Так не годится traduction Turc

Ты же знаешь, что так не годится, когда старая женщина живет с мужем и женой.

Karı kocayla yaşayan bir ihtiyar ; bunun hoş olmadığını biliyorsun.

И вам так не годится, ей-богу, не годится.

kibar bir hanıma yapılabilecek en büyük ahlaksızlık olur.

Так не годится, товарищи.

Bu böyle süremez yoldaşlar.

Нет, душа моя, так не годится.

Hayır, olmuyor, yapamıyorum.

- Нет, так не годится!

- Hayır, hayır, hayır! Hepsi bu değil!

Нет! Нет! Так не годится, я лучше сам возьму её.

Şimdi bunu almama izin versen iyi olacak.

Так не годится, мистер.

Oh, çizgiyi aştınız bayım.

Так не годится.

Bak, bu olmaz işte.

Так не годится, она — наша лучшая официантка.

Olmaz - o bizim en iyi garsonumuz.

Так не годится!

Buna müsaade etmeyeceğim!

- Так не годится.

- Bundan emin değilim.

Так не годится.

Mutlu değilim.

Даг, так не годится.

Aynen böyle söyle!

Простите, но так не годится.

- Bu işe yaramayacak. - Bana yalan mı söyledin?

Так не годится.

- Hayır, bu çok karışık.

- Так не годится. 325.

Bu iyilik değil olmuyor, iyilik istiyorsan sana 325 yapayım.

Ты чай пьёшь? Так не годится.

- Çay mı içiyorsun?

- Так не годится.

- Bu şekilde devam edemezsin.

пожалуйста! раз-два! Так не годится!

Yakında uyanacağına eminim.

Так не годится.

Böyle olmaz. Ben...

- Так не годится.

- Bu doğru değil.

- Так не годится.

- Bu olamaz.

Так не годится.

Böyle olmuyor.

Так не годится.

Bu doğru değil. Ne?

Так не годится.

Bu olmadı.

Так не годится.

Daha iyisini yapabiliriz. Buraya gelmeli.

Так не годится.

Tam yerinde değil.

Так не годится!

Hiç müthiş değil!

Нет, так не годится.

Hayır, şimdi işe yaramaz.

Нет, так не годится.

Hayır. Tamam mı? Bu iyi değil.

Ты, конечно, симпатичная, но так не годится.

Sen çok güzelsin ama senin için doğru olan bu değil.

Иногда вы так говорите, как будто Шекспир вам и в подметки не годится.

Bazen sanki Shakespeare ayakkabılarını bağlamamış gibi konuşuyorsun.

Не годится пить его так, целыми стаканами.

Bak, o bardağı doldurmasan iyi olur.

Так это не годится.

Dur, bu iyi değil.

- Так, это не годится.

- Bunu kullanamayız.

Так совсем не годится...

Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil.

Так не годится.

Çok kötüydü.

Так не пойдет. Это совершенно никуда не годится.

Bu olamaz.

Так дрочить никуда не годится. Это типа как "Кто здесь?".

Öyle otuz bir çekmek bir şeye benzemez.

Я не лгу, но даже если это и так, ваш корабль моему в подмётки не годится.

Yanal söylemiyorum, ama öyle olsa bile, geminiz benimkiyle baş edemez.

Так не годится!

Yapmayın!

Я утверждаю, что Рита Монтгомери не годится быть матерью для Джеймса, и его физическому и эмоциональному состоянию будет нанесён ущерб, если он будет поручен её так называемой заботе.

Rita Montgomery'nin James'e annelik yapma için uygun olmadığını iddia ediyorum ve James'in annesine verilmesinin onu hem fiziksel hem de ruhsal açıdan kötü etkileyeceğini belirtiyorum.

Ну так вот, значит, Келлиган купила точно такую же сумочку, и я ей : "Чтобы больше я её у тебя не видела!", ведь куда ж это годится, когда у тебя такая же сумочка, как и у твоей подруги, так ведь?

İki kişinin aynı çantalardan kullanmasını... kim ister ki değil mi? Ve sonra...

- Так работать как ты - не годится.

- Çalışmanın başka yolu yok.

что... слыша фразы типа "она так себе"... и "она не годится на роль Принцессы"...

Bu çok acaip bir şey...

Так что предлагаю остановиться на обочине и все обсудить, пока не наломали дров. Годится?

Şimdi, bu iş kontrolden çıkmadan arabayı niçin kenara çekmiyorsunuz?

Так вы думаете, что лицо Сильвии не годится?

Sylvia'nın yüzünün uygunsuz olduğunu düşünüyorsunuz öyleyse?

Я живу одна. Мне не нужна большая зарплата, так что работа няни для меня вполне годится.

Çok da fazla bir maaşa ihtiyacım olmadığı için bakıcılık işi benim için gayet uygun.

Так много телепрограмм не годится для детей или христиан или людей в возрасте.

Televizyonun büyük bölümü çocuklara veya Hıristiyanlara veya yaşlılara uygun değil.

Так никуда не годится.

Hayatta olmaz.

Так вот, монолог Барри никуда не годится.

Bence bir çok yerde berbat.