Kalmayacağım traduction Anglais
1,930 traduction parallèle
Böyle bir hakaret karşısında kayıtsız kalmayacağım.
I will not allow this insult to go unchallenged.
Çok uzun kalmayacağım diye Vanessa'ya söz verdim.
I promised Vanessa I wouldn't stay too long.
Böylece sıkıcı ve boktan laflarını dinlemek zorunda kalmayacağım.
So I don't have to listen to your boring shit any more.
Fazla uzun kalmayacağım.
I won't be long.
Evimi temizletmek için insanlara para ödüyorsun. Böylece eve dönme zorunda kalmayacağım.
You pay people to clean up my house so I won't have to go back.
- Fazla uzun kalmayacağım.
- Wait! It wouldn't take long.
Peki, buna takılıp kalmayacağım, ama o feci bir öpücüktü!
Ok, not to keep dwelling on this, But that was some kiss!
Fazla kalmayacağım.
I won't be staying long.
Eğer öyleyse, ben de buna kayıtsız kalmayacağım.
If that be so, I won't be indifferent either.
İlk olarak ne yapabileceğimi görecekler, Tamamen yeni bir hayatım olacak, ve ben asla başka bir efendiye cevap vermek zorunda kalmayacağım.
Once they see what I can do, I'll have a whole new life, and I'll never have to answer to another master again.
Sadece Şeytani Bilimler Panayırı'nı kazanmakla kalmayacağım.
I won't stop at just winning the Evil Science Fair.
Hayır, geç kalmayacağım.
No, I'm not late at all.
Ama çok kalmayacağım.
But I'm not putting out.
Senin o gülünç sesini bir daha duymak zorunda kalmayacağım için memnunum.
It'll be a pleasure not to have to hear the sound of your ridiculous voice ever again.
- Uzun kalmayacağım. Yemin ederim, Rog. Lütfen.
- I am not gonna stay long, I swear, Rog.
Uzun kalmayacağım.
I won't stay long.
Durup sana yardım etmeseydim şimdi ne olurdu... Ben bu orospu çocuğuyla aynı odada kalmayacağım.
I'm gonna go to another room... as far away as possible from this son of a bitch.
Burada fazla kalmayacağım.
Ain't gonna be in here long.
Haydi, Ben burada kalmayacağım.
Come on. I am not staying here.
Yok, ben olmaz - Orda kalmayacağım.
No, i'm not gonna- - I'm not gonna stay here.
Böylece seni bir daha görmek zorunda kalmayacağım değil mi?
And I'll never have to see you again?
- Söz veriyorum altında kalmayacağım. - Git.
I promise I'll make it up to you.
Bir de kesinlikle eminim ki bütün gün odamda tıkılıp kalmayacağım.
And I'm damn sure not gonna be stuck in my office all day long.
Hayatını bu şekilde mahvetmene seyirci kalmayacağım.
I'm not gonna watch you sabotage your life.
Uzun kalmayacağım.
I won't be long.
Kalmayacağım. Teşekkürler.
I will not take, thank you.
Burada kalmayacağım.
I won't stay here.
Parti dışı kalmayacağım.
I will not be out-partied.
Burada uyum sağlayacak kadar uzun kalmayacağım.
I will not be here long enough to fit in.
O kadar uzun kalmayacağım.
I'm not gonna be there that long.
Bu yenilginin altında kalmayacağım, Rastogi.
I won't accept defeat, Rastogi
Bak Raquel endişelenmene gerek yok, ömür boyu bu evde kalmayacağım.
Raquel, look... Don't worry, I'm not staying in this house for the rest of my life.
- Burada kalmayacağım.
I won't settle here.
Buradan atlamak durumunda kalmayacağım, değil mi?
I'm not gonna jump from here, am I?
- Ama çok kalmayacağımıza söz ver, tamam mı?
But promise we won't stay too long, okay?
Biraz daha altın biriktirdikten sonra bir daha o parlak gözlerine bakıp "Aklımdan ne geçiyordu?" diye düşünmek zorunda kalmayacağım.
Just a few more bags of gold salted away, and I will never again have to look into your shining eyes and ask myself, - "What was I thinking?"
Evet, "Görünmezlik Pelerinimi", böylece senin gibi ruhsuz diktatörlerle konuşmak zorunda kalmayacağım.
Yes, my'Cloak of Invisibility', so that I can avoid conversations with soul-less dictators such as yourself.
Şu çirkin bardağını altı gün görmek zorunda kalmayacağım.
I won't have to look at your ugly mug six days a week.
Yarıyıl bitene kadar ayrılmak zorunda kalmayacağımızı söylemiştin.
You told me we wouldn't have to leave until after the semester.
"Bir daha asla kahrolası bir yumurta kutusu fabrikasında çalışmak zorunda kalmayacağım."
"I won't have to work in a fucking egg carton factory ever again."
Burada kalmayacağım.
I'm not staying here.
Ben kalmayacağım.
I shall not stay.
- Burada fazla kalmayacağım söylenmişti.
I was told that i wasn't going to have to be here long.
- Hayır, uzun zaman kalmayacağım.
No, I'm not gonna stay long.
Ama kalmayacağım Sean.
Why?
Bayım. Ailemin konuyu öğrenmek zorunda kalmayacağı bir yolu yok mu?
Sir, is- - is there any way my parents don't have to find out about this?
En azından oyuncularımızı içeri gizlice sokmak zorunda kalmayacağız, değil mi?
At least we won't have to be sneaking our actors in and out, right?
Saat 16 : 10'da Saks temsilcileriyle toplantım var ve kokunun üzerimde kalmayacağını ümit ediyorum.
I have a 4 : 10 meeting with the reps from Saks, and I just hope for your sake this doesn't cling to me.
Zaten burada fazla kalmayacağım.
Not gonna be here long enough anyway.
Eğer sana bana yardım edersen burayı asla terk etmek zorunda kalmayacağını söylersem?
What if I told you that if you helped me you wouldn't have to leave here ever?
Burada fazla kalmayacağız, tamam mı?
We're not gonna be here long, okay?
kalmadı 44
kalmamış 19
kalmak istiyorum 46
kalmam 16
kalmanı istiyorum 30
kalmamı ister misin 17
kalmak mı 16
kalmalısın 16
kalmamış 19
kalmak istiyorum 46
kalmam 16
kalmanı istiyorum 30
kalmamı ister misin 17
kalmak mı 16
kalmalısın 16