Tüm istediğim traduction Anglais
1,291 traduction parallèle
Tüm istediğim ne kadarını keseceğimizi anlamamız için bir parça tatmamız.
All I'm saying is we should take a little taste so we know how much to cut.
Tüm istediğim biraz huzur ve mutluluk.
All I want is a little bit of peace and happiness.
Tüm istediğim seni sevmek seni sevmeyi sürdürmek ve çocuğumuzu sevmek ve onun aşkımıza şahit olmasını sağlamak.
All I wanna do is love you. Just keep loving you and... love our kid and... just have that kid witness our love.
Senden tüm istediğim bu.
That's all I'm asking.
Ben... Tüm istediğim bu.
I..., I..., that's all I want.
Bak, Tüm istediğim üç tane soğanlı tavuk ve üç tane beyaz pirinç.
See, all I want is the three orders of the garlic chicken and the three orders of the white rice
Senden tüm istediğim bunu bir lütuf olarak görmen, önüne serilen.
All I ask is that you consider this blessing that's been laid before you.
Tüm istediğim bir gölgeleme ağı.
All I want is a dampening net.
- Benim de tüm istediğim bu, başla.
- That's all I want from you.
Belki yanlış yaptım fakat tüm istediğim seni bir an olsun rahatlatmaktı.
Maybe I was wrong to do that but I... All I wanted to do was comfort you for a moment.
Nispeten yoğun bir geceydi sonra kasayı kapadım ortalığı temizledim, tüm istediğim eve gitmekti
It had been a fairly busy night so by the time I closed the register and cleaned up the joint, all I wanted to do was go home
Hayır, tüm istediğim onun kamışını temizlemekti.
No, all I wanted to do was clean his pipes.
Tüm istediğim buydu.
That's all I need.
- Tüm istediğim... bilgisayarınıza bu hesap numarasını girip... - onun adını söylemeniz.
All I really need, if you could, is just if you could enter this account number in the computer and just tell me her name.
Masamızda her zaman ekmeğimiz vardı ve söylediğinin aksine aile ile birlikte oturman yasaklanmış değildi. Tüm istediğim şey seni masamızda görmekti.
Yet there was always bread on our table... and you were never forbidden to sit down with the family... on the contrary... all we ever wanted was to have you at our table.
Tüm istediğim, o mürettebatın ailelerine geri dönebilmesi.
All I want is to get that crew back to their families.
Tüm istediğim yardım etmekti.
All I wanna do is help.
Tüm istediğim o.
That's all I need.
Tüm istediğim bu.
That's all I ask.
Tüm istediğim samimi bir gayretti, ama sen denemeye bile istekli değilsin.
All I asked was that you make a sincere effort, but you weren't even willing to try.
Tüm istediğim teklifimizi iyice düşünmeniz.
All I ask is that you consider our proposal.
Tüm istediğim, arkadaşlarım gelinceye kadar kalacak bir yer.
All I'm asking for is a place to stay until my friends come back for me.
Donna, tüm istediğim buydu.
Oh, Donna, that's all I ask.
Demek istediğim, tüm kamyonları uçağa yükleseydin
- Yeah, well...
Tüm yapmak istediğim, usta dalgıç olmaktı.
All I ever wanted to do was to make Master Diver.
Tüm yapmak istediğim, öyle kalmaktı.
All I ever wanted to do was stay one.
İstediğim tüm parayı alabilirdim.
I could have all the money I want.
Tüm bunlarla anlatmak istediğim ne olursa olsun, ailen yanında.
The essence of all this is no matter what happens, you ´ ve got your family.
Tüm dünyayı istediğim kadar dolaşabilirim.
I could go around the world as many times as I can take.
Tek istediğim, tüm hilelerde uzmanlaşmış bir güreşçi yetiştirmen.
Just train me a wrestler who specializes in cheating.
Demek istediğim, senin için... çünkü insan bedeninin tüm avantajlarına sahip olmanı istiyordum.
I mean, for you... uh... because I wanted you to feel the full advantages of being a human woman.
Demek istediğim, tüm evren patlıyor.
The entire universe explodes.
Bu şeyin ne yaptığı umurumda değil, tüm bildiğim ondan kurtulmak istediğim!
I don't care what this thing does, all I know is that I want to get rid of it!
Demek istediğim, tüm bu yıllar boyunca her bilinçsiz kendine zarar verme eylemi için anne ve babamı suçladım.
I mean, all those years I blamed my parents for every senseless act of self-destruction.
Hayır, hayır demek istediğim tüm olay bulanık.
No, no. I mean the whole incident is hazy.
O benim tanrıçamdı. Sahip olmak istediğim tüm özellikler onda.
She was my goddess, everything I can never be.
Söylemek istediğim bu, Çünkü bu büyük bir ödeme tüm risklere karşı.
That's all I'm saying,'cause this is a very big payoff... for very acceptable risks.
Tüm yapmak istediğim :
I had a fixed idea :
Tüm bilmek istediğim, sen ne zaman burada olacaksın?
All I want to know is, when are you gonna be here?
Tüm istediğim bu.
- It's all I ask.
Tek istediğim tüm gerçekleri öğrenmek.
I'm just trying to get all the facts, here.
Tüm duymak istediğim tabuta çarpan toprağın sesi.
- No. All I want to hear is that dirt hitting that box.
Tüm bilmek istediğim buydu.
That's all I need to know.
Tüm söylemek istediğim buraya gönderilme nedenimin Silik bu gemiye geldiğinde onu yakalamak olduğu.
All I'm saying is that I was assigned here to capture Silik when he came aboard.
Demek istediğim... tüm demeye çalıştığım, eminim ki senin Aeryn'le olsan yapacağın her şeyi yapmıştır.
I mean... all I meant was that I'm sure that he did everything that you would have done if you had been with Aeryn... all this time.
Tüm samimiyetimle senle paylaşmak istediğim bir şey var.
There is something I deeply wish to share with you.
Tüm demek istediğim bütün gün boyunca "belirli" bir sıfatı hiç duymadım.
There is one particular noun l have not heard all day long.
İncelemek istediğim tüm hastalıklara erişimleri vardı.
They had access to all the disorders that I wanted to study.
Terkedilmiş olmak, yapmak istediğim tüm şeyleri gerçekleştirmek için en uygun mazeret.
Being dumped is the perfect excuse to do all the things you want to do.
Tüm demek istediğim iyileştirmek için kitaplarda yazandan fazla yol var.
All I'm saying is there's more to healing than what's in the books.
Demek istediğim tüm erkekler böyle
I MEAN, ALL GUYS ARE LIKE THAT.