Oyuncak traduction Anglais
6,436 traduction parallèle
Oyuncak ayı kostümlü kızlar nerede?
Where's my girls dressed in Teddy Bear costumes?
- Belli ki oyuncak anlamına geliyor bunlar, hayatım.
These were obviously meant as a toy, darling.
Yani ateşli bir oyuncak buluyorsun ve bana söylemiyorsun, ha?
You got some new hot thing you didn't tell me about?
Agamotto'nun gözü kadim bir kutsal emanettir, oyuncak değil.
The eye of agamotto is an ancient mystical relic, not a toy.
Bir oyuncak bıraktı.
She was leaving a stuffed animal.
Ağlanmayan bölge olmasını istiyorsa asla Oyuncak Hikâyesi 3'ü açma.
Yeah, and if he wants it a no-cry zone, never put on "Toy Story 3."
Aynı Oyuncak Hikâyesi gibi.
"Undateable"... it's exactly like "Toy Story."
Ancak animasyon değil ve oyuncak yok.
Except it's not animated and there are no toys.
Bu replik en sevdiğim film Oyuncak Hikâyesi'nden.
That line is from my favorite movie, "Toy Story."
Oyuncak Hikâyesi'nde miyiz?
Are we in "Toy Story"?
Sen Woody'sin. İnek, kötü giyinen, kimsenin dinlemek istemediği oyuncak. Ben de Buzz Lightyear.
You are Woody, the nerdy, really badly dressed toy that nobody wants to listen to anymore, and me, I'm like Buzz Lightyear, and I'm super-handsome and charismatic, and I've obviously had a lot of sex,
Bildiğin gibi Oyuncak Hikâyesi'nde uçamayan, hızlı konuşan bir dolandırıcıydı Buzz Lightyear.
Well, you also know, in "Toy Story," Buzz Lightyear was a fast-talking fraud who couldn't even fly.
En sevdiğin film Oyuncak Hikâyesini kullanacağım.
I'll use your favorite movie, "Toy Story."
Oyuncak Hikâyesi'nde en sevdiğim kısım ne biliyor musun?
And you know what my favorite part about "Toy Story" is?
- ve oyuncak hediye.
- and you get a free toy.
Evet, bu oyuncak birleştirme ekibini durdurmak mümkün değil.
- Yeah. Let's do it. We are an unstoppable toy-building team!
- Bu oyuncak gerçekten çocuklar için mi?
How is this a children's toy?
İki hafta önceden oyuncak hazırlamıyorum!
I don't just put toys together two weeks in advance!
Kusura bakma ama ben oyuncak birleştirecek tarzda biri değilim.
I'm sorry, but I'm not that guy who's gonna put the toy together.
- Oyuncak evine bak, tatlım.
Look by the dollhouse, honey.
Ama bunları yaptıktan sonra bile sadece bir oyuncak olarak kalacaktır.
_
Ve romantizmi bulmakta zorlanan Lewicki Japonyada yetişkin bir oyuncak firması tarafından üretilen sanal bir sex simülatörüne yönelir.
And Lewicki, having a hard time finding romance, turns to a virtual sex simulator created by an adult-toy company in Japan.
Bu sadece bir oyuncak bebek.
It's just a doll.
Neyin beni daha rahatsız ettiğini bilmiyorum... sen mi, oyuncak mı.
Okay, I don't know what's creeping me out more... You or the doll.
Peki ya oyuncak bebek hırsızı?
What about the dollnapper?
Başından beri onun bir oyuncak olduğunu biliyordum.
I knew it was a doll all along.
Oyuncak yapan adamı duydum.
I'd heard about this dollmaker.
Kim birine bebeğinin ölümünü atlatmak için oyuncak bebek edinmesini önerir ki?
Who tells someone to use a doll to get over their dead baby?
Evet, oyuncak bebeğinin kaçırıldığını ihbar eden biri gibi mi?
Yeah, like someone who reports a kidnapping because her doll was stolen?
Bilmiyorum, oyuncak bebek kayıp.
I don't know, but the doll is missing.
Hamilelik hakkında yalan söylemek bir şey ama, ama beni oyuncak bir bebekle kandırmaya çalışması?
It's one thing to lie about being pregnant, but to try to fake me out with a doll?
Bir oyuncak için mi?
With a doll?
Oyuncak derken ne demek istiyorsun?
What do you mean, a doll?
Yani, konuşmaması için Lucy'i öldürmek istediyse neden bir oyuncak kamyon kullansın?
I mean, if he did want to kill Lucy to keep her from talking, why use a toy truck?
" Çocuğunuz bir oyuncak değildir ama
" Your child is not a toy but a delicate heirloom
O sadece oyuncak.
It's just a doll.
Oyuncak kamyonun üzerinde çok belirgin kalıntılar bulduk.
We got some pretty clean remnants on that toy truck.
Bir oyuncak bebek için... bir kadını öldürdün.
You killed a woman... over a doll.
Ş arlatanlara göre bir oyuncak sadece.
It is a charlatan's toy.
İçinde oyuncak olan...
With a... There's a little toy inside.
Boğulma tehlikesi oluşturan bir oyuncak.
A little toy that constitutes a choking hazard.
Bu oyuncak silahı açıklıyor.
That explains the toy gun.
- Elindeki oyuncak değil.
You are going to want to be careful with that.
Oyuncak dükkânına hoş geldin.
Welcome to the toy store.
- Oyuncak falan değil bu.
It's not a toy.
Bir zamanlar oyuncak bir tavşan varmış. İlk başlarda çok güzel bir kumaşı varmış- -
"There was once a Velveteen Rabbit, and in the beginning, he was really splendid..."
Belki de size oyuncak ayarlamaktan sıkıldı, kendi oyuncuklarının sahibi olmak istedi.
Maybe he got tired of buying your toys and he wanted toys of his own.
Sana daha önce bahsettiğim oyuncak örümceklerden bir tane getir.
Get me one of those toy spiders that I was talking to you about before.
Tomas'ın en son aldığı oyuncak.
That's Tomas'latest toy...
Tüm ülke onların ellerinde oyuncak.
The whole country is their sandbox.
İmha etmek istediğiniz o harika oyuncak.
That wonderful toy that you want to destroy.