English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / With that

With that traduction Turc

195,159 traduction parallèle
'But there's one problem with that.'
Ama şöyle bir sorun var :
Think what they could do with that.
Bu bilgiyle neler yapabileceklerini bir düşün.
Don't look at me with that face.
Bana öyle bakma.
- Do you have a problem with that?
- Bir sorunun mu var? - Kazanamayacaksın.
Well, not with that attitude.
Bu tutumla olmaz.
You tried to kill me with that sword, and you failed, and now you think you can bully me?
O kılıçla beni öldürmeye çalıştın ve başaramadın... şimdi beni sindirebileceğini mi sanıyorsun?
It's... it's with that woman I spoke of.
Bahsettiğim kadının yanında.
You can't tell me you were cool with that.
Bunun içine sindiğini söyleyemezsin bana.
And what are you gonna do with that info?
Bu bilgiyle ne yapacaksın?
Good luck with that.
Bu konuda sana iyi şanslar.
And I'm afraid I can't trust you with that information.
Korkarım bu bilgiyi vermede sana güvenemem.
There ain't nothing wrong with that.
Bunda yanlış bir şey yok.
Two people connected with the Russian doping program are dead under circumstances that seem highly suspect.
Rus programıyla bağlantılı iki kişi oldukça şüpheli şartlar altında öldü.
RUSADA, that's the anti-doping agency in Russia, and the former director of the Moscow testing laboratory were all involved in this operation with the active participation and assistance of the Russian Federal Security Service, formerly known as the KGB.
Rusya'nın dopingle mücadele ajansı RUSADA ve Moskova test laboratuvarının eski başkanı, eskiden KGB olarak bilinen Rus Federal Güvenlik Servisi'nin aktif katılımı ve yardımıyla hep birlikte bu operasyonda yer almıştır.
And I know how it looks, Mum, with all the stuff that he's been saying on the telly, but it's all right, because I know he has a plan.
TV'de söylediklerini hesaba katınca nasıl göründüğünün farkındayım ama önemli değil çünkü bir planı olduğunu biliyorum.
That first time, with the Heather creature chasing us, where did we run away to?
-... ilk kovaladığında nereye kaçmıştık?
However bad a situation is, if people think that's how it's always been, they'll put up with it.
Vaziyet ne denli kötü olursa olsun, insanlar her şeyin oldum olası böyle işlediğini...
So, Nardole has made contact with the captain of the supply boat that runs to and from the prison ship where the Doctor's being held.
Nardole, Doktor'un tutulduğu gemiye mal götürüp getiren tedarik teknesinin kaptanıyla iletişime geçmiş.
Yes, I know the Monks are ruthless, Yes, they play with history and I'm not exactly thrilled about that, but they bring peace and order. I get that.
Evet, Keşişlerin gözüpek olduğunu biliyorum.
So, we get in, I plug myself into it and replace the signals that they are receiving with my brainwaves and beam out the true history of the world.
Yani içeri gireceğiz, kendimi o cihaza bağlayacağım ve yaydıkları sinyalleri kendi beyin dalgalarımla bertaraf edip dünyanın gerçek tarihini yayacağım. Evet!
That's why I put up with the rest of them.
O yüzden geri kalanına katlanıyorum.
Julia thinks that I should put myself out there and find someone to have sex with.
Julia dışarı çıkıp seks yapacak birini bulmam gerektiğini düşünüyor.
Researchers found that only nine percent of adults with autism are married, not because they lack the desire, but because they don't know how to do it.
Araştırmacılar fark etti ki otizmli yetişkinlerin sadece yüzde dokuzu evli. İstemedikleri için değil, nasıl yapacaklarını bilmedikleri için.
How do you know? I'm the one that's been with him for these last 18 years.
Son 18 yılda yanında ben vardım.
That's the reason I came over here, not to help you with printers.
Zaten bunun için gelmiştim, yazıcılar için değil.
If they're being watched, that means they've got CCTV cameras, with feeds to UNIT HQ.
Eğer izleniyorsalar, kapalı devre kameraları var demektir. Yani UNIT Merkezi'ne yayın sağlanıyor.
♪ That all started with a big bang ♪
Başladı hepsi Büyük Patlama ile
Why do you bounce with your hands in the air like that?
