Young one traduction Turc
2,067 traduction parallèle
Clear your mind, young one, and you will see the path.
Zihnini açık tutarsan ufaklık, yolu göreceksin.
Quite a young one.
Oldukça gençmiş.
Smells human to me. A young one.
- Bana insan kokusu gibi geldi.
Don't mind me, young one.
Bana aldırma, genç.
I had thought initially it was just the one adult loose in the lake, but seeing the young ones means there could be a nest, probably somewhere remote on, like, one of the islands.
Başlangıçta gölde sadece bir tane yetişkin olduğunu düşünüyordum ama bu yavruya bakılırsa bir yuva olabilir büyük ihtimalle bir ada gibi gözden uzak bir yerde.
Kylie, take this young one out in the pram.
Kylie, şu bebeği arabasından çıkar.
What is that gotta do with her? The young one over there.
Bunun onunla ne ilgisi var?
She's too young and you're not the right one.
Daha çok genç ve sen doğru kişi değilsin.
One of my tenants told me the young girl was looking for work.
Kiracılarımdan biri bana genç kızın iş aradığını söyledi.
Yes, I remember there was a certain young turnkey here once, by the name of Jackson, and he paid his addresses to... not the daughter, no, the sister of one of us, a rather distinguished collegian.
Evet, bir zamanlar orada güvenilir genç bir gardiyan olduğunu hatırlıyorum, Jackson isminde ve... oldukça seçkin bir üniversiteli olan bizden bir adamın kızına değil de kız kardeşine içini döktü.
He's still young, but looking for that one single luck.
Hala genç, ama o tek bir şansı arıyor.
One of these pills will make a hundred year old iman young... enough to have sex with women,
Bu haplardan bir tanesi bile yüz yaşındaki bir erkeğin cinsel ilişkiye girmesini sağlayabilir.
Maybe one day, one of you fine young men will earn that medal in defence of this great nation.
Belki bir gün, siz genç delikanlılardan biri bu büyük ulus için çarpışıp bu madalyayı kazanır.
I heard that Young-ee is one of them
Young-ee'nin de onlardan biri olduğunu duydum.
Have you not heard that desire makes one young!
Arzunun insanı gençleştirdiğini duymadın mı sen!
No one's lasted more than a day, but I think you're perfect because you're young, you're fun, and you don't wanna go to prison.
Hiçbiri bir günden fazla dayanamadı, ama bence sen çok uygunsun, çünkü gençsin, eğlencelisin ve hapse girmek istemiyorsun.
The young boy's father, the one who carried the White Spear and blew the whistle for the hunt.
Genç oğlanın babası Beyaz mızrağı taşıyan ve avı başlatan düdüğü çalan adam.
Let's take a closer look at one of our newest young guns.
Şimdi aramıza yeni katılan genç oyuncularımızdan birini yakından tanıyalım.
A single mother with sixty-one kills... so young.
61 kişiyi öldüren genç anne.
With Cristina in mind, Mark and Judy asked along the son of one of his business partners an eligible young man Mark thought she might like.
Cristina'yı da hesaba katan Mark ve Judy, onun hoşlanabileceğini düşündükleri Mark'ın iş ortaklarından birisinin seçkin ve genç oğlunu da davet ettiler.
You are young, Krabat, but one day you will understand that.
Daha gençsin Krabat. Bir gün bunu sen de anlayacaksın.
Today one out of three young adults has a sexually transmitted disease.
Bugün her üç yetişkinden biri cinsel yolla bulaşan hastalığa sahip.
No one so young should be so sad.
Senin gibi gençler böyle hüzünlü olmamalı.
But one night'when I was still pretty young, I couldn't sleep... ... and I went into the living room and there Was Pops in his beat-up robe... ... watching some old race recordings.
Hâlâ küçük olduğum zamanlarda, bir gece uyuyamamıştım, oturma odasına gittim ve babamı eskimiş kaftanı ile oturmuş eski yarış kasetlerini izlerken buldum.
But I guess when one's young, it seems very easy to distinguish between right and wrong.
Ama sanırım insan gençken doğruyla yanlışı ayırmak ona kolay gelir.
You know, when I was young I dreamed that one day I'd fly a starship or even visit Sanctuary.
Bilirsiniz, ben gençken Bir gün bir yıldız gemisi ile uçmayı hayal ederdim Yada sadece uzay üssünü ziyaret etmeyi.
Your sister plays with extraordinary feeling for one so young.
Kardeşiniz yaşına göre olağanüstü duygularla çalıyor.
That young fella who left, don't give one to him.
Az önce çıktığımı söyle. Ona sakın verme.
I'd listen to young Stephen on this one.
Bunda Stephen'a katılıyorum.
Which one of you beautiful young women is my date tonight?
