Gidebilirim traduction Anglais
2,964 traduction parallèle
İstersen, senin için işe gidebilirim.
If you want, I'll go to work for you.
Yarın Malton'a gidebilirim.
I might go over to Malton tomorrow.
Ben yapabilirim, gidebilirim.
Uh, I can do it. I can go.
- Kuğu Tapınağına nasıl gidebilirim?
How could I get to Lan York Tze? Damn!
İki dünyayada gidebilirim, Odinin oğlu.
I walk in both worlds now, Odin-son.
Bu akşam görmeye gidebilirim.
He's still critical.
Artık onun için endişelenmeden gidebilirim.
Now I can go without worrying about him.
Mozzie'nin yerine ben gidebilirim.
I could go in Mozzie's place.
MIT'ye hala gidebilirim.
Oh! I could still go to MIT.
- Hatta oraya bile gidebilirim belki.
Maybe I'll even show up there. Oh, that's okay.
Şef, Scarborough'a gidebilirim.
Boss, i could go to scarborough.
Pekala, eğer istediğin buysa Sutton'ın ailesine gidebilirim, ya da ağabeyime, polis olan.
All right, I can go to Sutton's parents if that's what you want, or my brother, the cop.
Tivoli'ye nasıl gidebilirim?
I need directions to Tivoli.
Çeyrek milyon mil uzaklığında nereye gidebilirim ki?
Hmm, where could I go that's a quarter of a million miles away?
Arabam aşağıda, kendi başıma gidebilirim.
I got my own car, I can drive myself.
Eczaneye de gidebilirim.
Maybe I'll go to a drugstore.
Kendi yaşamımızı kurmamız gerektiğinin farkındayım ama nereye gidebilirim ki?
Fran, I can't afford it. Look, I understand that we both have to get on with our lives, but where am I supposed to go?
Ben de gidebilirim.
I can leave too.
Bunu Joan'dan gizleyerek, Ne kadar iler gidebilirim bilmiyorum.
I don't know how much more of this I can do while keeping it from Joan.
Midtown'a geçip, her gün metroyla okula gidebilirim.
I could go to Midtown, take the subway to school every day.
Gidebilirim isterseniz.
You know, I can leave.
Bayım tek başına çalışıyordu. Onu bırakıp nasıl gidebilirim?
Ahjussi is working hard by himself so how can I leave?
Üniversiteye gidebilirim, sağol.
Oh! I can go to college, thanks.
Jax, ben her yere gidebilirim.
Jax, I can go anywhere. I make good money.
Her zaman o kapıdan çıkıp gidebilirim Moz.
I can always walk out that door, Moz.
Sanırım kuaföre gidebilirim.
I guess... beauty parlor I can do.
Aptal moda defilesine gidebilirim.
I can handle this. I can handle some stupid fashion show.
Gerçekten gidebilirim.
No, I'm in.
Ama kendi başıma da gidebilirim, önemli değil.
But I can go by myself, not a big deal.
Kendim gidebilirim.
I can go by myself.
Ben nasıl onun yerine gidebilirim?
How can I go on her behalf?
Sonra hayallerimin peşinden gidebilirim.
Then I can follow my dreams again.
Bilmiyorum. Kız kardeşimle konuşmadan Altı ay gidebilirim.
I don't think I can go six months without talking to my sister.
- Daha da ileri gidebilirim.
Oh, I can go further. I can go further!
Evet, gidebilirim.
Oh, yes, I can.
Ve düşündüm de, ben de gidebilirim.
And... Well, I wondered if I might come as well.
Buradan sonra ben gidebilirim.
I can go from here.
Ben kendim gidebilirim.
I can go by myself.
Yani gidebilirim?
So I can go?
- Hamptons'a gidebilirim.
I could go to the Hamptons. By yourself?
- Nasıl seninle tanışmadan gidebilirim?
- How could I, without meeting you first?
Evet ben... Başka nereye gidebilirim ki pazar günleri?
Where else we'll be going on a Sunday?
Yani kasaba gidebilirim.
Which means I'm free to go to the butcher.
O yüzden Milner'ı yeterince gizleyebilirsek, ben de bu izin peşinden gidebilirim...
So if we keep the Milner return under wraps just long enough for me to follow it...
Eve ne zaman gidebilirim?
When can I go home?
Ancak buraya kadar gidebilirim.
This is as far as I go.
Nereye gidebilirim?
Where would I go?
Sadece onun yaptıklarını yaparak izinden gidebilirim.
I can only follow his example and do what he would have done.
Gidebilirim o zaman?
So I can go?
Ben gidebilirim.
- I could go.
Ben de oraya gidebilirim.
I could tell them you said hi.