Mý traduction Anglais
1,892,310 traduction parallèle
Yani ailemin çok doğurgan olduğunun ve çok çocukları olduğunun farkındaydı.
So, he's very aware that my parents are very fertile and there was a lot of kids.
Dedi ki babam orospuluk yaptığımı öğrenirse...
And he's saying that if my father ever found out that I was whoring around...
Ve sonra tabancayı alıp şakağıma dayadı, tetiği çekti. Babamın da aynı şeyi yapacağını ama kurşunları çıkarmayacağını söyledi.
And then he took the gun, he put it up to my... my temple, and he pulled the trigger, and he said he will do the same thing, but he'll keep the bullets in.
Babamı bana karşı çok kullanırdı.
He used my father against me a lot.
Babam polis memuruydu, her gün yanında silah taşırdı.
My father was a policeman, my father carried a gun every day.
Benim hayatımda Rahip Maskell'la tanışmadan önce de çok cinsel taciz vardı.
In my case... there was a lot of abuse in my life prior to meeting Father Maskell.
Daha önceden cinsel tacize uğradığım için ve annemle ilişkim sorunlu olduğu için, daha kolay bir av olarak mı seçti beni?
Did I get chosen by him because he knew I had been previously abused and the relationship with my mother and I was broken, I would be easier prey?
Babam eski kafalı birisiydi ve kızların üniversiteye gitmemesi gerektiğine inanırdı.
My father was an old-fashioned man who believed that girls really shouldn't go to college.
Ve üçüncü sınıfta, birden Rahip Maskell'ın ofisine gitmem gerektiği anons edildi.
And in my junior year, I suddenly got a call from the school office to go see Father Maskell.
Ve bana güvenilebilir, sınıf arkadaşlarının mahremiyetini gizli tutabilecek birini aradığını söyledi. Onların psikolojik yardım seanslarının notlarını yazacakmışım, sınavlara ve derslere falan girmem gerekmeyecekmiş.
And he told me that he needed someone he could trust, someone that would keep absolute confidentiality about my classmates... that would be typing notes on their psychological counseling, and that I could get out of...
Hafızamda çok eksik nokta var, onunla olduğum anlardan sadece bazı kesitler hatırlıyorum.
There's so many gaps in my memory of being with him, and I only have fragments.
İkinci senemin sonuna gelmiştim, yaz tatili başlayacaktı.
It was my... end of my sophomore year, so the summer was starting.
Ofisine en son çağrıldığımda dersler bitmişti, Rahibe Cathy ile sınıftaydım, kız kardeşim de bizimleydi.
The last time that I was called to his office, it was after school, and I was in the classroom with Sister Cathy and my sister was with me.
Suratımda bir panik ifadesi vardı.
I know that it was a look of panic on my face.
Kardeşim daha sonra Rahibe Cathy ile aramda sessiz bir onay anı gördüğünü söyledi.
My sister told me later on that she saw a flicker of acknowledgement between me and Sister Cathy.
Ben de kafamı salladım.
And I shook my head.
Gözümü kaçırıyordum.
I remember looking away, and I shook my head, and she...
Ve ona bakıp kafamı salladım.
And I looked up at her and I shook my head.
"İkisine de hayır deyip benimle evlenmeni isteyeceğim."
And I'm gonna say no to both and ask you to be my wife. "
Üçüncü seneme başladığımdan beri beni ofisine ilk kez çağırıyordu.
It was the first time that I was called to the office since I was back in... in my junior year.
Detaylı konuşmadık çünkü arkadaşım neler olduğunu bilmiyordu.
We didn't talk in-depth because my friend didn't know what was going on.
Ve ellerime bakarken bana iyice yaklaştı ve dedi ki...
And I'm, like, looking at my hands... and he came down real close... and he said :
Ve bana emredildiği gibi orayı hızla terk ettim ve anılarımı gömdüm.
And I walked out, dusted my feet, as I was told to do... and I buried it.
Lise yıllarım çok güzel geçmişti.
I loved my high school years.
Öğretmenlerimi ve arkadaşlarımı çok severdim.
I loved my teachers, I loved my friends.
