Teslimat traduction Anglais
3,531 traduction parallèle
UPS. 407 numaraya teslimat var.
UPS package for 407.
Yumurta teslimatı geldi ve Barney'yi hiçbir yerde bulamıyorum.
The egg delivery guy is here, and I can't find Barney.
Jimmy'nin yumurta teslimatını onayladığına dair bir şahit lazım.
We're gonna need a witness to prove Jimmy signed for the eggs.
Usta Kweng teslimat için birleşmiş olan ve Kung fu ustalarından oluşan Kung Fu Ekspres isimli bir gruba liderlik ediyordu.
Master Kweng leads an army of Kung Fu masters, delivering anything anywhere, known as the Kung Fu Express.
Yani bu bir teslimat ya da bir mesaj olabilir. Evet.
So it was a delivery or a message.
Jimmy, benim teslimat ekibinin başındadır.
Ha-ha. Look, Jimmy heads up my delivery team.
Tamam, belki son teslimatımdan önce bir bira içmiş olabilirim ama öğle yemeği molamda içtim.
Okay, maybe I had a beer before my last delivery, but that was on my lunch break.
- Bir teslimatım var.
I got a delivery.
Teslimat üzerinde en az % 30 indirim yapilmis.
Minimum 30 % of discount on a million units.
Bu haftaki dördüncü propan teslimatı oldu.
That's its fourth propane delivery this week.
Sonraki teslimatı beklememiz lazımmış.
Guy said we'd have to wait till the next delivery.
Teslimat ayarlamam gerekecek.
I'm gonna need to arrange delivery.
Teslimat görevlisiyle ilgili bir sıkıntısı varmış sanırım?
Something about a delivery man?
Affedersiniz, Lisa adına bir teslimatım var da.
Excuse me, I have a delivery for Lisa.
Bugün saat 10'da su teslimatı bekliyoruz.
We are expecting a water delivery today at 10 a.m.
Ya teslimat sırasında bir bidon düşer ve birisi "Birader, libidon düştü" diye bağırırsa?
What if, as they're delivering the water jugs, someone screams out, "nice jugs!"
"Teslimat" nasıldı?
How was the "delivery"?
- Markham adına teslimat var.
Delivery for Markham.
İnternetten alışveriş ve gece teslimatıyla istediğimi alabilirim.
With online shopping and overnight delivery, I can get anything I want.
Size teslimat var, Bay Holmes.
Delivery for you, Mr. Holmes.
Sizi öylece kutuya koyup özel teslimat diye götüreme...
It's not like we can just pack you in a box and... send it special delivery...
Özel teslimat.
Special delivery.
Eğer işin içine polisler karışmayacaksa teslimatı kim yapacak?
If the police aren't involved, then who's making the drop?
Macar müşterilerim, yarın akşam teslimatı alıyor olacak.
My Hungarian clients will be collecting their shipment tomorrow night.
Şimdi elimizde, El Zuhari'yle bağlantısı olan bir IRA elemanı ve baskına uğrayacak bir silah teslimatı var.
So we have an IRA man with an Al-Zuhari communiqué and an arms shipment that's about to be ambushed.
O'Riordan'ın söylediği silah teslimatı bu akşam trenle gerçekleşiyor.
The arms shipment O'Riordan told us about arrives by train tonight.
Şu anda Cliff erkek arkadaşın gibi gözüküyor o zaman neden hayatının geri kalanını iki hippi kamyoneti alıp insanlar için sebze teslimatı yaptığınız bir komün hayatı olarak geçirmiyorsunuz?
Well, seems like Cliff's your boyfriend now, so why don't you two just buy a hippie van and go spend the rest of your lives living on a commune delivering vegetables in a box to people?
Odin'in ilk büyük teslimatı yarın demiştin.
Well, you said the first big Odin shipment's tomorrow.
Bak, içki dağıtıcımız ile konuşmam gerekiyor. Dünkü teslimat yetersiz geldi ve barmenlerimden biri izinli, o yüzden...
Honestly, I need to deal with our liquor distributor who shorted me on yesterday's delivery, and one of my bartenders called in sick, so...
Teslimat çantasından biplemesini duydum.
Heard the beeping from the delivery bags.
Teslimat çantasının dibinde bırakmıştı, yemin ederim.
He left it in the bottom of his delivery bag, I swear.
Jimmy beni 11.30'da yolun aşağısındaki güzellik salonuna bir düzine kırmızı ıslak kek teslimatı için gönderdi.
Jimmy sent me on a delivery at 11 : 30- - a dozen red velvets to a beauty shop down the way.
Teslimatı halka açık bir yerde, herkesin gözü önünde yapacak.
He'll make the drop in plain sight, somewhere public. We wait for that.
Teslimatı yapmış olabilir mi?
You think that's the drop? I think it could be the drop.
Evet, gözden kaçırdığımız sırada teslimatı yapabilir.
Yeah. We can't see in. It could be the drop.
Ryland'ın bir dahaki teslimatı bu gece geliyor.
Bobby : Ryland's next delivery comes in tonight.
O teslimat Bay Dillon için.
That's a delivery for Mr. Dillon.
O gün şeyin yıldönümü- - ona ilk defa teslimat yapışının.
It's the anniversary of the first- - Both : Time you delivered her mail.
Teslimat ve kullanılmış maddeler için kapıyı güvenlik açar.
Security opens for deliveries and spent material pickup.
- Bir haftadır Osborne'un peşindeyiz ama bir kere bile teslimat yapmadı, diyorum. Kuru temizlemeciye adımını bile atmadı. Her gece yeni bir güzergahı tercih etmesi de çok ama çok tuhaf!
I say we've been following Osborne for a week, and he hasn't made a drop the entire time, hasn't been to the dry cleaners even once, and he's driving a new route tonight,
Osborne yeni bir teslimat yapmaya gidiyor.
Osborne's on his way to a new drop? Mnh-mnh.
Bu kadar kısa süreli teslimatınız için teşekkür ederim.
Thank you for delivering on such short notice.
Elimizde, Madrid'in, Portis Walker'ın teslimat noktasının etrafında elinde spor çantası ile, çekilen görüntüleri var.
We've got surveillance of Madrid in the vicinity of Portis Walker's drop-off point with a duffel bag.
Buranın sahibi Bay James Leopold'dan bir teslimat geldi.
Hey, delivery just came in from our owner Mr. James Leopold.
Oh, daha da iyi.Sokağa çıkma yasağı öncesi teslimat tehlike oluşturmuyor.
Oh, they better be. Not risking a delivery before curfew.
Teslimat için yüzde on ilave.
Oi, ten percent extra for the delivery.
Amcam, sürücü olan bir adamla görüşmüş, onun demesine göre her sabah film işleme laboratuvardan bir teslimat yapılmakta.
My uncle, he met a man, a driver, who told him that every morning there's a delivery from the film processing lab.
Başka teslimat yoksa...
If there are no more deliveries...
Teslimat gizliydi.
It was a blind drop.
- Teslimatı yapmadı.
- Why not?
Teslimat yapıyorsunuz değil mi?
You deliver, right?