Kalmam traduction Anglais
13,067 traduction parallèle
Bu manyakla burada tıkılıp kalmamızın tek sebebi sensin.
You're the only reason we're stuck here with this psycho.
Ne yani, şimdi de bir mağarada otuz yıl boyunca tek başıma kalmam mı gerekiyor?
So now I have to sit alone in a cave for 30 years?
Kazanacak bir oyun kalmamıştı.
No more games to win.
- Burada kalmamız gerektiğini düşünüyoruz.
- We think we should stay here.
Kalmam lazım Sadece küçük bir şans olsa bile, zorundayım.
I have to stay. Even if there's just a small chance, I have to.
Böylece yalnız kalmamış olursun.
That way you're not alone.
- Sen de futbol antrenmanına bu sefer sakın geç kalma. - Kalmam.
I've never seen bras made of this fabric or design.
Çölde bir çok gece hayatta kalmamı sağladı.
Kept me alive for many a night in the desert.
Siz gelmeden önce, günlerin tadı tuzu kalmamıştı.
Before you and your men arrived, all of our everyday pleasures had been taken from us.
- Çok geç kalmam.
- I won't be too late.
Dinle, neden kalmamız gerekiyor?
Listen, why don't we stay in touch?
Senin işini benim yapmak zorunda kalmam beni sinirlendiriyor, Mikiavich.
Makes me angry to have to do your work, Mikiavich.
Bir arada kalmamız gerektiğini biliyordum!
I knew we should've stayed together.
Hayatta kalmam bir mucizeydi.
That it was a miracle I survived.
Gün boyunca uyanık kalmam gerek.
I need to be awake during the day.
Çok geçe kalmam.
I won't be gone long.
Anneme ve babama yardım edeyim diye bu sefil işte kalmamı istiyorsun.
You just need me to stay here in my miserable job, so I can help Mum and Dad.
Ne kadar kalmamı istersen.
For as long as you want me to.
Bizim geri kalmamızı istemedi.
She didn't want to hold us back.
Tanrı geç kalmamızı istemez, değil mi?
God does not want us to be late.
En azından Henry'yi okuldan alırsan geç kalmam.
Would you at least pick Henry up from school so that I'm not late? No!
Sakin kalmam gerektiğini, serbest kalacağımı söyledi.
He tells me to be calm, that I will be freed.
Ve hayatta kalmamın tek sebebi Çünkü güçlülerim tarafından korunuyorum.
And the only reason I've survived is'cause I'm being protected by the strong.
Tankta su kalmamış.
There's no water in the fuel tank.
Yaa, yeterince aç kalmamışsın belli ki.
Evidently not hungry enough.
Elbette ki, benim Londra'da kalmam gerekir.
Of course, it's necessary that I remain in London.
babanla uzaklaşmana sebep olmayı hiç istemem Kendisinin, böyle söylediğim için affet ama fazla zamanı kalmamış olabilir.
I would hate to be the cause of an éloignement between you and your father, who, forgive me, might not have long left.
Birkaç gün içinde olanlardan hiçbir iz kalmamıştı.
In one or two days, there was no trace of it ever happened.
Pistte... pistte kalmamızı mı istiyorsun?
You want... you want us to stay with the track?
Yalnız kalmam gerek.
I just need to be alone.
Burada ne kadar kalmam gerekiyor?
How long do I have to be in here?
Kalmamı ister misin?
You want me to stay?
- Kapatacak yüzü pek kalmamış.
- There wasn't much of a face left to cover.
Fazla mesaiye kalmam lâzım çünkü hiçbir şeyim kalmadı.
You know, i gotta pick up a shift'cause after that, i got nothing.
- Uzun süre kalmam gerek.
- You have to stay here for a while.
- Başka seçeneği kalmamış gibi.
- Sounds like no choice at all.
Benim kral olarak kalmamı isteyip istemeyecekleri yerdir.
Where they will decide whether they wish for me to remain king.
Salzburg Festivali sırasında yanımızdaydı. ve son altı haftadır onun apartmanında kalmamız konusunda ısrar ediyor.
She stayed with us once during the Salzburg Festival and for the last six weeks, she has insisted we stay here in her apartment.
Neden anneannemle kalmam gerekiyor?
Why am I going to stay with grandma?
Crain'e pek bir şey kalmamıştı.
That didn't leave much for Crain.
- Tony'de falan kalmam ben.
I'm not gonna be staying at Tony's.
Anlaşılan çok vakti kalmamış.
He hasn't got much longer apparently.
Bizde kalmamıza izin verdiğiniz için tekrar teşekkür ederim çocuklar.
Thank you guys again for letting us stay with you.
Umarım biraz burada kalmamın sakıncası yoktur.
I hope you don't mind me being in here for the moment.
Diyorlar ki, Mary öldüğü için iblisi besleyecek kimse kalmamış.
They say that'cause Mary's dead there's no one left to feed the demon.
Buradan çıkmamızın tek yolu sakin kalmamızın tek yolu.
The only way we're gonna get out of here is if we keep calm.
Şimdiye kadar konuşmamıza gerek kalmamıştı.
We didn't have to until now.
Bu görev bizim hayatta kalmamızla ilgili, açık ve seçik.
This assignment is about our survival, plain and simple.
Neden gece kalmam için beni davet ettin?
Why'd you invite me to stay the night?
Çok özür dilerim ama daha birkaç saat burada kalmam gerekiyor.
I'm really sorry, but I've got to be here for a couple more hours.
Zinde kalmamı sağladı.
It kept me honest.