Niye ellerini öyle havaya kaldırarak zıplıyorsun?
We know that katty went home with men every night.
Katty'nin her gece bir erkekle olduğunu biliyoruz.
Well, you don't need to know that, other than it had to do with my Russian hacker case.
Bunu bilmene gerek yok, Rus haker davasıyla ilgili olduğunu bilsen yeter.
I went to that July 4th party with patrice, the one where everyone got turned into zombies.
Patrice'le herkesin zombiye dönüştüğü 4 Temmuz partisine gitmiştim.
Well, at least it's not just us with our wangs hanging out. We're seeing tweets that people were crushed trying to get out of the vaccination queue
En azından tek aptal biz değiliz 45'nci sokak itfaiye istasyonundaki aşı kuyruğundan kaçılırken...
And our genuine hope is that Seattle will be a city filled with happy zombies.
Tek umudumuz Seattle'ın zombilerle dolu mutlu bir şehir olması.
But we hope that you will stay and live in Harmony - with your new zombie neighbors.
- Ama umuyoruz ki yeni zombi komşularıyla uyum içinde yaşarlar.
And that for doing so, I was richly rewarded with a medical patent worth billions of dollars.
Bunu yaparak milyarlarca dolarlık tıbbi bir paten almış bir zenginim.
I will happily do the same to you, in the event that you do not align yourself with any instructions I have issued which I personally judge to be in the best interests of your safety and survival.
Senin iyiliğin ve hayatta kalabilmen için bizzat uygun gördüğüm kurallara uymadığın takdirde aynı şekilde senin de kıçını seve seve tekmelerim.
And then we'll get married in that little church with the twisted spire back home.
Sonra da bizim orada dönen çan kulesi olan kilisede evleneceğiz.
Right, what's the matter with you, making all that fuss?
- Derdin ne senin? Ne yaygara kopartıyorsun? - Acı.
Spending quality time with Peyton, that's fun.
Peyton'la kaliteli zaman geçirmek bu da olsun bakalım.
Did you know that skookum is chinook for good and solid, but also, a yetilike monster with a clawed foot?
O Skookum'un iyi ve sağlam bir Chinook olduğunu ayrıca pençe ayaklı bir canavar olduğunu biliyor muydun?
Mr. Jin must provide us with information that leads to the successful prosecution of James weckler's killer in order for us to commute his sentence.
Bay Jin cezasının hafifletilmesi için bize James Weckler'ın katilinden başarılı bir şekilde davacı olunması için gerekli bilgileri vermelidir.
I'm supposed to know that Lucy was staying with you? She's not staying with me.
Lucy'nin seninle kaldığını bilmem gerekiyor muydu?
And I'm fine with j scouting, doing simple shit. That's fine.
J'in gözcülük yapmasına, basit işleri hâlletmesine de bir şey demiyorum.
- Yes, you do, because that's how I banished Reynard, and that's how you'll do it too, while in labor with his child.
- Evet, istiyorsun. Çünkü Reynard'ı böyle sürgün edebilmiştim ve sen de böyle yapabileceksin. Bu sırada çocuğunla uğraşacaksın.
I'm the one who took you in, gave you a home, taught you, fed you, shared with you everything that I had!
Sana bir yuva veren... eğitip, karnını doyuran... her şeyini seninle paylaşan benim!
She said that she was impressed with the haul, man.
Vurgundan etkilendiğini söyledi.
Speaking of Fridays, I had sex in that bathroom with Jeff McNoughton. - Okay.
Cumadan bahsetmişken bu banyoda Jeff McNoughton'la seks yapmıştım.
He will not let you be tried beyond what you are able to bear but with the trial will also provide a way out, so that you may be able to endure it.
Katlanabildiğin şeylerin ötesinde yargılanmana izin vermez ama sınavla birlikte bir çıkış yolu da verir ki, katlanabilesin diye.
That, boys and girls, is what we're dealing with.
Baylar, bayanlar işte karşı karşıya olduğumuz şey bu.
Maybe that has something to do with the fact that your boss was one of the dominatrix's clients.
Belki bu patronunun sadomazoşistin müşterilerinden biri olmasıyla ilgilidir.
Can you imagine what that would be like, growing up with a father that cares that much?
Böylesine ilgili bir babayla büyümenin nasıl olacağını hayal edebiliyor musun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]