You had me at traduction Turc
760 traduction parallèle
If that man was dangerous and if he held a weapon at me would you run to save me again like the last time? What if he had a gun in his hand?
Tehlikeli biri olsaydı ve silahla saldırsaydı geçen seferki gibi beni korumak için önüme mi atlayacaktın?
You didn't even tell me she had blue eyes. And deep blue eyes at that.!
Bana onun mavi gözlü olduğunu bile söylemedin, hemde koyu mavi.!
Mr. Matuschek, the last time I had the pleasure to be at your apartment was several months ago when you sent me after your briefcase.
Bay Matuschek, dairenize gitme zevkini en son bir kaç ay önce çantanızı almak için gittiğimde yaşamıştım.
If I had a balloon that would take me there and back, mind you, I don't know that I wouldn't have a go at it.
Beni oraya götürecek bir balonum olsaydı ve geri getirecek tabii ki. Gitmemek için bir neden göremiyorum.
You had a moustache at the time, and you tried to meet me in the casino.
O zaman bıyığınız vardı ve benimle casinoda tanışmaya çalıştınız.
Why do you keep looking at me as if I had a hole in my head?
Neden bana kafamda bir delik varmış gibi bakıyorsun?
Tell me Judge Brisson had you ever heard of Monsieur Journet before you arrived at La Morte Rouge?
Söyleyin bana Yargıç Brisson siz La Morte Rouge'a gelmeden önce Bay Journet'i hiç duymuş muydunuz?
- Whit used to look at me... shake his head, and wish I had brains like you.
- Whit, bana bakıp kafasını sallar, ve senin gibi zeki biri olmamı diler dururdu.
You would have laughed at me if I had demanded matches and burned those last rubles I've got.
Karşılığında bir talebim olsa bana gülerdiniz, ve ben son rubleme kadar yakardım.
I'm saying if you had lied... That you told me you were at home when you weren ´ t
Diyorum ki evde değilken bana evdeyim diye söylemişsen eğer...
Why, you came over and visited me at the fort. And we had a party.
Beni kalede ziyaret etmiştin, bir parti düzenlemiştim.
Guess you haven't never had a look at me without my whiskers and all cleaned up.
Beni daha önce sakalsız ve temiz hiç görmemiştiniz.
Herr Moyzisch, do not look at me as if you had a source of income other than your salary.
Bay Moyzisch, lütfen maaşınızdan başkaca bir gelir kaynağınız varmış gibi... bakmayın bana..
At my house, with your dear mother and me, you had the very best o all possible worlds
Evimizde, değerli annen ve benimle, Mümkün olan en iyi hayatı yaşadın.
First, you had to get me to keep my mouth shut at the inquest, didn't you?
Birkaç yalan o işi halletti.
I had to throw myself at you to get you to ask me to dance and then you walk me home and won't even talk to me.
Benimle dans etmen için kendimi ortaya atmam, benimle konuşman için bu saate kadar beklemem gerekti.
If your father had listened to me, you wouldn't be going to war at 19.
Eğer baban beni dinleseydi, 19 yaşında savaşa gitmezdin.
I just figure that since you met me at the Blue Dragon that you took it for granted that I'd had other boyfriends before you.
Benimle Mavi Ejderha'da tanıştığından dolayı, sandım ki senden önce erkek arkadaşlarım Olmasına göz yumdun.
You know, I don't suppose it's very romantic of me... to bring it up at a time like this but... you realize we haven't had any dinner yet?
Sanırım bunu böyle bir anda söylemem pek romantik olmaz ama akşam yemeğini hala yemediğimizin farkında mısın?
Yeah, she was afraid you were sore at me, so she had me rush the growler.
Evet, bana kızmandan korktu, bu nedenle bana hemen bira fıçısını getirtti.
Excuse me, you told me you're waiting here for a many who left a year ago, of whom you've had no news at all!
Bir yıl önce gitmiş ve o zamandan beri hiç haber almadığın birini beklediğini anlattın.
* * l * m counting on you not to lose your nerve, for only you can help me. * * * * l * ve had a serious accident, but I * m not in danger at the moment,
Sadece sen bana yardım edebileceğin için, kesinlikle moralini bozmamalısın. Ciddi bir kaza geçirdim ama ölüm kalım meselesi olmasına rağmen şu an için bir tehlike yok.
If you'd mixed with intelligent people, you wouldn't be glaring at me if I've had committed some crime.
Eğer biraz zeki insanların arasına karışmış olsaydın, sanki bir suç işlemişim gibi bana bakakalmazdın.
You said you would pick me up, and at the last minute, I had Gil come...
Ama demiştin ki...
I tried to... convey my regrets for whatever pain I might be causing him, and then, just then, you had the police call to invite me to meet you at the 24th Precinct.
Ona, sebep olabileceğim tüm acılar için üzüntümü belirtmeyi denedim... Ve sonra... hemen ardından... Sen polislere beni arattın ve 24.
At the police station, they told me you had beaten up a large Chinese gentleman.
Karakolda bana senin iriyarı bir Çinli beyefendiyi dövdüğünü söylediler.
Had Ugo looked at me the way you do, he'd have found out a lot.
Ugo bana senin baktığın şekilde baksa hakkımda bir sürü şey öğrenirdi.