1990'larda çok huzurlu bir hayatımız vardı çünkü anne babamın beni çok sevdiğini ve benimle gurur duyduğunu bilirdim.
In the'90s, I would say it was pretty idyllic in the sense that I always knew that both my parents really loved me and were really proud of me.
Babam bir marangoz, müteahhit olarak çalışırdı, annem de ayin vaiziydi, yani kiliseyle çok ilgilenirdik.
My dad worked as a carpenter, as a contractor, and my mom was a Eucharistic minister, so, we were really involved in the church.
Dördüncü senemin en sonunda Mike'la tanıştım.
I met Mike right at the end of my senior year.
Yemek odamdaydık ve mezunlar gecesine gelmemi istiyordu.
We were in my dining room and she was asking about me going to a reunion.
Bana adımı sordu ve bana bakmak istedi.
He asked me what was my name and could he look at me.
şimdi hatırladığım şeyse onun bana bakıp eniştemle ilgili sorular sorduğuydu.
Now what I remembered, he is now looking at me... and he's asking me questions about my uncle.
Annemin çatı katına gidip lise yıllığımı bulmaya karar verdim. Onun suratını hatırlayacaktım.
I decided that I was going to go over and find my yearbook in my mother's attic... and I'm going to put a face on this.
Doğruyu, yanlışı biliyordum. Neden bu tür bir şeyin olmasına izin vermeyeceğimi de biliyordum.
And I had my sense of what was right and wrong, and I had my sense of why, you know, you don't let that kind of thing happen.
Çocuklarım vardı ve onlara şunu öğretmiştim :
I had my sense of having children and I taught them :
Papazımı ziyaret ettim.
So, I went up to my pastor.
O yüzden sanırım kendimce, bir papaz, bir rahip ve bir tanıdığımız olarak ona güvendim.
So... I wanted, I guess, in my own way, because I trusted him as a pastor, as a priest, as somebody who knew us...
Sessizliğe büründüğümde anılar geri geliyordu.
I could go into my quiet and the memory would flow.
Ertesi gün avukatım Steve Tully'nin ofisini aradık.
Next day we called my lawyer, Steve Tully's office.
Ve küçükken iki yakın dostum bana gelip şöyle dedi : " Rahibe Mary seninle oynamamızı yasakladı.
And when I was little, my two best friends came home and said, " Sister Mary...
Benim açımdan Katolik Kilisesi herhangi bir kilise gibiydi.
So, to me, my view of the Catholic church was just... They're another church, and...
Herkes, eniştemin cinsel tacizinin aileyi nasıl etkilediğini konuşmak için buluştu.
Everyone was gathering to talk about how my uncle's abuse impacted on the whole family.
Ailecek hafta sonları teyzemle enişteme giderdik.
We'd go over and spend a weekend with my aunt and uncle.
Meğer ziyaretlerimiz sırasında bazen eniştem Jean'i bir yerlere götürüp taciz edermiş.
As it turned out, at some points during our visits, my uncle would take Jean somewhere... and abuse her.
Aile içinde böyle konuşmazdık.
We did not talk like that in my family.
Kız kardeşim "Ne oldu?" dedi. Ben de dedim ki
My sister was like, "What's wrong?" And I said :
Ailem artık altı ay boyunca başpiskoposlukla uğraştığımı ve tacizci rahipleri hatırladığımı biliyordu.
So, now my family knows that I've been doing this archdiocesan thing for six months, and that I remember these priests.
Bunu duyunca kendimi ağabeyim Ed'in kollarına attım.
And with that, I fall into my brother Ed.
" Tanrım, bunu yaptığıma inanamıyorum.
" My God, I just can't believe I did this thing.
Anıları hatırlarken bu gerçekten kabullenmesi çok zor bir şey.
In my remembering... This is a very difficult thing to come to terms with.
Sanki evimizin içinde bir bomba patlamıştı ve herkes hayatta kalmaya çalışıyordu.
There's a bomb going off inside of my house and everybody's just trying to survive it.
Bazen eve gittiğimizde babam bizi korumaya çalışırdı.
There's times where we'd come home and my dad would be running cover.