Свет погас traduction Turc
100 traduction parallèle
Он пошел на кухню за водой, свет погас и... мой муж пропал.
Su içmek için mutfağa gitmişti birden ışıklar söndü ve kocam ortadan kayboldu.
Свет погас.
Işıklar sönmüştü.
Но свет погас около одиннадцати и с тех пор не работает.
Ama..... saat 11 : 00'de bozuldu. Bir daha da düzelmedi.
"Без предупреждения, будто свет погас, так же быстро..." "Что-то должно вернуть меня к жизни :"
Uyarı yok, ışığın düğmesini kapatmak gibi.
"Хоть бы свет погас, хоть бы свет погас!".
"Işıklar sönecek, ışıklar sönecek."
Здесь свет погас...
Işıklar söndü.
Свет... свет погас.
Çok fazla gürültü yapıyorsun. Garak!
Свет погас безо всякой причины.
Hiç sebep yokken elektrik kesildi.
Представь это... первая ночь, свет погас.
Düşünsene... ilk gece ışıklar söner.
Но теперь и этот свет погас.
Ama daha sonra güneş hiç doğmadı.
Мы как раз собирались ужинать, когда вдруг свет погас.
Tabii ki gördük. Tam yemek hazırlıyorduk birdenbire ışıklar söndü.
- Свет погас и телевизор отключился.
- Işıklar ve TV gitti.
Знаете, ап - свет горит, ап - свет погас.
Hani şıklatırsınız ışıklar yanar. Bir daha şıklatırsınız kapanır.
Свет погас.
Elektrik gitti.
Свет погас.
Bir karartma mı?
- Почему свет погас?
- Ne oluyor?
Все просто остановилось, и свет погас.
Pardon... Bir anda her şey durdu ve kapkaranlık oldu.
Свет погас.
Elektrik kesildi.
Свет погас.
Aydınlık yok.
- Сначала погас свет, потом Томми упал.
- Işıklar gitti, sonra Tommy.
А потом... Яркий свет, заливавший для меня мир, снова погас. И никогда больше, ни на один миг, с тех пор не было в моей жизни света ярче тусклой пожелтевшей лампочки.
Ve sonra dünyamı aydınlatmak için açılmış projektör yeniden kapanmıştı ve o gün, bu gün şu isli fenerin ışığından daha güçlü bir ışık olmadı hayatımda!
После этого там погас свет, но она успела прекрасно разглядеть и мальчика, и его отца.
Cinayetten sonra ışıkların söndüğünü söyledi. Ama çocuk babasını öldürürken onu net olarak gördüğünü söyledi.
Когда погас свет, круг был нарушен.
Zavallı bayanın çığlığını duydum.
Когда погас свет, мистер Скотт, кто держал вас за руку?
Işıklar kesildikten sonra, elini kim tutuyordu?
Но это ничего не значит, капитан, в такой-то маленькой комнате. Свет погас.
Işıklar sönüktü.
Свет погас!
Hey, elektrik gitti.
- Вот когда погас свет!
Yapma! - Işıklar kesildiğinde olmuş olmalı!
Где ты был, когда погас свет?
Işıklar kesildiğinde sen neredeydin?
Когда погас свет, я как раз стояла на сцене в "Доме у дороги".
Roadhouse'un sahnesindeyim ve ışıklar sönmüş.
Что стало бы с ним, если бы погас свет в больнице, и мы застряли там в лифте? "
Bebekle hastanede ya da asansördeyken elektrikler kesilse ne olur? " dedim.
Но погас свет.
Ama elektrikler kesildi.
- Что за черт, почему погас свет!
Bu ışıklara ne oluyor?
- Так свет в холодильнике погас...
- Buzdolabımın lambası yanmış.
! - Погас свет. Сотни людей убежали.
Işıklar, kesilince yüzlerce insan kaçıverdi.
√ де € дурачилс € со своими дружками среди болот и рощей... ¬ тот момент свет вновь погас!
Okul arkadaşlarımla bataklık ve çalılıklarda dolaşır. O anda elektrikler tekrar kesildi.
В которых свет моей души погас, попытка влиться в них не удалась, нить прервалась.
Ama ruhumun titreyişinin, gölde yansıması bana... Tüm kuşkularımın yeraltından katlanarak... Sana doğru yoğunlaştığını gösteriyor.
Свет в духовке только что погас.
Fırının ışığı yanmıyor.
Помнишь, как погас свет несколько лет назад?
Bir kaç yıl önceki şu ufak kesintiyi hatırlıyor musun?
Погас свет.
Elektrikler gitti.
- Никто, свет не погас.
- Hiç kimse söndürmedi.
Поэтому, когда погас свет, ты нанесла свой удар.
Bu yüzden ışıklar gittiğinde, içindeki şeytanı ortaya çıkardın.
Ди таскала её, сама о том не зная, пока не пришла сюда, пока не погас свет, и она, испугавшись, не уронила сумочку на пол и какашка упала здесь прямо перед нами.
Ve Dee bütün bunlardan buraya gelip ışıklar kesilene kadar bihaberdi, çantasını yere düşürdü,... ve kaka çantadan çıkarak şu an bulunduğumuz yere düştü.
Я заново буду переживать прошлую зиму, когда мы сидели в той лачуге, в Монтане. Как погас свет, как выветрилось тепло, и как мы надрывались от смеха, когда ты пытался мне объяснить, для чего нужен спектрометр.
Geçen kış, elektrik ve ısı gittiğinde Montana'daki o kabine sıkışıp bana spektrometre zımbırtısını anlatırken çatlayana kadar güldüğümüzü hatırlayacağım.
Мы были еще высоко, просто летели, но был звук потом погас свет, и вспышка.
Halen epey yukarılardaydık ve uçak düzgün bir şekilde yol alırken birden bir ses geldi ışıklar yandı ve ani bir ışık çaktı- -
Ой, свет погас.
Elektrikler kesildi!
Чуть взглянул на свет и уже просишь, чтобы он погас? Наверное, глаз жаль?
Etrafa yaydığım ışığı, o cismani ellerinle bu kadar çabuk mu söndüreceksin yani?
Когда я выводил Шавеза из камеры, погас свет.
Işıklar söndüğünde, Chavez'i hücreden dışarı çıkartıyordum.
Посмотрите на меня, погас как свет.
Şu halime bakın, uyuya kalmışım.
Погас свет, прозвучал выстрел... Полицейский мёртв, а Джей Ди Данн схватил ключи и выбрался отсюда.
Işıklar gitti bir silah patladı Şerif yardımcısı öldü ve JD Dunn anahtarları aldı.
Свет на кухне только что погас.
- Mutfağın ışığı söndü.
Я испугалась, потому что погас свет.
Burda elektriğin kesilmesinden hoşlanmadım.