Yapacak bir şey yok traduction Anglais
1,071 traduction parallèle
Yapacak bir şey yok.
That's the way it goes.
Yapacak bir şey yok.
But there seems to be nothing we can do.
Yapacak bir şey yok.
Nothing else to do.
- Ne olur, beni rahat bırakın. Madem baban öyle istiyor, yapacak bir şey yok.
- No, you're not going.
Oğlun salağın teki, yapacak bir şey yok.
He's an idiot and we can't do a thing about it.
Miguel, bugün yapacak bir şey yok.
Miguel, nothing doing today.
# Bak Virginia, bu konuyu konuşmuştuk... #... yolculuğa çok çıkıyorum, ama yapacak bir şey yok.
Look, Virginia, we've been all though this... .. away as much as I am, but there's nothing to be done about it.
Yapacak bir şey yok. Gitmen gerek!
It can't be helped - you have to go!
- Yapacak bir şey yok!
- Nothing works with him, anyway!
Geceleri yapacak bir şey yok tabi.
That's'cause there's nothing to do at night.
Yapacak bir şey yok.
There's nothing to be done.
Anlaşıdı, yapacak bir şey yok. Köşeye sıkıştım.
I understand I won't get away.
Başka yapacak bir şey yok.
There'd be nothing else to do.
Benimle yapacak bir şey yok.
It has nothing to do with me.
Ne yazık ki bu hapishanede yapacak bir şey yok.
Alas, nothing doing in this prison.
Zaten yapacak bir şey yok, başka bir kadınlasın senin hakkında hiçbir şey bilmek istemiyorum.
Anyway we have nothing to do you have another woman... and with another woman, I don't want to know anything about you
Yapacak bir şey yok.
There's nothing we can do...
- Ne olacak şimdi? - Yapacak bir şey yok...
- I don't know... it's crazy.
Artık yapacak bir şey yok baba.
There's no more to do, Daddy.
- Durum bu, yapacak bir şey yok.
- Ah, that's the way it goes.
Pekâlâ, yapacak bir şey yok.
Well, then nothing can be done.
Yapacak bir şey yok işte!
And there wasn't anything that I could do about it! There isn't anything you can do about it!
Yapacak bir şey yok, olan bu.
Well, that's the way it is.
- Başka da yapacak bir şey yok, değil mi?
- There's not much you can do, is there?
Yapacak bir şey yok.
Nothing to it.
- Yapacak bir şey yok Bay Channing.
- Impossible, Mr. Channing.
Ateşinin dinmesini beklemek veya onu öldürmekten başka yapacak bir şey yok.
Nothing more to be done, except wait for the fever to break or to kill him.
New York'lular bunu sevmezse, yapacak bir şey yok.
That doesn't go over in New York. Terrific.
Katılıyorum ama yapacak bir şey yok Nolan
But we can't help for it, Mellon.
Yapacak bir şey yok.
It was for Masaru's sake that we registered him as our son.
Onların taraftarlığını kazanmak için, kralın kefaret ödediğini görmekten ve kırbaçlanarak gururunu incitmesinden başka yapacak daha büyük bir şey yok.
There's nothing more certain to win them over than the sight of a king doing penance and humbling himself under the lash.
Yapacak pek bir şey yok.
Well, there isn't much to do.
Yapacak fazla bir şey yok.
There's nothing much you can do.
Hava karardığında burada yapacak fazla bir şey yok da.
Well, there's not much else to do around here after dark.
Korkacak bir şey yok. Bunu yapacak iblisin...
Rest assured, no one will kill me.
- Yapacak fazla bir şey yok.
- There's not much we can do.
Zaten yapacak bir şey de yok.
Became gold while we swallow the dust.
Eğer bu gece sarhoş olursam, sana herşeyi anlatacağım. Biliyorsun, bu akşam yapacak bir şey yok.
If this evening I get drunk, I'll tell you everything
Şu an için yapacak başka bir şey yok..
There are not that many... No, but look.
Banyo yapacak ya da... ... güzel bir şey yiyecek yer yok.
There's no place to bathe and not any place to get anything good to eat.
Yapacak bir şey yok, işimiz bitti.
- Nothing we can do, we're finished.
Yani yapacak fazla bir şey yok.
There's nothing else to do then.
Haklı olduğumu biliyor. Yapacak fazla bir şey yok.
She knows I'm right, and there was nothing else to do.
Yapacak başka bir şey yok.
Not many more to do.
Olmaz, kendisi dürüst bir insan yanlış bir şey yapacak hali yok.
No, she's an honest person... incapable of doing anything wrong.
Burada yapacak başka bir şey yok.
There's nothing else to do.
Durumda biz yapacak başka bir şey yok.
In case we have nothing else to do.
Yapacak bir şey yok.
What can you do?
Yapacak pek bir şey yok... fakat birisi kötü tepki verdiğinde ne yapacağını bilmelisin.
There's really nothin'to it... but ya just gotta know when somebody's gettin'a bad reaction.
Yapacak daha iyi bir şey yok.
There's nothing better to do
Burada yapacak başka bir şey yok zaten.
Nothing else to do around here anyhow.