldüğü yeri bulmalıyız.
I know where we have to go to destroy the spear.
Mızrağı yok etmek için gitmemiz gereken yeri biliyorum.
- You're right. You know, we could use a distraction.
Dikkat dağıtmaya ihtiyacımız var.
I'll have you know in my reality, you and I had sex, and we both liked it very much.
- Bu da neydi?
Except now they know we're trying to get the band back together.
İçimizdeki karanlığı. Onu kullanacak kadar güçlü değiliz.
But even if we find it, we don't know how to access its powers.
Yapma, insan eski ortağıyla böyle mi konuşur?
This... is the only reality any of you will ever know. We'll never give up trying to stop you.
Doğru şeyi yapmak seni geri alamamak demek olsa bile mi?
Sure, we both know you're not the sharpest tool in the shed, but that's why we're partners, remember?
"Goonies" mi? Goonie de ne?
- we can't go anywhere. - Or anywhen. We don't even know where the Waverider is.
Görünüşe göre 2016'da yarattığınız bozulma sadece başlangıçmış.
- We don't know each other.
- Tanışmıyoruz!
So if it is a viral infection, we don't know what's causing it.
Yani viral enfeksiyonsa bile nedenini bilmiyoruz.
You know, we have good days and bad days.
İyi günleri de oluyor kötü günleri de.
And if there's anything we can do to help, just let us know.
Yardım edebileceğimiz bir şey varsa da söyle.
I don't know. Maybe our killer sees something out here we don't.
Belki katil burada bizim görmediğimiz bir şey görüyor.
You know, we should check with Monty over at IRT to see how many times Reid has crossed the border.
Monty'e söyleyelim de Reid'in sınırı kaç kere geçtiğine baksın.
We both know these things could have been planted in here just as the drugs could have been planted in the trunk.
İkimiz de bunların buraya yerleştirilebileceğini biliyoruz, aynı uyuşturucuların bagaja yerleştirilmesi gibi.
We need to know more about her.
Hakkında daha çok şey öğrenmeliyiz.
You guys have any other problems with this, we happen to know some people.
Bu konuda başka sorun yaşarsanız tanıdığımız insanlar var.
You know, we're just some guys in a house.
Şimdi bir eve toplanmış adamlar olduk yani.
And then when we caught fire, the last thing I wanted to do was bog our users down with legal bullshit, you know?
Biz de birden alev alınca, yapmak istediğim son şey, kullanıcıları yasal işlerle uğraştırmaktı, tamam mı?
I know, in the fable, Pied Piper led all the children into darkness, but now we're doing it.
Pied Piper hikayesinde de çocukları karanlığa çekiyorlardı. Anlaşılan biz de aynısını yapıyoruz.
Sadly, now we'll never know the identity of the person with whom he was definitely talking.
Şu andan itibaren maalesef konuştuğu insanın kim olduğunu asla bilemeyeceğiz.
How they knew she was with us, we do not know.
Bizimle olduğunu nasıl anladıklar bilmiyorum.
You do know we're still here, right?
Burada olduğumuzun farkındasın, değil mi?
- We need to know about this plan.
- Şu planı öğrenmemiz lazım.
The sooner we get there, the sooner we'll know the answer.
Ne kadar erken oraya, o kadar çabuk cevap bileceksiniz.
Yeah, we all know that.
Evet, hepimiz biliyoruz.
We just don't know where she is.
Nerede olduğunu bilemiyorum.
Unlike security cameras, we cannot know where they are looking at.
Güvenlik kameralarından farklı olarak nereye baktıklarını anlayamayız.
We'll know soon enough.
Yakında bileceğiz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]