Sen oku traduction Anglais
254 traduction parallèle
- Sen oku.
- You read it.
Sen oku.
You read it.
En iyisi sen oku.
It's better if you read it.
Buyur al anne, mektubu sen oku.
Mama, here, you read the letter.
Onu sen oku.
You read it.
Bu mektubu sen oku. - Sana kimse yazmıyor mu?
You read this letter.
Al, sen oku.
Here. Read it.
Sen oku.
You read.
Al, sen oku.
Here, you read it.
Tamam, o zaman sen oku, ben öreyim.
Well, then you read and I'll knit.
Oh, o kadar akıllıysan, sen oku.
Oh, you're so damn smart, you read it.
Fayet, sen oku.
Fayet, you try it.
- Al, sen oku.
- Here, you read it.
Daily News şöyle demiş - Al, sen oku.
Daily News said... Here, read it.
Şimdi Humphrey, güvenlik hakkında sende ne var önce sen oku sonra da ben okuyayım ve mukayese edelim.
Now, Humphrey, you read out what you've got on safeguards, and I'll read out what I've got and we'll see how they compare.
Sen oku.
You read this.
Sen oku, ben dinlerim.
Read it, I'm listening.
- Sen oku.
- Read it.
Sen oku haydi.
You read it.
Harada, sen oku.
Harada, you read.
Sen oku Catherine.
You read it, Catherine.
Sen de oku.
You ought to read that.
Sen kanatları, bir yay ve oku olan, ufak şişman bir oğlansın ve sana bayılıyorum.
You're a little fat boy with wings and a bow and arrow, and I'm very fond of you. Mmm.
Sen mektubunu oku, biz de gidip çayı halledelim.
You read your letter, and we'll go in and fix tea.
Sen bildiğini oku.
That's the way to talk.
Scholten, sen oku.
Read them your, Scholten, you are the most qualified one.
Sen oradasın. Oku.
¬ Lee.
- Sen istersen kitap oku.
Read if you want.
- Sen de Baudelaire'i oku.
- You should read Baudelaire.
Sen oku.
Read it...
Sen bize bir mısra oku, biz çalalım.
Give us a line, and we'll pick it up.
Önce sen şiirini oku.
You say your poem first.
Ama sen de bir oku.
But you go ahead and read it.
Ama eminim sizin gibi taş kafalılar, o dediğinizi bile ezberleyemez. Geç yerine. Sen gel oku.
- Aahh, this life is unbearable!
Daha çok broşür gibi, iç kullanım için. Sen de oku.
It's more like a brochure, for internal use, you'll read then.
- Ben bunu okuyorken, sen de mahkeme kararındaki "fabrikadaki temsilciler küçük görülemez" başlığını oku.
- While I'm readin'this, you read the court order that says any agent of this company can be held in contempt.
Niye ha bire oku deyip duruyorsun sen be?
What the fuck you want me to do, asking me to read all the fucking time?
- Oku sen mi çıkardın?
- Did you take the arrow out?
Sen oku.
No.
Al Lynn, sen oku.
They'd like to know if you'd consider turning your letter into an article for their next issue.
- Önce sen benimkini oku.
- Read mine first.
- Sen kitabı oku.
- Read your book,
Bir yalancıya asla tahammül edemem. Sen gazeteni oku.
One thing I can't stand is a liar.
Sen aşık olmak istemiyorsun sen bir filmde oynamak istiyorsun. Oku şunu.
You don't want to be in love, you want to be in a movie.
- Sen çeneni kapa ve oku.
- You shut up and read.
- Sen önce bunu oku.
- You read this first.
- Sen kendin oku, ben sonra okurum.
Y-You read it to yourself, then I'll read it.
- Sen duayı tek başına oku!
You! Say the prayer alone!
Sen notları oku.
- Enough! Enough!
Sen devam et, Uli, fakat hissederek oku.
Continue reading, Uli, but with feeling.
Sen onu açıklarken bile, bütün vücudum o oku dinliyordu.
Even while you were explaining it my whole body was listening for that arrow.
okuma 37
öküz 34
okuldan sonra 18
okul 95
okul mu 26
okuyorum 59
okula 20
okuyamıyorum 29
okulda 74
okumadım 28
öküz 34
okuldan sonra 18
okul 95
okul mu 26
okuyorum 59
okula 20
okuyamıyorum 29
okulda 74
okumadım 28
okumuştum 25
okuyor 21
okula gidiyorum 16
okuyacağım 35
okudum 104
okudun mu 65
okul bitti 17
okurum 20
okuman yok mu 18
okumaya devam et 36
okuyor 21
okula gidiyorum 16
okuyacağım 35
okudum 104
okudun mu 65
okul bitti 17
okurum 20
okuman yok mu 18
okumaya devam et 36