You'll have to forgive me, Strutt, I've had a bit of trouble at the hunt.
Beni affedin, Bay Strutt. Avda bir problem olmuş.
Yesterday I had a Mexican who said, "If you know anyone around here who could pass for me, I'll give him a gun and a horse." "Why?" I say.
"Beni buradan götürecek birini tanıyor musun, ona at ve silah veririm" diyen bir Meksikalı vardı. "Neden?" dedim.
You've already had a fairly critical look at me.
Zaten beni de baştan aşağıya süzdünüz.
Without you to back me up, I had no reason to be at George Corley's house, you knew that.
Sen bana arka çıkmayınca George Corley'ın evinde olmak için bir sebebim olmayacağını biliyordun.
You can believe me... the bank at Daugherty never had that much cash in its safe at any point.
İnan bana Daugherty bankasında hiç bu kadar nakit para olmamıştı.
- Well, answer me this then why didn't Jocasta play the blancmange at singles while you and Sandra and Alec and David had a proper game of doubles with four people?
- Öyleyse yanıt verin neden Jocasta pelteyle karşılıklı oynamadı? Bu arada siz, Sandra, Alec ve David dört kişiyle doğru düzgün çiftli oynardınız.
My dear Rodya, It's over two months since I last had a talk with you in by letter, which has distressed me and even kept me awake at night, thinking.
Canım Rodya'm son mektubunun üzerinden iki ayı aşkın bir süre geçti.
I had hoped to get around you, but, no, you saw through me at once.
Sizi ikna etmek mümkün değil. Sizinle anlaşabileceğimizi sanmıştım ama benden baskın çıktınız!
They told me at the Emerald House you had a room for rent.
Emerald House'ta bana, burada kiralık odanız olduğu söylendi.
If only you and, uh... Beryl had come to me earlier, I could've done it without any risk at all.
Eğer daha önce... gelmiş olsaydınız hiç risk olmayacaktı.
- Thank you. When I was over at your house there the other day, and I was climbing up and down that ladder, I tell you, I had a thought. Something else occurred to me, uh, that's been keeping me awake at night.
- Geçen gün evinizde, merdivenden inip çıkarken konuştuklarımızdan bir şey aklıma takıldı uyumaya çalıştıkça kafamı karıştırıp beni uyutmayan bir şey.
You're lookin'at me like I had two heads.
Bana sanki iki kafam varmış gibi bakıyorsun.
I hear you are a tiger killer and had also been an instructor at Yang Wu County why haven't you sucked up to me yet?
Bir kaplanı öldürdüğünü duydum ve ayrıca Yang Wu şehrinde dövüş eğitmenliği yaparmışsın Amma burada işler bize göre yürür burada olduğun sürece
And I had to convince you to fight because we, father and son have to survive at any costs. Forgive me and understand those who walk the way of hell.
Beni affet ve bir gün ölecek olmama rağmen cehenneme giden yolda yaşadığım her günün benim için acı dolu bir gün olduğunu anla.
But I'll tell you something, I never woke up in the morning... and had to look at someone that made me sorry that I was there.
Fakat sana bir şey söyleyeceğim, Hayatımda hiçbir sabah, uyandığımda... birinin yüzüne bakıp da, orada bulunduğum için pişmanlık duymadım.
Tell me, tell me! Sir, you were in a green meadow, on a white horse, had pulled your sword, were attacking to Seferoğullari.
Efem, siz yeşil bir çayırda, beyaz bir atın üzerinde kılıcınızı çekmiş, Seferoğullarına hücum ediyordunuz.
I can't drink at the café because you had me banned.
Kafede içemem çünkü bana yasakladın.
If I had taken a nap here... as I usually did at this hour... you might have killed me, if you wanted to
Eğer her zaman olduğu gibi... gene akşam uykumu alsaydım... beni kolaylıkla öldürebilirdin, eğer isteseydin!
At that time, had I known how to be direct, I would have said to you : " Vera, you're freeing yourself of me.
O zaman size karşı açık olup, şöyle söylemeliydim : " Vera, kendinizi benden kurtarıyorsunuz.
Will you believe me if I tell you I had no intentions at all? Except to help you.
Size yardım etmek dışında hiçbir amacım yoktu desem, bana inanır mısın?
You didn't tell me three of the four survivors at the base had died.
Üsteki dört yaralıdan üçünün öldüğünü bana söylemedin.
And you want to tell me about that confrontation you had at the reception, Mr. Sears?
Bunu ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz? Resepsiyondaki tartışmanız hakkında bir şeyler söylemek ister misiniz, Mr. Sears?
Would he love me I wonder if you had told him, I would never receive you at the castle?
Sizi şatoya kabul etmediğimi söyleseniz de severmiydi acaba?
If you had told me earlier that it's his turn, then I would at least get my gold.
Daha önce.. söyleseydin paramı alabilirdim
you had me 26
you had a bad day 18
you had sex 37
you had it coming 17
you had fun 22
you had your chance 121
you had it 22
you had 116
you had sex with her 19
you had me worried 35
you had a bad day 18
you had sex 37
you had it coming 17
you had fun 22
you had your chance 121
you had it 22
you had 116
you had sex with her 19
you had me worried 35