Bu akşam bu güzel bayanlardan hangisi benimle çıkıyor?
Pick one, young lady.
Bir tane seç küçük hanım.
Maybe Victor and I can go for a last one at The Green Man, or perhaps this charming young lady might be prevailed upon to allow us to wait.
Belki Victor'la gidip çekici genç bayan için yeşil bir adam bulabiliriz.
The early menopause can affect as many as one in every four women, even as young as 34.
Günümüzde erken menopoz her dört kadından, birini etkilemekte olup, 34'lü yaşlara kadar etkisini göstermeye başlamıştır.
Mom was young, beautiful, inevitably one day...
Annem genç ve güzeldi ve kaçınılmaz bir şekilde bir gün...
You're too young for one, too far north for the other,
Birisi için çok gençsin, diğeri için çok kuzeydesin.
Just maybe, somebody, some young girl like Matya really existed at one point, and bad things happened to her.
Az bir olasıIık da olsa, belki bir tarih Matya gibi bir genç kız gerçekten yaşamış, ve başına kötü şeyler gelmiş olabilir.
You're so perceptive for one so young.
Sen genç birisine göre çok ferasetlisin.
Claire, believe it or not, I was a teenager once. An enterprising one not unlike you, young lady.
Senin aksine, ben daha bir gözü pektim, küçük hanım.
Death of a loved one is always tragic But the death of a young person can be particularly painful.
Sevdiğin birinin ölümü her zaman üzücüdür ama genç birinin ölümü çok daha acı verici olabilir.
I write this in hope that one day, many years from now, I would be able to go back and remember what my life was like, when I was a young and confused adolescent, desperately trying to understand myself in the world I live in
Bunu bir gün şu andan yıllar sonra geri dönüp hayatımın nasıl olduğunu, genç ve kafası karışık bir insanken yaşadığım dünyada çaresizce kendimi anlayabilmek için nasıl çabaladığımı hatırlayabilmek umuduyla yazıyorum.
- You know which one I like, that young Chinatown...
— Hangisini beğendiğimi biliyorsun küçük Çin Mahallesi...
How'd you like one of those, young lady?
Bir tane ister misin, genç bayan?
Whatever. That young man gave one hell of a blowjob.
O çocuk çok iyi ağzına alırdı.
Leviticus, Chapter 1, Verse 12 "... she is to bring two doves or two young pigeons, one for a burnt offering and the other for a sin offering. "
Leviller, 1.Bölüm 12.Ayet... kadın iki güvercin almalı biri yanan kurban, diğeri günahlarının affı için.
Mr. Yamamuri say he think if Muhammad Ali was still young man no one ever defeat him.
Bay Yamamuri diyor ki, Muhammed Ali hâlâ genç olsaydı kimsenin onu yenemeyeceğini düşünüyormuş.
One who smells good, who's young, less decrepit than you, but my imagination can't manage it.
Güzel kokan birini genç ve senden daha enerjik birini ama hayal gücüm bu işin üstesinden gelemedi.
But I'd trade it all in for just one more afternoon... with this young 18-year-old girl from Milford, Kentucky.
Fakat hepsini o Kentucky'li 18 yaşındaki genç kızla bir öğleden sonrası daha geçirebilmek için verirdim.
Young man, you're not the only one with problems.
Genç adam, sorunları olan bir tek sen değilsin.
You know those clean-cut, churchgoing young men, who are model kids, and good to their neighbors and quote the Bible, and never do a wrong thing, and then one day, for whatever reason, they grab a rifle, go to a tower and pick off everyone in town?
Düzenli olarak kiliseye giden, yaptıklarıyla örnek olan komşularıyla iyi geçinen, incilden alıntılar yapan ve hayatlarında hiç yanlış bir şey yapmayan o genç insanları bilirsiniz. Ama sonra bir gün herhangi bir nedenle ellerine bir tüfek alıp, bir kuleye çıkıp kasabadakileri bir bir vururlar.
Today a young man on acid realised that all matter is merely energy condensed to a slower vibration, that we are all one consciousness going through itself, subjectively, there's no such thing as death, life is only a dream,
Bu gün LCD kullanmış bir genç adam bütün meselenin sadece, hepimizin tek bir bilinç halinde içinden geçtiğimiz daha yavaş bir titreşime yoğunlaşan enerji olduğunu fark etti. Ölüm diye bir şey yok, yaşam sadece bir rüya, ve siz kendinizin hayal ürünüsünüz.
She will become one of those statistics, an unsolved case involving a relatively unknown young woman.
Bu dava da, bir genç bayanın öldürüldüğü, çözülemeyen davalar arasındaki yerini alacak.
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one hundred 76
one more chance 34
one more minute 37
one step at a time 173
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one more hour 17
one hundred 76
one more chance 34
one more minute 37
one step at a time 173
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20