Yakın traduction Anglais
76,894 traduction parallèle
Michael'ın cep telefonunun sinyal incelemesinden, büyükannesinin bakımevinin yakınında olduğu, Hana Reznikova'nın kaçırıldığı yerle ilgisi olmadığını gösteriyor.
But signal strength triangulation places Michael's mobile phone in the vicinity of his grandmother's nursing home and not the abduction of Hana Reznikova.
Yakın zamanda Ulusal Müfettişler Sınavından geçtim.
I've recently passed the National Inspectors'Exam.
Bu aile dostu, Philip'i çeşitli askeri yakın dövüş teknikleriyle eğitmeye başlamış. AVUSTURYA, Temmuz 1981
Now, this friend started to train Phillip in various forms of military hand-to-hand combat.
Dimiri Petrovic'ın yakınına sızması gerekiyordu.
He needs to get close to Dimitri Petrovic.
Ya onun evinde ya da seninkine yakın bir yerde.
Either his place or somewhere closer to yours.
Robert babanın en yakın dostuydu, değil mi?
Robert was your father's best friend, no?
Acaba baban, en yakın dostunun daha beşiğindeki bir bebeği öldürmek için suikastçı gönderdiğini biliyor muydu?
I wonder if your father knew his best friend sent assassins to murder a baby girl in her crib.
Karasu Lordu Bronn, eski kalesi... Hangi isimsiz lağımdan geldiysen orası. Altınla dolu eyerinde oturmuş, ödeme alamadığından yakınıyor.
Ser Bronn of the Blackwater, formerly of... whatever nameless shit heap you're from with a saddlebag full of gold, complaining about not getting paid.
Çetinocak'a en yakın kale Kıyıdaki Doğugözcüsü.
Closest castle to Hardhome is Eastwatch by the sea.
Diziliş, Los Iluminados tarikatının kullandığı parazit silahlara çok yakın.
The sequence is extremely close to the parasitic weapons used by the Los Iluminados cult.
Hayır, yakında senin de aşının da zamanı dolacak.
No, you and your vaccine will soon be out of time.
Yakın zamanda yapılan savaşların yarattığı dengesizliği düzeltecek.
It will correct the imbalance caused by recent wars.
Pekâlâ, açıkçası o kadar yakın değiliz.
Okay, well, to be honest, we're not that close.
Sidney'in herkese yakın olduğunu bilmiyorum Ama arkadaşın ateş şefi ve karısı.
I don't know that Sidney was close to anyone but your friend the fire chief and his wife.
Fakat yaptığı seçimler için sorumluluk almaz ve işler boka sardığında yakınındaki her neyse onu suçlar.
But she doesn't take responsibility for the choices she makes, and when shit turns bad, she turns blame on whatever's close by.
Yakınındaki bendim.
I was close by.
Yakında kim olmak istiyorsun olacaksın Sınırlar olmadan.
Soon you will be able to be whomever you want to be without limits.
İnsanlar kimseye yakından bakmıyor Onların altında olduğunu düşündükleri, Majesteleri.
People don't look closely at anybody that they think is beneath them, ma'am.
Ve nefret ederim Doktoru görmek için Iyi iş atık gidin, Bu nedenle yakında sizin için başka bir rol daha bulacağız, Ve bu rüyadan bir başkasına uyanırsın.
And I would hate to see the doctor's good work go to waste, so we'll find another role for you soon enough, and you'll wake from this dream into another.
Yakın mesafede sadece iki çiftlik var.
There's only two farm-towns within spitting distance.
Kardeşini yakın zamanda kaybettiği için, hayat ve yaşam kaybı hakkında konuşmak isteyebilir.
Well, losing his brother recently, He may need to open up about life... and life lost.
Küçük kardeşimi yakın zamanda kaybettim.
I lost my little brother not too long ago.
Ben ve kardeşim, çok yakın değildik.
No. Me and my bro, we weren't close.
Hayır, bu Hadley Park'ın yakınındaki büyük kompleks.
