Vaktı traduction Anglais
23 traduction parallèle
Bu gece vaktı kaçabilirsin.
You can escape sometime tonight.
Evet, sanırım gemiye dönme vaktı.
Yes, and I think it's time now to go... back to the ship.
Bütün gece vaktımız yok.
Look, we don't have all night.
Sen hem bekarsın hem vaktın var. Benim elim kolum bağlı.
You're single with time and I'm stuck.
Seni öldürecek vaktım yok gerzek, ama istersen, bir iki parmağını kırabilirim.
I got no time to kill you now, but I can break a finger or two.
O zaman Vikontların intikam vaktı geldi bence.
I think it's time for some Viscount revenge.
Arkadaşlarımla vedalaşmaya bile vaktım olmadı.
I didn't even have time to say goodbye to my friends.
- Pekâlâ Erica. Sanırım gitme vaktın geldi.
- Okay, Erica, you should probably just go.
Fitzgerald Sanat Vaktı mı demiştiniz?
And you said Fitzgerald Art Foundation?
- Ufak bir oyun oynama vaktı diyorum
- It is time to play a little game I call
Vaktımızı boşa harcıyoruz!
We're wasting time! - Jessica!
Ben, vakt ¡ n ¡ ayirdigin ve düsünceler ¡ n ¡ paylastigin ¡ ç ¡ n sagol.
And Ben, thank you for your time and thought.
S ¡ md ¡ yasami düsünme vakt ¡ d ¡ r.
This is a time to think of life.
K ¡ msen ¡ n vakt ¡ yok k ¡.
No one has the time.
Deden bununla hepimizi çekti vakt-i zamanında.
Grandpa shot all of us.
Vakt-i zamanında, evet, efendim.
Back in the day, yes, sir.
Vakt-i kerahat geldü beyüm!
My Khan, don't. The time is ripe.
Vakt erişsün, söylerün.
Only when the time comes, he said.
Vakt-i zamanında Türkler'in Güney Kore'ye yardım etmesi ve birçok şehit vermeleri...
The means of transportation for weapons of mass destruction, the missiles are...
Sevgili Billy'lerinin vakt-i zamanında torbacı olduğunu bilmiyorlar mı yoksa?
What, they don't know you used to be a pusher then, Billy?
Vakt-i zamanında böbreğimin akciğerime yaptığı gibi.
Just like my kidneys did to my lungs that time.
Vakt-i zamanında eğlenceliydi.
Used to be pretty cool, once upon a time.