Oyuncaklar traduction Anglais
2,760 traduction parallèle
Dolandırıcıymış bu adam. Dışarıdan bakınca döküntü bir depo, içerideyse en kalite oyuncaklar.
This is a hustler's place... run-down warehouse on the outside, top-of-the-line toys on the inside.
Dostum, oyuncaklar için biraz yaşlı değil miyiz?
Dude, aren't we a little old for toys?
O ahlaksız seks oyuncakları seni kanser yapmıştır.
It was probably that nut-vise sex toy of hers that gave you the damn cancer.
Annenin bodrumuna dönüp, oyuncaklarınla oynamaya devam edebilirsin.
Go back to your mother's basement where you can go play air guitar, or whatever else you play with.
Bozulmuş oyuncaklar diyarına hoş geldin.
- Hanna? Welcome back to the island of broken toys.
Hani atari salonlarında oyuncakları alan o küçük mekanik kolları biliyor musunuz?
You present those little mechanical arms collecting the figures in the arcade?
Oyuncakları olmadan oğlanlar ne yapardı?
What do the kids without their toys?
Henry, sen daha güzel oyuncakları olan Indiana Jones'sun.
Henry, you are Indiana Jones with most of the toys'cool.
Bu kombinasyonu iyi düşün, onların oyuncakları, benim davranış tavrım?
Think about that combination, their toys, my attitude?
Oyuncaklar?
Toys?
Hiç oyuncakları almaya çalışan bir bebek gördün mü?
You ever seen a toddler trying to put his toys away?
Anlıyorsunuz ya, oyuncaklarımı ölümden döndürürken özel yeteneklerini tecrübe etme fırsatı buluyorum.
You see, in raising my dolls back from the dead, I get to experience their very specific talents.
Dr. Lauren'ın oynayacak çok eğlenceli oyuncakları var.
Oh, Dr. Lauren has so many fun tools to play with.
- Kendine gelene kadar elindeki oyuncakları alıyorum.
Taking away your toys till you get it together.
Haydi gidip bebeklerinle ve ya başka oyuncaklarınla oynayalım.
Let's just go play doll house or something.
- politik - evet, anlıyorum onların savaş oyuncaklarını engellemek için
- It is Politics - Yes, I understand this As hungry as Rome for the wisdom of China for his war toys and machines
Kendi oyuncaklarıyla onları vururken ne kadar eğleneceğinizi düşünün.
How much fun you're gonna have shooting them with their own toys.
Savcıya şikayetini geri aldığını söylemesi karşılığında oyuncaklarının bir kısmını geri vereceğimi söyleyin.
Tell him to get the D.A. to drop the charges, and I will give him back some of his toys.
Büyük oyuncaklar almaya çıktığımda illa buraya da gelmemi istedi.
She insists on coming along when I go shopping for big toys.
Oyuncaklarını paylaşmayı seven bir tipe benzemiyorsun.
You don't seem like the type that shares your toys.
Garip oyuncaklar, korkunç resimler ve o tür şeyler.
Creepy toys, scary pictures, that sort of thing.
Korkunç oyuncaklar, oyuncak ev gibi.
Scary toys, like the dolls'house.
Bir yetimhane işletiyorum ve çocuklar dinazor oyuncaklarınıza bayılıyor.
I run an orphanage, and the kids love your dinosaur toys.
Matematiğe kafası basmayan çocuklar için bir yetimhane işletiyorum. Oyuncaklarınızdan bazılarını bağışlayabileceğinizi umuyordum.
I run an orphanage for mathematically challenged kids, and I was hoping your company could donate some toys.
Bunlar benim çocukluğumdaki oyuncaklar.
These are some of my toys from when I was a kid.
Ama bence sorun yoktu, çünkü bu oyuncaklarım vardı.
But it's okay,'cause I had these toys.
Mucca Mad Boys bize göre bir avuç şımarık velet. Oyuncaklarını paylaşmak istemiyorlar.
The Mucca Mad Boys... to us, they're like a bunch of spoilt brats that never learnt to share their toys.
- Çocukken arkadaşlarınızı elinizdeki pahalı oyuncaklarınızla yanınızda tutuyordunuz.
As a child, you held on to friends with a stack of expensive toys.
Duş oyuncakları.
Shower toys.
6 yaşında, oyuncakları bırakabilir artık.
She's six, she can put toys away.
Evet. Sizin bu oyuncakları sevdiğinizi biliyorum.
So, uh, I know you guys like having these toys around...
- Oyuncaklar.
They're toys!
Çocuklar için onlar yeni gelen oyuncaklar.
For the kids, they are welcome new toys.
Vay be! Bu oyuncaklar çocukluğuma göre daha havalı!
Wow, these toys are a lot fancier than when I was a kid.
Benim oyuncaklarım sadece cırlıyor!
My toys just squeak.
Kız şu Rus oyuncakları gibi.
The girl's like one of those russian dolls.
Oyuncaklar hakkında haklısın, Horatio.
You're right about the dolls, Horatio.
Prenses Myrcella'nın oyuncaklarını yapan oyuncakçı yapmış.
The same dollmaker makes all of Princess Myrcella's toys.
Çocukluk oyuncaklarımı atıyorum.
I'm throwing out my kid stuff.
Bak, kutuyu kırmam gerekiyorsa oyuncaklarıma ihtiyacım olacak.
Look, if I'm gonna break your box, I'm gonna need my toys.
Oyuncakların nerede?
Where do you keep your toys?
Hoşçakalın oyuncaklar.
Bye, toys.
Eski oyuncaklarından biri değil, değil mi?
It's not one of your old toys, is it?
Sofi nin odası devasa... herşey harika ... oyuncaklar bebekler, video müzik kıyafet
S room is enormous everything match dolls.
Yerdeki pislikleri toplayın. Giysileriniz sepete, oyuncaklar yatağın altına.
Let's clean up some of this crap off the floor, clothes in the basket, toys on the shelf or under the bed.
Evet, kitaplar, oyuncaklar ; muzik ve diger bir suru guzel seyle dolu gercek bir cocuk odasında.
In a real children's room, with books. And toys, and music. It's filled with beautiful things.
Bilirsin, o oyuncakları sıkınca... gözleri çıkar falan.
You know, the kind of toys where if you squeeze it, they eyes pop out?
Hâlâ oyuncaklarınla oynadığını görüyorum.
Ah, I see you're still playing with your dolls.
Hayır, ikinci buluşmaya kadar oyuncaklarımı çıkarmam.
( Peter ) No, I don't bust out the toys until, you know, the second date.
Oyuncaklarınla mı oynuyorsun.
You're playing with the toys.
- Kitap okuduk ufak oyuncaklarıyla oynadık ve saat anca 11 : 30 olmuştu. - Merhaba.
- Hi.