No, that's the big complex near Hadley Park.
♪ Bu kadar yakın duruyoruz, elektrik ♪
♪ We stand so close, electricity ♪
♪ seni yakınına çekeceğim ♪ ♪
♪ I'll pull you close ♪
Ya kaybettiklerimize yakın olmanın... başka bir yolu olsaydı?
What if there was another way... to bring us closer to those we've lost?
İşe yakın bir yerde mi yaşıyor?
- Does he live right near work?
şeker haplarıyla değiştirdi böylece annesi sonunun çok yakın olduğunu düşünecekti.
"with sugar pills so she would think the end was very near..."
Maggie hastaya olanları göremeyecek kadar yakın.
Maggie's too personally involved to see this clearly.
Yardım etmeni istiyorum Maggie ama hastaya fazla yakın olduğunu düşünüyorsan Dr. Williams'ı çağır.
And, Maggie, I want you to assist, but if you think you're too close to this, you need to page Dr. Williams.
Çünkü ne Bayan Raines ona haberdar etmişti ne de Estelle Raines, son bir kaç yıldır Jacob'ın velayeti elinde olan annesi sonra kızının oğluna 1.000 metre yakınına yaklaşmayacağına dair yasaklama emri çıkarttı.
Because Ms. Raines did not make him aware, nor did her mother, Estelle Raines, who has had custody of Jacob for the last few years after she got a restraining order to make sure that her daughter couldn't come within 1,000 feet of him.
Bana yakın olan herkesin hayatında biri var.
I mean, everyone close to me in my life is in a happy relationship, and I thought I could have that, too.
Bay Rhoades Adalet Bakanlığı'na yakın bar arıyorsanız söyleyeyim.
Mr. Rhoades, if you're looking for a good whiskey bar near the A. G.'s office, I got one.
Yakın bunları.
Burn them.
En azından yakın gelecekte.
At least, not in the near future.
Bileğini buradan görebilecek kadar yakın olduğumuzu sanmıyorum.
I do not think we can get close enough to see her ankle from here.
Personelden bazıları yakın zamanda gözetleme birimine gönderildi.
A number of staff was recently relocated to the surveillance annex.
Onu yakınımda tutmalıydım.
I should've kept her closer.
Primo seyislik yapman için seni atların yakınına sokabilirim.
I can get you up close to the horses for primo grooming time.
Şaltere ne kadar yakınsın?
How close are you to the cutoff?
O kadar fedakârlık ve eğitiminin ardından onu en iyi askerlerinden biri yaptığınızı söylediğiniz eğitimin ardından o kadar sıkı çalışmadan sonra Travis'in silahını aptalca ateşleyip yakın dostlarını tehlikeye atabileceğine gerçekten inanıyor musunuz?
Do you really believe that after all that sacrifice, the training that made him, as you said, one of your best soldiers, do you believe, after all that hard work, that Travis would jeopardize the lives of his fellow soldiers by foolishly jumping the gun?
Böyle bir akılla, Böyle bir kurumun yakınında olmamalısın.
With a mind like that, you should be nowhere near an institution like this.
Bay Bright'ın yakınlarısınız değil mi?
Ah, you're with Mr Bright, yes?
Yakışıklısın.
Handsome.
Şehirlerinizi yok etmeye geldiğimi yuvalarınızı yakıp yıkacağımı sizi öldürüp çocuklarınızı yetim bırakacağımı anlattı.
That I've come to destroy your cities, burn down your homes, murder you, and orphan your children.
Demir Taht'ta yakışıklı bir kralın yanına oturmak istiyordun.
Iron is a handsome one in the Throne You wanted to sit beside the king.
- Canını mı yakıyor?
- It, um...
Yakışıklı çocukların olacak.
You will have handsome children.
Homer galibiyete çok yakın.
Homer has the win in hand.
Ne bedava yemek ne yakıt ne tamir ne de senin ve çalışanların için güvenli bir liman olur.
No free food, fuel, or repairs, and no safe harbor for you or your people.